Uzun zamandır gerek blogdan olsun gerekse twitterdan
özellikle İstanbul'da bulunan Avrupa Birliği ülkeleri konsolosluklarının
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize başlığı altında adeta senelerin hıncını
çıkarırcasına nasıl işkence ettiklerini yazıp duruyorum. Bugün başıma öyle bir
olay geldi ki belki de "sallama o kadar da değildir" dercesine bir
olay.
Hepimizin de bildiği gibi Fenerbahçe futbol kulübü yarın
Benfica ile Kadıköy'de UEFA Avrupa Ligi yarı final birinci maçına çıkacak.
Fenerbahçe'nin finale kalma olasılığına istinaden ben de geçen günlerde Türk
Hava Yolları İstanbul - Amsterdam gidiş dönüş uçak biletlerine bir göz atayım
dedim. Fiyatlar çok yüksek çıkınca ben de Almaya'da halalarım olduğundan dolayı
İstanbul - Köln uçak bileti fiyatlarına baktım. Fiyatlar arasında dağlar kadar
fark olduğundan dolayı hemen rezervasyonumu yaptırdım. Ertesi gün ise iş yerine
gidip 14 - 19 Mayıs arası iznimi yazdırdım. Finale kalamazsak bile (Allah
korusun) en azından kısa bir Almanya tatili yaparım dedim. Nasılsa finale kalsak
bile Köln - Amsterdam arası tren ile 2,5 saat.
Dün en büyük halam ile konuyu konuştuk yalnız şu var ki
davetiye konusunda ufak bir sorun çıktı. Ben de kendisine "Yarın konsolosluğu
arar nasıl yapacağımız öğrenirim" dedim. Sabah biraz işlerim olduğundan dolayı
saat 12.30 gibi Almanya İstanbul Başkonsolosluğu'nu aradım. Telefona çıkan kişi
ile aramızdaki konuşmaları aynen aktarıyorum;
- İyi günler (Almanca bir cümleden sonra)
- İyi günler hanımefendi Almanya vizesi için başvuracağım da
yalnız davetiye ile ilgili... (burada sözüm telefonun diğer ucundaki bayan
tarafından kesilerek)
- Arkadaşlar şu an yemekte lütfen saat 13.00'dan sonra
arayınız.
- Teşekkürler
Ne olur ne olmaz birkaç defa aramayalım diye saat 13.15
civarı tekrardan konsolosluğu aradım. Aynı tuşlara bastıktan sonra gene
santrale bağlandım ve aynı bayan çıktı. Gene aynı Almanca cümlenin ardından;
- İyi günler
- İyi günler hanım efendi az önce davetiye ile ilgili
aramıştım hatırlarsanız bir problemim var da konu ile ilgili kim yardımcı
olabilir bana acaba? Kimden bilgi alabilirim?
- Vize bölümü saat 09.00 ile 11.00 arası çalışıyor beyefendi...
-----------------------------
İnanın o an dona kaldım. Ne diyeceğimi dair bilemedim zaten
telefon da yüzüme kapanmıştı. İyi ki de kapanmıştı yoksa kendime gelir gelmez
Allah bilir neler diyecektim. Bu bir insan işle dalga geçmek değildir de nedir?
Allah aşkına biri bana açıklasın...
Pek fazla da yorum yapmayacağım konu hakkında. Yorumu size bırakıyorum.
Tek söylemek istediğim şey ise memleketimin hiçbir insanı Avrupalı herhangi bir
insandan daha aşağı değildir. Yazıklar olsun bu kendini bilmez, züppe, ukala
Avrupalılar karşısında beni böylesine ezdirenlere.
New York Knicks bu sezonun özellikle All Star arasına kadar
olan ilk yarısında bambaşka bir basketbol oynayarak herkesin takdirini
kazanmayı başardı.
Felton'ı Kidd ile beraber sahaya sürerek 2 guard'lı sistemde
Carmelo'yu da 4 numara oynatarak 4 dış oyuncunun oynadığı ve yüksek tempoda top
çevrilen sistem de topu çok iyi paylaşarak rakiplerine zaman zaman sahayı
zindan eden bir basketbol oynuyorlardı. İlk 30 maçlarının 21 ini kazanırlarken son şampiyon Miami
Heat'ide 2 kere (birinde Carmelo olmadan) 20 şer sayı ile adeta ezerek ne kadar
iddialı olduklarını daha o zaman gösterdiler.
Ama zaman içinde gerek takım içindeki tecrübeli & yaşlı
oyuncuların sakatlığı, gerekse yorgunluktan dolayı sezon ortasını inişli
çıkışlı geçirdiler ve sistem değiştirmek zorunda kaldılar. Zaman zaman Carmelo 3
numaraya döndü. Bazı maçlarda sadece Carmelo ve J.R.Smith'in 1e 1'lerine
kaldılar, savunma dozu düştü vs. bir anlamda evvelki yılın Knicks'ine geri
döndüler.
Olağan üstü sezonlar geçiren LeBron ve Durant gibi
oyuncuların yanında ismi MVP yarışında geçen ve sezonu sayı kralı olarak
tamamlayan Carmelo'nun sezon sonuna doğru tekrar alev alması ile birlikte 13
maçlık bir galibiyet serisi yakalayarak tekrar Indiana Pacers'a kaptırdıkları
doğu 2.liğini geri aldılar ve 7. sıradaki Boston Celtics ile eşleştiler. Yaşadığı sakatlıklardan dolayı 15 maç kaçıran ve bu sezon 67
maça çıkabilen Carmelo Anthony maç başına attığı 28.7 sayı ile hem takımının en
skoreri oldu hem de kariyerinde ilk defa sezonu bu kategoride lider olarak
tamamlayarak sayı kralı oldu.
Kenardan gelerek çok iyi katkılar veren J.R.Smith de 18.1
sayı, 5.3 ribaunt gibi ortalamalar ile bir anlamda Carmelo'dan sonraki opsiyon
olduğunu gösterdi.
Yaşadığı sakatlığın ardından takıma dönerek sadece 29 maça
çıkabilen ve sonra tekrar sakatlanarak sezonu kapatan Amare ise 14.2 sayı 5 ribaunt
gibi ortalamalar ile büyük bir ihtimalle bu sezonu noktaladı.
4 şutörlü sistemde rakip savunmaların dışarı çekilmesi ile
pota altını zaman zaman çok iyi kullanan ve çok iyi yüzdeler ile hücumda da
verimli olan Tyson Chandler savunma anlamında gene takımını pota altında ayakta
tutan tek isim olurken yaşadığı sakatlığın ardından sezonun son bölümlerinde
forma giymedi.
Chandler'ın sakatlığı bu yıl playofflarda New York'un belki
de kaderini çizecek, çünkü pota altında caydırıcılığı, ribauntlardaki katkısı,
mücadelesi ve hırsı ile savunmada takımının bel kemiği olan Chandler sağlıklı
bir şekilde dönemez ise işler çok değişebilir. Uzun rotasyonunda Amare'nin
sezonu büyük bir ihtimalle kapatmasının ardından Chandler'ın da olmadığı yerde,
zaten belli bir yaşa gelmiş Rasheed Wallace, Marcus Camby, Kenyon Martin, Kurt
Thomas gibi oyuncuların sakatlık sorunları ile pota altı rotasyonunda iyice
başı ağrıyabilir Knicks'in.
Playofflarda Atlantik grubundaki ezeli rakipleri Rondo'suz
Celtics ile karşılaşacak olan New York'un kaderini bence pota altı performansı
belirleyecek. Gerek 40 yaşındaki Kidd, gerekse de son bölümlerde ilk 5'e
yerleşen 35 yaşındaki Prigioni guard rotasyonunda Avery Bradley & Courtney
Lee ikilisinin ön alan baskısı karşısında pek verimli olamayabilirler. Takımın
en büyük kozu Carmelo'yu da bu sezon inişli çıkışlı olsa da genel anlamda
ciddi sakatlığının ardından iyi bir sezon geçiren (LeBron'u bile çok başarılı
bir şekilde savunan) Jeff Green'in savunacağını düşünürsek işleri hiçte kolay
olmayacak.
Bu arada belirtmek istediğim son nokta ise Chris Coopeland.
29 yaşındaki çaylak! oyuncu adeta bu sezon kendini aştı. Yaz
liginden beri takip ettiğim ve çok iyi bir orta mesafe şutuna sahip olan oyuncu
sezon içinde zaman zaman çok iyi maçlar çıkartarak rotasyonun x faktörü oldu.
Bu sezon 13'ü ilk 5'de olmak üzere 56 maça çıkan Copeland
8.7 sayı 2.1 ribaunt gibi ortalamalar ile sezonu noktalarken, özellikle as
oyuncuların dinlendirildiği normal sezonun son 2 maçında sahaya ilk 5 de
çıkarak 47 ve 41 dakika sahada kalarak 32 ve 33 sayı ile maçı tamamlayan
Copeland playofflarda da rotasyonda bir rol sahibi olabileceğini kanıtlamış
oldu. Copeland sezon genelinde ise %42 gibi bir 3 sayılık atış
yüzdesi yakalayarak bu alanda %45 ile takımda lider olan Steve Novak'dan sonra
takımında en iyi 3 sayılık atış isabeti sağlayan oyuncu oldu.
Tekrar belirtmek isterim ki bu konferans finali tadındaki
eşleşmede sakatlıkların da etkisi çok büyük olacak ve galibi çok ufak farklar belki
de günlük performanslar belirleyecek.
TAHMİN: Bu seride her ne kadar saha avantajı Knicks'de olsa
da şanslar bence yarı yarıya. Kimin eleyeceğinin kestirilmesi çok güç olduğu bu
eşleşmede ben 7. maça kadar serinin sürebileceğini ve turu geçecek tarafın 4-3
ile geçeceğini düşünüyorum.
Eğer Celtics'i eleyebilirse ki ben hiç kolay olacağını
sanmıyorum, bir sonraki turda Indiana'da gelse Atlanta'da gelse yakalanan o
hava ile de konferans finaline de çıkar Miami ile kapışırlar diye düşünüyorum. -Aras Ersoy
3. San Antonio Spurs (58 - 24) Batı.2
Okuldan eve geldiğim gibi direkt bilgisayarı açtım, dün gece
ki maçlara falan filan bakıyorum birde ne göreyim T-Mac Çin’den dönüp San Antonio Spurs ile anlaşmış büyük bir
şaşkınlık yaşadım. Popovich sistemi oturmuş bir kadroya dışarıdan birini
sokmaz, sokacağı vakit ise sezon başıdır ya da ortasıdır. Yakında emekli olacak
dediğimiz bir vakitte NBA’e gelip basketbolunu konuşturacak, umarım konuşurken
kekelemez. T-Mac’i tekrar izleyecek olmak büyük bir heyecan, Houston’da ki
performansını tabi ki de yansıtmayacaktır ama bir nebzede olsa hasretimizi sona
erdireceğiz.
Ben Spurs’ü konferans lideri olarak bitireceğini düşünmüştüm, sezon öncesi
böyle düşünmüyordum ama lig başlayınca ufak ufak belli ettiler kendilerini. Ama
ne oldu lider olarak bitiremiyorlar sezonu, şu son dönemeçte berbat oynadılar.
Onlar için çok önemliydi, sekizinci sıradan giren bir Lakers onları eleyebilir ama şansları %15–20 “bunu Lakers için
söylüyorum”.
Tim Duncan, Tony Parker ve Manu Ginobili
hakkında fazla detaya girmeye gerek duymuyorum, çünkü onları yıllardır
izliyoruz ve ne yapacakları hakkında az çok fikre sahibiz. Ginobili’yi benche
yollayarak diğer oyunculara yol açmak en iyisi oldu sanırım, dinlendiriliyordu
ve gerektiği zamanda oynuyordu. Tim Duncan standart bir katkıya sahip yani
sürekli iyi iş çıkarıyor, yaşının fazla olmasının eksiklerini yorularak alsa da
hala eskisi gibi ayakta. Tony Parker ise bence ligin en iyi 3 oyun kurucusu
arasında.
Bir diğer yandan Kawhi Loenard sonunda beklenilen katkıyı yaptı, çok genç ve
gelecekte iyi bir yerlere gelebileceğini bize kanıtlıyor. Sakatlıklar yüzünden
bu sezon epeyce maç kaçırmış olsa da playofflarda bize hünerlerini gösterecektir.
Sürüsüyle böyle tek tek oyuncular anlatılabilir çünkü takımda ki herkes oynuyor
yani birisi karınca diğeri de ağustos
böceği olmuyor... - Tuğberk Evran
2. Oklahoma City Thunder (60 - 22) Batı.1
Oklahoma City Thunder, bu sezonu 66 galibiyet - 22 mağlubiyetle Batı Konferansı'nı 1.sırada tamamladı. Geçen sezonun finalisti olan Thunder, bu sezona da şampiyonluk parolasıyla çıktı.
Takımdan gönderilen Harden yerine Kevin Martin'in gelmesinin dışında pek bir değişiklik yaşamadı kadroda. 2-3 sezondur Oklahoma'nın gösterdiği performans hep aynı düzeyde. Yüksek tempoda, dengeli bir şekilde oynuyorlar. Bu sezonu da o şekilde kapattılar. Pek ekstra bir tarafı yoktu oyunlarının. Bu sezon play-off'larda ise Houston Rockets'la eşleştiler. Rahat rahat olmasa da geçeceklerini düşünüyorum. -Eren Tuncay
1. Miami Heat (66 - 16) Doğu.1
Miami Heat, bu sezonu 66 galibiyet - 16 mağlubiyetle Doğu Konferansı'nı 1.sırada tamamladı. Aslında bu takım için yazılacak ne kadar çok şey var; tartışılır. LeBron-Wade-Bosh'la beraber "Büyük Üçlü" dönemine girdikten sonra 3 sezondur, her sezon daha iyi takım oldular. Yeryüzündeki en iyi oyuncuya sahip olmaları takım adına ayrıyeten avantaj.
LeBron James'in bu sezon yaptıklarını anlatmak tatsız tuzsuz bir şey olur kanımca. Yani anlatabileceğim, onun "saçmalama" derecesinde iyi olmasıydı. O'nun liderliğinde Miami, 3 sezon sonunda oyun kurucu sorununu da halletti. Oyunu kurmakta hiç sorun çekmemeleri ve NBA'in en iyi hızlı hücumuna çıkan takımı olmaları, her takımın korkulu rüyası. Sezon arasında takım Chris Andersen'i de dahil ederek sıkıntı çektikleri 5 numara pozisyonuna katkıda bulunmaya çalıştılar. Bosh'ın 5 numaraya alışması da Miami'yi iyi yapan etkenlerden bir tanesi. Miami'yi iyi yapan bir sürü etken var ki, bunlara girersek sonu gelmez. Koç Spoelstra'nın etkisi bunda çok büyük. Büyük Üçlü çerçevesinde takımını çok iyi bir hâle getirdi.
Şuan kusursuzlar ve tek kelimeyle "muazzam" bir sezon geçirdiler. İlk turda ise Milwaukee Bucks'la eşleştiler. Maç kaybetmeden geçeceklerdir... - Eren Tuncay
İndiana her zaman bende bir kolej takım havası yaratmıştır.
Lige draft edildiğinden beri gelişimini merakla seyrettiğim Paul George bu sene
Granger'ın sakatlanmasıyla takımın en önemli oyuncusu oldu. Hem müthiş bir savunmacı tam bir kelepçe, hem de iyi bir skorer ama tabi playoff performansını da görmeden konuşmak pekte doğru olmaz.
Takımın geri kalanına bakarsak çok başarılı bir sezon
geçirdiklerini söyleyebiliriz. Koç Vogel bu ligde saygıyı hak eden bir koç oldu
artık. İki senedir İndiana'nın yakaladığı çizgide onunda payı büyük. Tabi İndiana
GM'sinide unutmamak gerek. David West'i New Orleans’tan getirip bu takıma monte etmek
gerçekten çok dahiyane bir fikirdi. David West hem savunmada iyi bir direnç hem
de hücumda iyi bir opsiyon oldu bu sene. Çok formda giriyor playofflara da. George'tan
sonra en önemli silahı olacak Vogel'in.
Spurs'tan alınan George Hill'de bu sene başarılı bir sezonu
geride bırakıyor. Liderlik görevini pek yapamasa da iyi bir oyun kurucu oldu.
Sorumluluktan kaçmayan bir yapısı var.
Pota altında bir diğer oyuncuları Hibbert ise orta şekerli bir
sezon geçirdi. Açıkçası çokta güven vermeyen bir center kendisi. Şut tehdidi
minimum düzeyde olan ve savunma sertliğini ayarlayamayan bir oyuncu Hibbert
benim gözümde. Âmâ genelde kaliteli bir Pacers kadrosunda çokta sırıttığını
söyleyemeyiz.
Onlarda Celtics gibi en önemli oyuncularını kaybetti.
Granger sakatlıktan bir türlü dönemedi bu sezon, muhtemelen playofflarda da
oynamayacak. Gerçi bu Pacers için hayırlı bir sakatlık oldu bence. George gibi bir
cevheri işlediler sonuçta. Pacers'ın Granger'in yokluğunda çokta bir şey
kaybettiğini düşünmüyorum.
Benchlerine bakarsak DJ Augustine, Hansborough, Lance
Stephensons, Mahinmi ve Uçan adam Green'i görüyoruz. Vasat bir bench her şeyden
önce ama Vogel bu benchten en iyi şekilde yararlanmasını bildiğini bu sezon
bize gösterdi.
Playofflara gelirsek bir başka Konferans finali oynamasını
beklediğim takım Pacers. Oyunu bazen çok sertleştirip rakibi sersemletebiliyorlar.
Tabi bunu playofflarda da yapabilecekler mi bilmiyoruz hep beraber göreceğiz
ama George önderliğinde doğu finalisti bile olmaları beni şaşırtmaz... -Volkan Arslan
7. Memphis Grizzlies (56 - 26) Batı.5
Geçen yılki takımdan O.J.Mayo gitmiş yerine Jarryd Bayless
gelmiş onun dışında büyük bir değişiklik olmadan bu sezona başlanmıştı. Başta belki de pozisyonunun en iyi savunmacılarından olan
Tony Allen ile bu yıl çok verimli oynayan Mike Conley ikilisi ön alanda en
etkili savunma yapan ikiliydi. Marc Gasol Z-BO ikilisi zaten pota altında hem hücum hem
savunmada her zaman bildiğimiz gibiydi.
Memphis Grizzlies'de her şey çok olumlu gidiyordu ve bu
sezona çok iyi bir giriş yaparak ilk 17 maçında 2'si deplasmanda olmak üzere
sadece 3 yenilgi alarak 14-3 lük harika bir derece yakaladılar. Grizzlies'de belki de olumlu gitmeyen tek şey Rudy Gay'in
durumuydu. Takas dedikodularının da etkisiyle zaman zaman öyle maçlar
çıkıyordu ki artık Grizzlies onu elden çıkarmak için neredeyse her takımla
görüşmeler içine girmişti. Bir yandan da salary cap'ini dengelemek adına bir an evvel
Gay'i yollamanın bir yolunu arıyorlardı. Önemli bir kesim Gay'in takımı bozduğunu ve aynı iki yıl evvel
o efsanevi Spurs ve Thunder serilerinde olduğu gibi Gay'siz takımın daha iyi
olduğunu savunurken, Gay'de bu fikri doğrularcasına inat ile aslında hiçbir
zaman olmayı başaramadığı o süper star sıfatına bürünüp kendini takımın üzerinde
görüp zaman zaman çok zarar verebiliyordu Grizzlies'e.
Sezonun ortalarında beklenen hamle geldi ve 3 takımın dahil
olduğu bir takas sonucunda Gay, Haddadi ile birlikte Toronto yolunu tutarken
takıma Ed Davis, Tayshaun Prince ve Austin Daye katıldı. Bir başka hamle ile de
Ellington, Selby ve Speights takımdan ayrılırken Jon Leuer takıma katıldı. Aslında daha çok salary cap'ı rahatlatmak adına yapılan bu
takaslar takıma iyi bir şekilde yansıyınca Memphis cephesi yaptığı hamlelerden
çok mutluluk duydu.
All-Star sonrası takım çıktığı 31 maçın 23ünü kazanırken,
sadece 2 kere (Boston'dan 106 ve New York'dan 108) potasında 100 sayı üzerine
görerek savunmasından bir şey kaybetmediğini kanıtlamış oldu. Konu açılmışken belirtmek isterim ki 82 maçlık normal sezon
boyunca da Grizzlies'in potasında 100 ve üzerinde sayı gördüğü maç sayısı
sadece 9.
Takım adına bir iki tane istatistik vermek gerekirse de en
önemli göz çarpan nokta Lionel Hollins'ın ekibi normal sezonu 89.3 sayı ile de
ligde en az sayı yiyen takımı olarak tamamlarken, bir diğer dikkat çekici nokta
ise maç başına 13.9 top kaybı ile en az top kaydı yapan 4. takım oldular.
Grizzlies'in en doğru pozisyonu bulana dek topu çok iyi bir
şekilde paylaşan tam bir sistem takımı olduğunu bu 2 istatistik bile kanıtlar
cinsten öyle ki yeni oyuncularında alışması bu yüzden fazla zaman almadı.
Ama takıma katılan oyuncuların playoff atmosferinde
nasıl katkı vereceği merakla bekleniyor. Prince savunmada Gay'den daha etkili o
kesin, ceza şutlarını da iyi bir yüzde ile soktuğu sürece takım Gay'i aramaz. (hele ki Gay'i bazı Toronto maçlarında seyrediyorlarsa performansını gördükten
sonra çok sevinenler olmuştur) Ed Davis de çok potansiyelli ve gelecek vaat eden bir oyuncu
ancak henüz tecrübesiz ve playoff ortamında ne derece sorumluluk alıp katkı
verebilir muamma. Austin Daye'e gelince, Pistonsdaki Daye neyse Grizzlies'de de
aynı Daye, vasatın biraz üzeri bir görev adamı. Leuer'e değinmeye pek de gerek
yok zaten sanırım.
Grizzlies geçen yılki takıma göre gözle görülür en büyük
eksiklik olan Mayo'yu zaman zaman aradı normal sezon içinde, hatta takımın skoru
hem o hem Gay gidince iyice düştü. Bayless sezon içinde zaman zaman çok iyi
performanslar gösterse de hiçbir zaman bir Mayo değil, ancak bence rotasyonda
önemli bir oyuncu olmayı başardı. Sezon sonuna doğru takıma katılan tecrübeli
Dolling ve bu yıl bana göre harika bir sezon geçiren ve bireysel performansı
takımın performansına birebir etki eden Conley ile savunmanın başlangıç noktası
Allen gibi oyuncular ile kısa rotasyonunda iyi gibi gözükseler de, pota
altındaki Z-BO & Gasol ikilisini playofflardaki performansları çok önemli,
öyle ki karşılarında ligin açık ara en atletik pota altına sahip olan takımı
Griffin'li, DeAndre Jordan'lı nam-ı diğer ''LOB CİTY'' var..
TAHMİN: Önceki yılki süper eşleşmenin bir anlamda rövanşı
niteliğindeki bu harika eşleşme kıran kırana geçmeye aday ve 7 maçı görme
ihtimalimizin bulunduğunu düşündüğüm eşleşmelerden biri.
Bana göre, CP3 gibi ligin en özel oyuncularından, belki de
ligin en iyi guard'ı durumundaki bir lider. Griffin ve DeAndre gibi Gasol ve
Z-BO ya göre daha genç ve müthiş atletik pota altı oyuncuları ve Grizzliers'in
kenardan gelecek bir Crawford'u olmaması, hem de saha avantajı yüzünden fikrim
biraz daha Clippers'a kayıyor. Fakat Hollins'in takımının geçen yılı unuttuğunu
hiç sanmıyorum ve rövanşı almak için son ana kadar her şeyi deneyeceğinden de
eminim. O yüzden bana göre ilk turda Celtics-Knicks eşleşmesi ile beraber 7
maçı görme ihtimalimizin olduğu en yüksek 2 seriden biri... -Aras Ersoy
6. LA Clippers (56 - 26) Batı.4
Los Angeles Clippers, bu sezonu 56 galibiyet - 26
mağlubiyetle Batı Konferansı'nı 4.sırada tamamladı. Öncelikle Clippers, sezonun
ilk yarısında oyununu ve performansını en beğendiğim takımdı. Chris Paul'ün
liderliğinde ve Blake Griffin'in gelişme kat etmesiyle 2 sezondur beklenen
başarı bu sezon geldi. Her ne kadar kadrosuna kattığı isimlerle istenilen
başarıyı elde edemese de Clippers, bu sezon Los Angeles'ta Lakers'tan başka
kendilerinin de olduğunu göstermiş oldu.
Oynadıkları basketbol, gösterdikleri
gayret takdir edilesi durumda. Gerçi sezonun ikinci yarısından sonra biraz
inişe geçseler de yine de hakikaten çok çok iyi bir sezon çıkardılar.
Özellikle
Chris Paul gibi bir oyun kurucuları oldukları için NBA'deki çoğu takımdan 2-3
adım öndeler. Bu da onları avantajlı yapıyor. Play-off'lar ise geçen seneki
gibi Memphis Grizzlies ile eşleştiler. Geçen sene 4-3 elemeyi başarmışlardı.
Yeniden aynı skorla geçeceklerine inanıyorum... -Eren Tuncay
5. Denver Nuggets (57 - 25) Batı.3
George Karl, şuanda ligde Gregg Popovich ve Doc Rivers'dan
sonra takımında en uzun süre görev yapan koç olmakla beraber aktif koçlar arasında en çok galibiyeti bulunan
koç. George Karl, aktif koçlar arasında 1000 den fazla galibiyet
alan tek koç. (Tarihte bunu başaran sadece 7 koç var. Don Nelson, Lenny
Wilkens, Pat Riley, Jerry Sloan, Phil Jackson ve Larry Brown)
George Karl, takımı ile çıktığı 680 maçta 423 galibiyet
alarak Doug Moe'dan (1980-19900 arası: 786 maç - 432 galibiyet) sonra kulüp
tarihinde takımın başında en fazla maça çıkan ve galibiyet kazanan 2. koç
durumunda. Yakaladığı %62 gibi bir galibiyet yüzdesi ile de Joe Belmont ve
Larry Brown dan sonra kulüp tarihinin en iyi galibiyet yüzdesine sahip 3.koç
durumunda.
Tüm bunları neden yazdığıma gelirsek. Denver Nuggets
kadrosunu tamamen değiştiren en önemli oyuncularından en ufak değişikliklere
kadar değişikliğe giden bir takım olmasına rağmen 8 yıldır koçunu
değiştirmeyerek çok olumlu bir iş yaptı. Ben bu yıl ''yılın koçu'' ödülünün de
Karl'a -gitmesi- gerektiğini düşünüyorum fakat kime gideceğini bilemeyiz tatbiki
her yıl bu kategoride zaman zaman enteresan sonuçlarda çıkabiliyor sonuçta.
Karl'ın belki de bu 8 yıldaki elle tutulur tek başarısı
sadece 2008-2009 da yaşattığı tek bir konferans finaliydi (o sezon şampiyon
olan Lakers'a 4-2 kaybettiler) am onun dışında hep ilk turlarda elenen, süpürülen,
hezimet yaşayan bir takım görüntüsünde kaldılar zaman zaman. Ama Karl'ın takımı her zaman kazansa da kaybetse de
oynadıkları basketbolla herkesin beğenisini kazanan, set hücumuna bağlı kalıp
takımın kaderini bir oyuncunun eline teslim etmektense, rotasyonu en iyi
şekilde kullanan, topu çok iyi paylaşan, tempolu basketbolu belki de sahaya en
iyi yansıtan çok başarılı bir koç takımı olduğunu her zaman kanıtladı.
Bu yıl Denver şehrindeki heyecan belki de Carmelo'lu
dönemindeki bile olmadığı kadar fazla takımda ilk kez bu kadar iddialı. Takımda All-Star seviyesinde, diğer oyunculardan ayrılan, süper
star kategorisinde bir yıldız oyuncunun bulunmamasına rağmen çok iyi
yardımlaşan herkesin eşit olduğu, hem hücumda hem savunmada herkesin maximum
katkı verdiği, başarıya aç ve inanmış bir takım olarak giriyor playofflara
Nuggets. Fakat Denver'ı playofflarda bekleyen bir kaç tehlike var ki,
takımın kaderini çizecek konular bunlar.
Öncelikle Denver lig genelinde %34.3 ile Charlotte, Phoenix,
Orlando ve Minnesota'dan sonra en kötü 3 sayılık atış yüzdesine sahip 5. takım.
Takımın şuanda en büyük eksikliği ceza atışlarını
değerlendirebilecek bir dış şutörken bir de takımın nispeten iyi dış atış atan
oyuncularından Danilo Gallinari'nin sakatlanarak playofflarda forma
giyemeyecek olması da her ne kadar normal sezonun sonunda pek sıkıntı yaratmasa
da playoff atmosferinde epey baş ağrıtacağa benziyor.
Bir başka sorun yaratacak konu ise lig genelinde Lakers ve
Oklohoma'dan sonra maç başına 26.2 kez ile serbest atış çizgisine en çok giden
3. takım olmalarına rağmen, %70.1 ile gene Lakers ve Detroit'den sonra en kötü
faul yüzdesine sahip en kötü 3. takım konumundalar. Burada dikkatimi en çok çeken şey ise %57 ile belki de rezil
olarak nitelendirilecek bir faul yüzdesine sahip olan Iguodala'nın performansı
oldu. Öyle ki JaVale McGee bile %59 ile serbest atış atıyor.
Tabi bu arada takımın iyi yönlerinden bahsedecek olursak
106,1 sayı ile tüm NBA de en çok sayı atan takım konumundalar.
Maç başına 45.1 ribaunt ile Indiana Pacers'ın (45.8)
ardından en fazla ribaunt alan 2. takım konumundalar.
Maç başına 24.4 asist ile San Antonio (25.1) ve Atlanta'dan
(24.5) sonra en fazla asist yapan 3. takım konumundalar.
Maç başına 9.2 ile Clippers'dan (9.5) sonra en fazla top
çalan 2. takım konumundalar.
Maç başına 6.7 blok ile Oklohoma (7.6) ve Milwaukee'den
(6.7) sonra en fazla blok yapan takım konumundalar.
Tüm lig genelinde bu 5 ana kategorinin hepsinde ilk 3
sıradalar, iki tanesinde 2., birinde de lider konumundalar. Tüm bu istatistiklerde
ne kadar komple bir takım olduklarını doğrular cinsten.
Buna artı olarak da kendi sahalarındaki ev sahibi avantajını
ne kadar iyi kullandıklarını 2013 yılına girdikten itibaren hepimiz gördük. Bu alanda kendi sahasında 41 maç sonunda 38 galibiyet ve
sadece 3 yenilgi alarak (37-4) lük derecesi olan son şampiyon Miami Heat'i bile
geride bırakarak sahasında en iyi yüzdeyi tutturan ekip oldular.
Tüm bunları bir kenara bırakacak olursak Nuggets'ın playofflardaki
rakibi normal sezonda 3 kez yenip 1 kez ise 1 sayı ile yenildiği Golden State
Warriors.
TAHMİN: Bu kez ilk tur da kaybedeceklerini sanmıyorum. 4-2
Denver geçer diyorum ben ama sonuçlar her ne olursa olsun, kim kazanırsa
kazansın bol skorlu iddia tabiri ile tam ''üst'' lük en az 5 ya da 6 belki de 7
tane çok zevkli maç izleyeceğimiz bir seri olacağı kesin... - Aras Ersoy
Ben bu sezon Lakers’tan ne kadar bıktığımı her yerde dile
getirmeye çalışıyorum. Bu sezon onlar için kayıp başka bir açıklaması yok.
Playoff yaptılar falan filan hikâye yani. Kobe Bryant tek başına savaşıyordu
adeta. İnanılmaz süreler alıyordu ve bunun suçlusu da takım. Çünkü iyi oynayamıyor ve
işi Kobe’ye bırakıyorlardı. Kobe gittikten sonra ki son iki maç gerçekten adam
akıllı oynamaya başladılar. Lakers’ın %90 tam anlamıyla bunu yapması gerekiyor
dedim ben.
Lakers eğer playoff’ta şu son iki maç gibi oynarsa ve keşke
Kobe’de olsaydı ben Spurs’ün rahat rahat seriyi geçeceğini düşünmezdim. Zaten
NBA’de ki hiçbir takım karşısına ilk turda Lakers’ı istemez, rakibi inanılmaz
yıpratıyorlar.
Playoff’ta iş kime kaldı böyle tam olarak bakınca Dwight
Howard’dan başkasını göremiyorum, gören varsa söylesin. Steve Nash haftalardır
sakat, dönünce ne yapacağı meçhul. Pau Gasol desen tek başına maç getirebilecek
adam değil, tek başına derken savaşabilecek bir adam değil. Steve Blake ise son
iki maçtır çok iyi oynuyor. 20 civarı sayı ortalaması var şu son iki maçta.
Güzel şeyler izleyebiliriz başta söylediğim gibi keşke Kobe gitmeseydi, onu
izlemek çok güzel olurdu hele karşısında T-Mac varken.
Spurs yüksek ihtimal Lakers’ı geçecektir. Lakers için kayıp
sezon oldu. Lakers’ın yapması gereken şey off-season’da takıma adam akıllı bir
katkı yapmak ve gönderilmesi gerekenleri göndermek. Gönderilecek kişi Howard
değil bunu da söyleyeyim, her ne kadar sürekli gülüyor olsa da Howard’ı
yollamak büyük saçmalık olur.
Bu hatalardan biriside Mike D’antoni. Koç oyuncuya göre değil kafasındaki
sisteme göre takımı oynatmak istiyor. Sende Howard ve Gasol gibi
adamlar varken neden farklı bir sistem kullanıyorsun ki? Kobe gidince mecbur
ikisine kaldı, sonuçta ortada... - Tuğberk Evran
11. Chicago Bulls (45 - 37) Doğu.5
Derrick Rose'suz geçen koca bir normal sezon:( Geçen yıl
tam bu zamanlarda playoff ilk tur ilk maçında sakatlanan takımın en önemli
parçası MVP oyun kurucu Rose ha döndü ha dönecek derken sezonu sonuna geldik ve
hala parkeye ayak basamadı. Bu saatten sonra dönse dahi psikolojik olarak takıma ve taraftarlara
yapacağı moral motivasyon ve etki tartışılmaz belki ama eski formuna kavuşması,
fiziksel durumu, kondisyonu ve takıma alışma süreleri göz önüne alındığında
parke üzerinde performansı çok etkili olabilecek bir dönüş olmaz geçirdiği ağır
sakatlığın ardından.
Rose olmadan sezon öncesi genel kanı sadece playofflara
katılma savaşı veren bir takımdan daha öteye gidemeyecekleri yönündeydi desek herhalde yanılmış olmayız. Ama gerek Thibs'in sistemi, gerek takımdaki yardımlaşma,
gerekse sert savunması ile zaman zaman yukarıları zorladıkları normal sezonu
beklenenden daha iyi bir yerde bitirdiler, fakat ilk turda saha avantajını
yakalayacak kadar iyi değil.
Saha dezavantajının yanı sıra, koç Thibodeau'un zaman zaman
anlam verilemeyen ısrarları, özellikle Noah & Deng & Boozer 3'lüsünün
normal sezonda aldıkları süreler, hatta bazı günler kopan maçlarda dahi ısrarla
sahada kalmaları ve bunun sonucunda doğan yorgunluğa bağlı sakatlıklar göz
önünde bulundurulduğu zaman, normal sezonun o yorgunluğu playofflarda da baş
göstermeye başladığında Bulls'un bir diğer dezavantajı olacak gibi. Neredeyse 40'ar dakika ya yakın ortalamalara sahip olan Deng
ve Noah bir hayli yıpranmış durumda.
Deng'in sezon ortasında yaşadığı Noah'ında sezon sonuna doğru yaşadığı
sakatlıklarda bu yoğun tempoya bağlanabilir.
Sürelerinden de belli olacağı üzere takımın istatistiksel
anlamda liderliğinde Noah & Deng & Boozer 3'lüsü yapıyor.
16.6 sayı ile takımın sayı lideri olan Loul
Deng 6.4 ribaunt ve 2.9 asist gibi ortalamalar ile sezonu tamamladı. Bu yıl saha görüşü konusunda kendini bir hayli geliştiren ve
All-Star seviyesine kadar yüklesen Joakim Noah 12.1 sayı 11.3 ribaunt gibi
ortalamalarının yanına birde maç başına 4 asist gibi dikkat çekici bir ortalama
daha ekleyerek takımında çok daha önemli bir role sahip olduğunu tekrar kanıtladı.
Deng ve Noah'a nazaran biraz daha az sahada kalan Boozer ise
16,2 sayı 9,7 ribaunt gibi istatistikler yakaladı.
Takımını taşıyan bu 3'lü haricinde Rose'un yokluğunda o
bölgede kullanılan Kirk Hinrich zaman zaman iyi katkı verse de Nate Robinson
sezon sonuna doğru inanılmaz bir form durumu yakalayarak zaman zaman maç
kazandıran adam rolüne soyundu. %40 gibi bir yüzde ile takımında en iyi 3
sayılık atış kullanan oyuncu oldu ve
playofflarda gerektiğinde sorumluluk alabileceğini gösterdi. Tabi Nate'e
güvenmek ne kadar mantıklı oda tartışılır.
Tüm bunların yanı sıra bu sezon Bulls adına önemli
olaylardan biri de takımının normal sezon maçlarının tamamında forma giyen, zaman
zaman yaşanan sakatlıklarda ilk 5 olarak sahaya çıkan Jimmy Butler takımdaki 2. yılında artık önemli parçalardan biri olmuşa benziyor. Yaklaşık 25 dakika süre
alarak 8,5 sayı 4 ribaunt gibi ortalamalar tutturan oyuncu savunmada da zaman
zaman yaptığı işler ve takıma kattığı enerji ile göz doldurdu.
Rip Hamilton ve Marco Belinelli'nin de inişli çıkışlı
performansları playofflarda nasıl tepki verecekleri, dış şutlarda tutturacakları
yüzdeler çok önemli olacak.
Ben Bulls'un playofflardaki şansını değerlendirirken
rakibinin kim olacağı veya ne durumda olacağından çok kendi halini baz
alıyorum. Özellikle 82 maçı en önemli yıldızından yoksun geçirmiş,
onun dönmesine şartlanmış, tüm planlarını o yönde yapmışken o oyuncunun geri
dönmemesi ile psikolojik olarak yıpranmış, ilk 5 oyuncuları fiziksel olarak bu
kadar çok yıpranmış bir takımın, geçen yıla göre kenardan gelip iyi katkılar
veren ve bu yıl eksiklikleri çok fazla hissedilen Ronnie Brewer, Kyle Korver,
Ömer Aşık ve C.J.Watson'ında olmadığı daha zayıf bir bench ile her ne
olursa olsun, kimle eşleşirse eşleşsin işinin çok ama çok zor olanacağını
düşünüyorum. Ama koç Thibodeau'un o süper savunma anlayışı ile savunmada ayakta kaldıkları her maç bizi şaşırtmaya devam edebilirler.
Son olarak bir yerde gördüğüm ufak bir bilgiyi paylaşmak istiyorum.
NBA takımlarının 90 sayıdan az attıkları maçlarda kazanma
yüzdeleri %10-%15 civarlarında iken, Chicago Bulls takımında bu oran %60'ın
üzerinde. Buradan da anlayacağımız üzere Bulls kazanmak ve tur geçmek
istiyorsa normal sezonda zaten katı olan savunma anlayışını, vidaların 2 kat
daha fazla sıkıldığı playoff ortamında biraz daha sertleştirmek zorunda.
Brooklyn'den Brook Lopez, Reggie Evans, Gerald Wallace, Bulls'tan Joakim Noah,
Carlos Boozer ve Loul Deng gibi mücadele gücü üst seviyede olan oyunculara
sahip bu iki takımın eşleşmesinde özellikle her maç pota altında kıran kırana bir
mücadele olmasını bekliyorum. Belki basketbol adına göze çok hoş gelen bir oyun
izleyemeyebiliriz ama savunmalar ve mücadele dozunun inanılmaz bir seviyede
olacağı kesin.
TAHMİN: Bulls hiç kolay olmasa da bu eşleşmeyi geçebilecek güç
ve tecrübeye sahip, ama bence bu yıl onlar için en iyi ihtimal konferans yarı
finali olur çünkü burayı geçseler dahi karşılarına muhtemelen ilk turda
Milwaukee'yi zorlanmadan geçecek olan Miami Heat gelecek. Bu kadar yoğun bir
normal sezon ardından, bu kadar yıpranmış ilk 5'leri ile bir de en önemli
yıldızından yoksunken, Miami'yi geçerek Doğu Konferansı finaline çıkmaları
mucizeden başka bir şey olmaz... - Aras Ersoy
10. Golden State Warriors (47 - 35) Batı.6
Golden State Warriors, normal
sezonu 47 galibiyet - 35 mağlubiyetle Batı Konferansı'nda 6.sırada tamamladı.
Öncelikle Warriors'ın bu sezon bu denli başarılı olacağını düşünmüyordum.
Stephen Curry, David Lee gibi isimleri kadrolarına kattıkları sezonlara kadar
zaten ligde herhangi bir umudu olmayan bir takım görüntüsü çiziyorlardı. Ancak
bu ikiliden sonra ve takıma eklenen yeni isimler sonucunda çok sayı atan ve
keyif veren bir basketbol oynamaya başladılar. Bu keyifli oyun başarı olarak da
onlara döndü. 2006-2007 sezonundan beri ilk defa playoff'lara girmeyi
başardılar hem de 6.sıradan.
Tabii sadece bu iki oyuncu ile
olmadı bu başarı. Takımın genel olarak "takım" olarak oynaması bundaki
en büyük etken. Ancak Stephen Curry, özellikle bu sezon oyununu çok yukarı
çıkarması ve David Lee'nin pota altındaki katkısı bu oyuncuları öne çıkaran
etkenler.
Onlar için çok iyi bir sezon oldu
bu sezon geçtiğimiz sezonlara nazaran. Playoff'larda ise bu sezon Denver
Nuggets ile eşleştiler. Ama ben play-off ilk turundan öteye geçemeyeceklerini
düşünüyorum. -Eren Tuncay
9. Brooklyn Nets (49 - 33) Doğu.4
New Jersey Nets geçen sezon berbat geçen
bir senenin ardından Sertap Erener’in şarkısında söylediği gibi
''Yeni bir duruş, yeni dokunuş, Tek tek
keşfetmem lazım, Yeni bir hayat gerisi bayat, Kendime yeni bir ben lazım ''
dedi ve takımı Rus iş adamından ünlü rapçi Jay-Z satın aldı. Yetmedi takım isim
ve şehir değiştirdi. Brooklyn'e taşındı ve yılların New Jersey Nets'i oldu mu
bize Brooklyn Nets :)
Yalnız takım gene lige pek iyi başlayamadı
bu sene. Deron'un Koç Avery Johnson ile bariz problemleri olduğu ortaya çıktı.
Utah'ta Sloan'ın kellesini almayı başaran bir oyuncu için Avery kolay lokma
oldu ve sezonun henüz ortası bile olmadan takımdan kovuldu. Deron daha sonra
direksiyona geçti desek daha doğru demiş oluruz.
Takım olarak baktığımızda savunmada
zaafları olduğu kesin Nets takımında. Pota altında Brook Lopez, Humpries,
Blathce ve ribaunt canavarı Reggie Evans var. Vasatın biraz üstünde bir pota
altı rotasyonu. Skor olarak Brook Lopez iyi bir sezon geçirdi ama savunma
olarak oldukça yetersizlerdi.
Atlanta’dan ayrılan all star yıldızı Joe
Johnson ise Nets'te yeni kimlik arayışındaydı bu sezon. Öyle arada bir
sivrildiği bir kaç ayrı dönem oldu ama bence beklenenin altında kaldığı kesin.
Bir diğer önemli isim Gerald Wallace ise
savunma konusunda Nets'in can damarı. Playofflarda karşı takımın en skorerini
kitleme görevi onun olacak, o yüzden ona çok fazla iş düşecek. Bu sene
sakatlıklardan çok çekti o da ama playofflara sağlıklı kalmayı başardı. Bu Nets
için önemli bir haber.
Nets playofflarda Chicago Bulls ile
eşleşti. İki takımında ortak özelliği pota altları olacak. Bir tarafta
Boozer-Noah diğer tarafta Josh Smith- Horford. Bu bölgede Chicago'ya karşı
sorun yaşayacaklarını düşünmüyorum.
Benche gelirsek Brooks, Watson gibi
şutörleri var. Aslında bir şutör daha var. Geçen sene Caja Laboral forması
altında efsane bir sezon geçiren Mirza Teletoviç. NBA’ye uyum sorununu ne yazık
ki hala aşamadığı için çokta güvenilir bir el olmayacak kendisi.
Nets'in playoff yolunda en fazla bir tur
geçip daha sonraki turda Miami'ye teslim olacağını düşünüyorum. Zaten
Nets'lilerinde çok büyük bir beklenti içinde olduklarını sanmıyorum... - Volkan
Arslan
“I have one thing to say to those non-believers: Don’t ever
underestimate the heart of a champion...”
Bundan 18 sene önce Houston Rockets üst üste ikinci kez NBA
Şampiyonluğunu kazanırken koç Rudy Tomjanovich maç sonrası kendine uzatılan
mikrofona bu sözleri söylüyordu. Evet, haklıydı da bir şampiyonun yüreğini asla
hafife almamak gerekir.
2012-13 NBA normal sezonu geçen günlerde oynanan son
maçların ardından sona erdi ve yarın gece yarısı herkesin heyecanla beklediği
NBA playoffları başlıyor. Bakalım hangi takımlar parkeye yüreğini koyacak,
hangi takımlar şampiyonluk için elinden geleni yapıp mutlu sona ulaşacak. Son
şampiyon Miami mi? Bu sezon belki de son kez bir şampiyonluk yaşamak isteyen
Garnett ve Pierce'lı Boston mı? Rose'un yokluğunda şapkadan tavşan çıkarmaya
çalışacak Chicago mu yoksa son dakikada Kobe'siz kalan Lakers mı? veya hiçbirimizin
beklemediği sürpriz bir takım mı? Hep beraber izleyip göreceğiz.
2012-13 NBA playoffları başlamadan önce gençlerden rica
ettik ve onlar da playoff'lara kalan 16 takımı tek tek değerlendirdiler.
Keyifli okumalar...
16. Milwaukee Bucks (38 - 44) Doğu.8
Doğuda son yıllarda özellikle playoff barajı ile lotary'e
yatan takımlar arasındaki o ufak cepte ligi bitiren Bucks bu sene birazda
doğudaki rakiplerinin güç kaybetmelerini değerlendirerek (Magic'in Howard'ı
kaybetmesi, Sixers'te Bynum'ın sezonu kapatması vs.) bana göre sürpriz bir şekilde 8.sıradan
playoff biletini kaptı. Onlar için bu sezonluk misyonları sonlandı bence. Zaten
konferans birincisi olan Heat karşısında maç alma şansları bile neredeyse yok.
Onlarda da Nets'teki gibi koç sorunu
vardı. Skiles kendi istifa etmeyince görevine son verildi. Takım
içindeki süre konusunda gerçekten çok kötü bir dağılımı vardı bu hamle yerinde
bir hamle oldu Bucks adına. Daha sonra Jim Boylan geçti takımın başına..
Gelelim takıma;
Jennings ve Ellis'in sırtında giden bir takım oldu sezon başında Bucks. Jennings bizim basketbol jargonunda apaçi olarak
değerlendirdiğimiz sınıftan bir oyuncu :)
Çok güvenilecek, üstüne takım kurulacak bir oyuncu değil ama zaman zaman
sorumluluk alıp takımın lokomotifi görevini iyi üstleniyor. Miami eşleşmesinde Chalmers'a karşı epey bir üstünlük kuracaktır.
Bir başka yıldızları Monta Ellis'e gelirsek takımda clutch
time'ı en iyi oynayacak oyuncu hatta belki de tek oyuncu ama oda güven veren
bir oyuncu değil maç içinde. Zaten savunma konusunda da epey bir eksikliği var
takım olarak Bucks'ın ama Ellis, Jennings ile beraber bu savunma zaafının en
zayıf halkaları görünümündeler.
Milli yıldızımız Ersan İlyasova'da sezon başı 5 yıllık
kontratı imzaladı ve berbat bir başlangıç yaptı lige bu yıl. Herkes kontratı
yaptı yattı diye düşünürken özellikle Jim Boylan'ında gelişiyle takımın başına
küllerinden doğdu. Çok zayıf olan Bucks pota altında belki de en önemli
opsiyonu Bucks'ın Miami serisinde bol bol double double yapacaktır Bosh
karşısında.
Diğer parçalara gelirsek;
Sanders bu sene inanılmaz bir gelişim gösterdi ve takımdaki en
önemli savunmacı. Dalembert ise pota altındaki bir diğer önemli parça ama ikisi de
vasatın biraz üstünde oyuncular.
Bucks'ın en beğendiğim yanı kenardan gelen şutörler Reddick
ve Dunleavy. Bu iki oyuncu eğer ritim bulurlarsa en azından Miami'ye karşı
maçın içinde kalmak adına önemli işler yapabilir ve Bucks'a hayat verebilirler.
Özet geçersek onlar için bu sene playoff yapmak yeterliydi buradan
sonrasını zevk almak adına oynayacaklar. Bir sürpriz olur mu diye
sorabilirsiniz ama yüzde 5 bile ihtimal değil bence. Zira Bucks'ın takım olarak kimyası çok ama çok kötü durumda... - Volkan Arslan
15. Boston Celtics (41 - 40) Doğu.7
Celtics için sonun başlangıcı olabilecek bir playoff serisi
olabilir. Henüz draft edildiği yıl bir bar çıkışı sayısız yerinden
bıçaklandıktan sonra hızla iyileşen ve bu takımın efsanesi olan bir adamın belki
de son bir şampiyonluk için cebinde kalan son barutu atacağı bir playoff
serisi.
Evet, kulağa benim gibi Celtics'e gönül veren biri için
oldukça yürek yaralayıcı geliyor bu sözler ama gerçeklerle de yüzleşmek lazım
bir yerde. Danny Ainge'nin Garnett ve Pierce'in kontratları ve yerlerini
boşaltamadığından dolayı elinin kolunun bağlı kaldığı bu sezondan sonra nasıl
bir yeni oluşum yapacağını bende çok merak ediyorum.
Her şeyden önce Rondo'nun sakatlığı planları alt üst etti
zaten eldeki en önemli parça olarak bakılan, takımı tamamen üzerine kurup
oynatmaya çalışan Doc Rivers'ında canını epey sıktı bu sakatlık. Rondo çok fazla şut tehdidi olmayan ancak üstün oyun zekâsı
sayesinde epey can sıkan bir oyuncu oldu hep rakipleri için. Rondo yokken bu
görevi üstlenecek ikinci bir oyuncu yoktu Celtics’te.
Bu yüzden Celtics bir savunma takımından çok Run&Gun
takımı oldu Litvanyalılar gibi. Pierce ve Garnett de rakipler tarafından
ezberlendi başka nasıl bir isolation deneyebilirler ki derken sahneye Jeff
Green gibi underrated bir adamı çıkardı Doc Rivers. Jeff Green tam bir görev adamı, savunmada ve hücumda
Celtics'in en önemli kozlarından birisi olacak playofflarda.
Ayrıca başka isim daha var. Celticslilerin bir başka gözbebeği
Avery Bradley.
Çok can sıkıcı bir savunmacı hem de fena sayılmayacak bir
ceza şutörü. Bunun yanında Courtney Lee, Jason Terry, Jordan Crawford gibi 6.
adam görevini layıkıyla yerine getirecek oyunculara sahipler.
Boston için en can sıkıcı nokta pota altı rotasyonu. Bass - Garnett dışında Wilcox ve Randolph gibi vasat oyuncular var. O yüzden Garnett ve
özellikle Brandon Bass'ın performansları çok kilit durumda şuan için.
Playoff performansına gelince Celtics'in geçen senede hiç
kimse bir şey beklemiyorken oynadıkları bir konferans finali var. Taktik
analizler bir kenara mental olarak çok farklı bir takım Celtics. Yürek yemiş iki oyuncuya sahipler her şeyden önce sahadaki 2 lider Pierce ve Garnett'ın yanında iki tanede yıldız adayı var Bradley ve Green. Ve kenarda ne yaptığını bilen bir
koç Rivers.
Celtics'in en kötü ihtimal gene bir konferans finali oynayacağını
tahmin ediyorum. Bakalım yeşiller 18. şampiyonluğa ulaşabilecekler mi bu sefer hep
birlikte göreceğiz... - Volkan Arslan
14. Atlanta Hawks (44 - 38) Doğu.6
Joe Johnson’ı yollayınca Hawks’ın playoff yapacağını
düşünüyordum ama yedinci ya da sekizinci sıradan. Hawks’ın bu sezon en iyi
yaptığı şey asist, bunda yanılmıyorumdur çünkü istatistiksel bakımdan da ligin
en fazla asist yapan ikinci takımı.
Trade Deadline’da Josh Smith’in takası sürekli konuşuluyordu
hatta bir aralar oldu gibi dedikodular dolanıyordu. “Gasol Hawks’a Smith
Lakers’a” hiç fenada olmazdı. Howard ile inanılamaz bir ikili olurlardı. Josh
Smith hem hücumda hem de savunmada işini en iyi şekilde yapan uzunlardan, orta
mesafeli şut yüzdesi düşük ancak bunun nedeni Joe gittikten sonra topla
buluşacak oyuncunun Josh Smith olması “bu sezon %46 ile atıyor”. Smith’i işin çok zor olacaktır, yükün altından
kalkabilir mi bilinmez Joe olmadan bakalım nereye kadar götürebilecek takımı.
Bir diğer yandan Al Horford takdiri hak eden oyunculardan
birisi. Draft edildiği günden beri performansının üstüne koya koya yoluna devam
etti. Smith ile Horford iyi bir ikili oluşturdular. Hücumda kendini gösterse de
orta mesafeli şutlarında düşüklük gözden kaçmıyor, kendine güven geldi deniyor
ve bir yandan da gelişiyor.
Hawks’ta son olarak değinmek istediğim oyuncu Jeff Teague,
geçen sezon ki performansının üstüne çok şey koyduğu apaçık ortada. Belki de
Hawks’ın başarısının en büyük etmenlerinden birisi, ligin en fazla asist yapan
ikinci takımı olmalarını Jeff'e borçlular bence. Maç başına 7.2 asist ortalamasına
sahip Ve inanılmaz derece ile serbest atış atıyor. Bu sezonun en büyük MIP
adaylarından birisi. Playoff’ta ona dikkat edilmesi gerek, beklenmedik bir anda
patlama yapabilir Williams’ı yere gömebilir bunu bekleyip göreceğiz. -Tuğberk Evran
13. Houston Rockets (45 - 37) Batı.8
Ligin en genç takımlarından birisi Rockets ve playoff’a tamda
benim beklediğim dereceden girdiler. Lakers’a uzatma sonunda
kaybettiler ve 8. oldular. Rakibi kim sizce tahmin edin? Öğrenci hocasıyla
karşı karşıya geliyor. James Harden vs. Kevin Durant. Bu seride Thunder’ı çok
rahat üstün görebiliyoruz, kadroyu kıyaslayınca, oyun yönlerine bakınca vs. vs
seriyi 4-0 geçebilecek kapasiteye sahip olan takım Thunder.
James Harden eski takımına karşı oynuyor, yani Harden’ı
savunacak isimler onu iyi tanıyor nerede ne yapacağını, içeri ne zaman drive
edeceğini, ne zaman şut atacağını falan filan. Harden, Rockets’ta fazla süre
alınca haliyle çok gelişti, ligin en fazla faul aldıran oyuncularından bir
tanesi. Bu işi de Thunder’da yani Durant’ten öğrenmişti. Rockets’ın dışarıda
ki en önemli silahı Harden’ı tutabilirse yani ön alanda iyi bir baskı yaparsa
Thunder, Rockets’ın işi biter çünkü pota
altından tehdidi olmayan bir takım. Pota altında ligin blok kralı Serge Ibaka
olduğunu da unutmayalım.
Jeremy Lin yerine daha çok delici bir oyuncu olabilseydi
takımın bir umudu olabilirdi. Lin’in yerine daha iyi bir takviye yapılabilirdi.
Bu Mike Conley olur, John Wall olur, Brandon Jennings olur böyle sayabileceğimiz
çok oyuncu var. Westbrook gibi deli bir savunma yapan adamı geçip nasıl sayı
yapacak onu da çok merak ediyorum.
Son olarak temsilcimiz Ömer Aşık, playoff’ta ilk kez ilk beş
başlayacak. İlk kez ona bu kadar iş düşüyor yani görevlerinin farkında.
Thunder’ın pota altında ezilecektir eğri oturup doğruları konuşalım, bunu
herkes biliyor. Bu playoff takım için bir tecrübe, gelecek sezonlarda daha da
iyi bir takım izleyeceğimiz kesin. Offseason’da takıma kesinlikle bir katkı
göreceğiz... - Tuğberk Evran