5 Kasım 2011 Cumartesi

Fenerbahçe Ülker'den İlk Galibiyet...



Euroleague'de ilk iki hafta tamamen kendi hatalarımızdan dolayı rakiplerimize hediye etiğimiz maçların ardından bu hafta bizim için gerçekten çok önemliydi. Fenerbahçe Ülker Euroleague'in 3. haftasında Abdi İpekçi'de konuk ettiği Fransa temsilcisi S.Nancy'i 90-86 mağlup ederek Euroleague'de ilk galibiyetini almayı başardı.

Maça aslında kötü başlayan takımımız ilk çeyreğin 1,5 dakikası geçilirken S.Nancy karşısında 0-5 geride idi. Gasper Vidmar ile ilk sayılarını bulan takımımız skor 4-8 iken Thabo Sefolosha'nın arka arkaya bulduğu sayılar ile skoru 8-8'e getirmeyi başardı. Ardından Vidmar'ın 2/1 attığı faul atışlarından sonra maçta 9-8 ile ilk defa öne geçtik. Son 2:30'a girilirken 17-17 beraberliğin ardından hem James Gist hem de Sefolosha'nın iyi oyunları ile çeyreği 23-17 önde tamamladık. Ki bu çeyrekte atılan 23 sayının 18'ini bu ikili kaydetti.

2.çeyrek takımımız bize gerçek Fenerbahçe Ülker'in nasıl bir takım olduğunu gösterdi adeta. Bu çeyrekte "İşte gerçek Fenerbahçe bu", "Bu takım bizim rakibimiz değil, böyle devam çocuklar" diye kaç kere bağırdım inanın hatırlamıyorum bile.
2. çeyreğe adeta fırtına gibi başlayan takımımız Bojan Bogdanovic'in arka arkaya attığı iki 3 sayı ile farkı bir anda 12 sayıya çıkardı. Emir'le bulduğumuz 2 sayı ve Sefolosha'nın üçlüğü ile 11-0'lık serinin ardından maç bir anda 34-17'ye geldi. 2. çeyreğin tamamında üstün olan takımımız attığı 3 sayıların ardından rakip takımın pota altından da Kaya ve Oğuz ikilisinin bulduğu sayılar ile son 2:27'ye 49-35 ile girerken farkı 24 sayıya kadar çıkardı. Tabi farkın bu kadara açılmasındaki en önemli etken ise Emir idi. Hem kendi oynadı hem de takımını oynatan Emir 2.çeyreğe adeta damgasını vurdu. Kaya’nın son hücumda attığı sayı ile de devreyi 55-34 kapattık.  

3.ve 4.çeyrete ise adeta kâbusumuz geri döndü. Bu tür maçları saysak burada herhalde birkaç satır heba ederiz ondan yazmaya gerek yok. İlk devreyi 21 sayı ile önde kapayan takımımız 3. ve 4. çeyrekte yaptığı inanılmaz işler ile maçı nerdeyse kaybedecek hale geldi. Kötü hücum edip savunmadaki direncimiz de düşüncei hem Rus hakemin katkısı hem de kenar yönetiminin hataları ile 4. çeyreğe ancak 9 sayı önde başlayabildik. Neyse ki bu çeyrekte kaptanın güzel oyunu ve bulduğu sayılar ile maçı 90-86 kazanmayı bildik. Peki, ilk iki çeyrekte rakibine 24 sayı fark atmış bir takım neden maçı bu hale getirdi??

Öncelikle son 2 çeyrekte öylesine kötü bir oyun oynadık ki "rakibi maçı kazanabileceklerine" inandırdık. Burada ilk değinmek istediğim konu Ukic ve Jerrells ikilisi. Ukic herhalde bugün takımdan ayrılsa Avrupa'nın birkaç iyi takımından direkt teklif alır. Onun oyun yeteneğine diyecek lafımız yok ama şu da bir gerçek ki benim için Euroleague'de F4 hedefi düşünen bir takımın guardı olamaz. Son maçlarda bırakın oyunu yönlendirmeyi, oyunu rakip alana bile taşımakta zorlanıyor. Maç istatistiklerine bakacak olursak Ukic maçı 2 sayı 6 asist ve 4 top kaybı ile tamamladı. Aynı şekilde Curtis Jerrells. 2 sayı 2 asist ve 2 top kaybı ile tamamladı oyunu. Bu ikilinin bu kötü performansı en çok Emir'i etkiliyor. Onlardan Emir'e yardım gelmeyince Emir de çok çabuk yoruluyor haliyle. Emir maçı toplam 12 asist ile tamamlarken bu ikilinin toplam asisti ise sadece 8. Emir toplam sayısı ise 4 gene bu ikilinin toplam sayısı 4 de kalmış bu maçta. Maç sonunda şöyle bir Emir'e baktım da çocuk maç sonunda nefes nefese ve gözleri kıpkırmızı idi.

İlk devrede ne kadar farkı açmış olsak da yediğimiz sayılara bakıyorum da bu kadar kolay basket yenmez. İlk devredeki savunma hatalarımız hücumumuzdaki etkili oyunumuz ile göze çarpmamış olsa da 3. ve 4. çeyrekte hücumda takım durunca savunmadaki açıklarımız da su yüzüne çıktı adeta. 2'li oyun savunmamızdaki zafiyetimizi bir türlü gideremedik. Oğuz'un çok yavaş kaldığı pota altında yardım da gelmeyince inanılmaz kolay basketler yedik. Rakibin yaptığı pick&roller sonucu pota altındaki uzunları bomboş kalıp önüne gelen smaç bastı. Şu geçen 3 haftayı incelersek herhalde en çok smaçla sayı yemiş takım olabiliriz. Ayrıca rakip takımın oyun kurucusu 33 yaşındaki John Linehan ise yaptığı 15 asist ile Euroleague tarihine geçmeyi başardı. Belki de bunu adama biz başarttık. Hücum adına sevindirici bir gelişme ise Caja Laboral maçını 5, Olympiakos maçını 10 asist ile tamamlayan takımımız bu maçı toplam 27 asist ile tamamladı.

İlk yarıda 55 sayı bulan takımımız 2. yarıda ise 35 sayıda kaldı maalesef. Rakip ise 2.yarıda toplam 52 sayı bularak maça ortak oldu. Hücumda sayı bulamadığımız zamanlarda takımda hemen bir panik havası oluşuyor. Zaten Emir'in süre almadığı zamanlarda sadece bireysel yeteneklerden sayı bulabilen takımımız dengesiz ve zorlama atışlardan dolayı kolay kolay sayı bulamıyor. Bu zorlama atışların ardından ise geriye kötü koştuğumuz için de çok kolay sayılar yiyoruz. Rakibin pota altının en önemli oyuncusu Akingbala yok, pota altı inanılmaz zayıf ama 1. devrede işlediğimiz bu pota altını maalesef 2. yarı pek de verimli kullanamadık. Hoş bunu düşünecek tek oyuncu ise Emir'den başka biri de değildi. Ne Ukic ne Jerrells. Maçın geneline bakacak olursak hiç süre almayan Engin ve Hakan dışında sayı bulmayan oyuncumuz yok.

Vidmar konusunda artık dilimizde tüy bitti adeta. Koçun kendisiyle kişisel problemleri olduğuna inanmaya başlayacağım nerdeyse. Maça ilk 5 çıkardığın bir oyuncuya sadece 5 dakika süre verip ilk TV molasından sonra hiç oyuna almamak?? Valla çok ama çok ilginç bir durum. Ayrıca takımın adeta bu maçta yıldızı olan Thabo Sefolosha'nın son çeyrekte kenarda unutulması yine ayrı bir parantez.

Maçın takımımız adına yıldızı ise hepimizin de büyük bir zevkle izlediği Thabo Sefolosha idi. Thomas'ın sakatlığı sonrasında takıma, savunma gücünden faydalınsın diye alınan bir oyuncu bu maçın en skorer ismi oldu. Maçı 19 sayı ve 5 ribaunt ile tamamlayan  hücumdaki katkısı, bu kadar skor gücünü üstlenmesi inanılmazdı. Attığı sayılar tamamen kendi çabaları ile geldi. Ayrıca ilk 2 çeyrekte savunmada gösterdiği gayret ile rakibin en iyi oyuncusu olan Nicolas Batum'u da oyundan düşürdü.

İşin kısa özetine gelecek olursak. Önümüzde bir İspanya deplasmanı var ki bu oyunla çok zor geçecek bir deplasman. Bir takım maç içinde bu kadar iniş çıkış yaşamamalı. S. Nancy asla bizim rakibimiz olamazdı zorla rakibi oyuna ortak etmemize rağmen maçı kazanmasını bildik. İlk galibiyetimizi aldık ama bu basketbol ile işimiz çok ama çok zor. Hedef F4 ise bu hatalarla çok zor.

Son olarak taraftar için birkaç şey söylemek istiyorum. Belki beklenen kalabalık yoktu ama şunu söyleyebilirim ki takımı, oyunu, nerde kimi alkışlayacağını ve nerde tepki koymasını bilen bir taraftar vardı Abdi İpekçi'de....


Kişisel Not: Maç bittikten sonra basın girişi tarafındaki çıkışta oturup bir sigara yaktım ve 15 dakika kendime gelmeye çalıştım. Ses gitmiş, eller ayaklar şişmişti. Rakibimiz olamayacak bir takıma karşı bir de...


Püzant YÜCECAN


Bu da Batum ile hatıra fotoğrafımız:)) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...