29 Temmuz 2011 Cuma

SON KALE...


RTE: Selamün Aleyküm hocam..
Feto: Aleyküm Selam evlat...
RTE: Nasılsınız hocam afiyettesinizdir inşallah...
Feto: Hamdolsun iyiyiz...
Feto: Naptın RTE ülkede durumlar nasıl ele geçirebildik mi?
RTE: Geçirdik sayılır hocam her türlü...
Feto: Naptın anlat bakalım. Verdik devleti eline istediklerimizi yapıyormusun?
RTE: Yapmaz mıyız hocam. Nerdeyse ülkenin her önemli kurum ne kuruluşunu ele geçirdik sayılır...
Feto: Halk ne durumda?
RTE: Halk açlıktan yoksulluktan binbeter halde, işsizlik desen almış başını yürüyo ama hocam inanırmısın hala bana inanıp bana oy vermeyi sürdüren bir kesim var ki ben bile bazen şaşırıyorum hocam...
Feto: Çok ses ediyolar mı?
RTE: Yok hocam ne ses etmesi hepsi kuzu gibi. Hepsinin başını öyle bir ezdim ki sesleri bile çıkmıyor...
Feto: Hiç mi çatlak ses yok yahuuu??
RTE: Arada oluyo hocam ama onları da susturyoruz.
Feto: Basın, medya onlar ne durumda?
RTE: Bikaç çatlak ses vardı onları zaten susturmuştum zamanında. Son zamanlarda ise Ergenekondu Balyozdu bu isimler altında tüm Atatürkçü, laik, demokrat, bize karşı ne kadar muhalif yazar ve çizer varsa hepsini içeri aldırdım. İnanmassın hocam neden dolayı içerde olduklarını bile bilmiyorlar. İddanameydi davaydı mahkemeydi derken böle uzatırp götürürüm ben bunu..
Feto: Gençlik ne alemde?
RTE: Gençlikten sorun olmaz hocam merak etme. Zaten senin burdaki okullarında verdiğin burslar sayesinde çoğu bizden taraf durumda. Bazıları ise facebook milliyetçisi. Bişey olduğu zaman Atatürk fotoğrafları, Türk bayrağı fotoğrafları koyup duruyorlar profillerine o kadar başka bişey yaptıkları yok. Bir de Çeşme gençliği var ki onlara zaten içkisini ver müziğini ver uyuşturucusunu ver gerisine karışma.
Feto: Anayasayı naptın değiştirdin mi?
RTE: Değiştirdik sayılır hocam. Bir kısmını seçimden önce zaten değiştirmiştim. Yetmez ama evet dediler. Şimdi de Allah'ın izniyle geri kalanını değiştirip herşeyi istediğimiz gibi yapıcaz.İstiyorsanız bu ülkenin padişahı Feto'dur diye madde koyduriyim anayasaya ne dersiz?
Feto: Yok yok abartma canım sende. Kürtleri kullandın mı RTE?
RTE: Kullanmazmıyım hocam. Tıpkı senin öğrettiğin gibi. Yok Kürt sorunuydu yok terördü derken halkı önce bi birbirine düşürdüm. Sonra af ayağına 2-3 teröristi Kandilden getirip şekil olsun diye düzmece bir mahkeme kurup yargılattım. Sonra da serbest bıraktım. Biraz Aponun ağzının içine bakar olduk ama neyse. Bir de bunların siyasal kanadına birkaç milletvekilliği verdim. Sorun çıkarmazlar ama merak etmeyin. Konuşup duruyolar  demokratik özerklik ilan ediyorlar ama hiç sesimi çıkarmıyorum. Arada ağızlarına bir parmak bal çalıyorum olup bitiyor. Açtım bunlara bir TRT Şeş sustular kaldılar zaten.
Feto: Emniyet ne alemde RTE?
RTE: Ooooo hocam onlar tamamen elimizde artık. Bizden olmayanı almıyoruz emniyet teşkilatına. Bildiğin ülkeyi polis devleti yaptım.
Feto: Eee evladım bu kadar şeyi yapıyosun hadi halk ses çıkarmıyor, muhalefet de mi susuyor? Hani bir parti vardı Atatürk'ün partisi adı neydi?
RTE: Ha sen CHP'yi diyorsun hocam. Yok yok artık Atatürk'ün partisi falan değiller. Onlar da muhalefet mi  hocam, sus pus yerinde oturuyor. Arada çıkıp zırvalayıp duruyolar o kadar yaptıkları bişey yok. En rahat olduğum konu o zaten.
Feto: Ya bu futbola da sız demiştim sızdın di mi? İyi para var o işte bize iyi kaynak olur.
RTE: Sızmamıyım hocam aşkolsun. Benim giremediğim bir fare deliği kaldı o kadar, isterseniz ona da gireriz. En son bu Fenerbahçe diye bir takım var bilirsin hocam hatta ben de kongre üyesiyim.
Feto: Biliyorum biliyorum hani şu "Biz Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" diye pankart açanlar di mi?
RTE: Aynen öyle hocam. Şike mike ayağına onları da bitridim Allah'ın izniyle. Hem iyi oldu artık NATO'nun tüm işlerini benim damat alıyo.
Feto: RTE şu ÖSS idi KPSS idi bu sınavları da halletin mi? Bizim çocuklar girdi mi istedikleri üniversitelere, devlet memurluklarına?
RTE: Hallettik hocam hallettik. Biraz elimize yüzümüze bulaştırdık sınav işini ama nasılsa burası Türkiye iki gün sonra unutlur sesimiz çıkarmassak dedik unutuldu bile.
Feto: Ordu ne durumda ordu sen bana ondan haber ver RTE?
RTE: Hocam en son o kalmıştı zaten ele geçirmediğimiz. Sayenizde yavaş yavaş girdik içlerine. Başta olduğumuz süre içerisinde hep işledik durduk bir dantel gibi. Bizimkiler yükseldikçe biz de güçlendik. En tepedekileri yine Ergenekondu, Balyozdu diyerekten içeri aldık. Askerlik yan gelip yatma yeri değildir dedim seslerini bile çıkaramadılar. Nerdeyse hergün şehit veriyoruz o kadar sindirmişiz ki gıkları bile çıkmıyor artık. Şehitler televizyon kanallarında iki dakikalığına kahraman olup sonra unutulup gidiyorlar. Veeeee sıkı durun hocam size günün en güzel haberini veriyorum. Laik, Atatürkçü vatanını seven onuruna şerefine leke sürdümek istemeyen Kara, Hava, Deniz kuvvetleri komutanları veeeeee Genelkurmay Başkanı bugün istifalarını sundular bana.
Feto: Allahım Allahım....
RTE: Ben de sizi aslında tam bu konudan dolayı rahatsız ettim hocam..
Feto:Ne oldu RTE?
RTE: Hocam şimdi bunların yerine kimi geçiryim?
Feto: Kimi geçirirsen geçir canın ne istiosa yap Allahımıza şükürler olsun SON KALE de yıkıldı...


Püzant YÜCECAN





Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927












FENERBAHÇELİ Olmak...



Bugünler, kimin bu takıma ne kadar gönülden bağlı olduğunu, ne kadar çıkarsızca sevdiğini görmek için en uygun zaman. Ne demiş büyüklerimiz "Dost kötü günde belli olur" Nerdeyse son bir aydır aynen de öyle oluyor. Kim dost kim düşman kim çıkarcının önde gideni teker teker ortaya çıkıyor. Şu günlerde Fenerbahçe Klübü'nün, bu klübün sporcularının ve taraftarının desteğe ne kadar ihtiyaçları olduğunu anlatmak herhalde saçma olur. Zaten gazetelere, televizyon kanallarına şöyle bir bakıyorum da taraftar hariç, bu takımı gönülden, çıkarsızca seven kimse yokmuş. Yönetim deseniz ortada yok, sadece internetten basın açıklaması yapıyorlar. Eski futbolcular deseniz onlar zaten hiç ortada yok. Eski yöneticiler onlar da zaten destek olacağına maşallah köstek olmakta daha etkililer...
Bunun son örneğini Aziz Yılmaz ile yaşadık.
Aziz Yılmaz kimdir?
Birleşik Fenerbahçeliler Vakfı Başkanı. Bir zamanlar kendisi Fenerbahçe'de futbol şubesi sorumluluğu görevini de üstlenmiştir. Belli bir başarısı bulunmayan, kulüp içinde her zaman muhalefet olarak kalabilmiş bir isim.
Peki Aziz Yılmaz ne yaptı?
Geçenlerde radyosporda katıldığı bir programda Aziz Yıldırım'ın başkan seçildiğinden bu yana 'şike' yapmakta olduğunu söyledi. Ah be cahil arkadaşım peki bu adam geldiğinden beri şike yapıyorsa neden Denizli ve Trabzon maçlarında biz şampiyonluğu kaybettik?
Peki Aziz Yılmaz, başkan geldiğinden beri şike yapıyorsa neden bunu şimdi seslendirme gereği duydun? Neden bunu zamanında yapmadın? Böyle bir durumda bu açıklamayı yapmak nedir? Sen başkanı vurma fırsatını ele geçirmişim düşüncesiyle aslında Fenerbahçemizi vuruyorsun da farkında değilsin.
Neyse Aziz Yılmaz'ı geçelim zaten benim için pek önemli bir insan değildir.

Gelelim diğer bir isime. Müthiş Fenerli, Fenerbahçemin her başarısından sonra ekranlara çıkıp şöyle Fenerliyim böyle Fenerliyim diye kendini ortalara atan Ercan Saatçi...
Göreniniz var mı acaba? Yoksa benim mi gözümden kaçtı. Nerede o Hürriyet'teki köşesinde devamlı Fenerimi öven, yerlere göklere sığdıramayan Ercan Saatçi. Olmaz Ercan olmaz böyle Fenerlilik olmaz... Sadece iyi günün değil, bu takımın kötü gününde de yanında olacaksın. Ah be Ercan Saatçi localarda kendini kayınpederinin sırtına dayamakla olmuyor Fenerbahçelilik...

Efsane başkan, Feneri her yerde savunan taraftarın her ihtiyaç duyduğunda elini uzattığı başkan Ali Şen...
Nerelerdesin efsane başkan?? Çık biraz Bodrum'daki yalından başını dışarı uzat da bu taraftarın yanında olduğunu göster. Sadece ekonomik açıdan sıkıştığın, batma tehlikesi geçirdiğin zamanlarda Fenerbahçeli olma. Zaten bu takımdan yeterince kazandın, eee şimdi kötü gününde biraz da olsa destek olma vakti değil midir efsane başkan....

Aziz Yılmaz, Ercan Saatçi, Ali Şen aslında hiçbiri umurumda değil. Beni en çok üzen, en çok kanıma dokunan gerçekten bir efsanenin ortalarda olmaması kayıp olması. Kim olduğunu sanırım anlamışsınızdır. Şeytan Rıdvan... Fenerbahçe Spor Klübü'nün belki de gelmiş geçmiş en önemli futbolcularından biri. Kulüp bu haldeyken nerede olduğunu bilen bile yok. Düşünüyorum hani neden Şeytan ortalarda yok diyorum kendi kendime. Acaba zamanında Aziz Yıldırım'a olan öfkesinden diye mi yok ortalarda diyorum ama Aziz Yıldırım'ın değil Şeytan taraftarın sana ihtiyacı var bu dönemde...
Ne zaman bu videoyu izlesem gözlerim dolar tüylerim diken diken olur. İşte Fenerbahçelilik budur dediğim bir konuşmadır. Şeytanın bu kulübü ne kadar çok sevdiğini ona nasıl gönülden bağlı olduğunun en büyük kanıtıdır.
Şeytanı o kadar çok seviyorum ki; sus pus olmasına, ortalara hiç çıkmamasına rağmen ona kızamıyorum açıkçası. Ama Şeytan bu takımın, bu taraftarın şu zamanlarda sana çok ihtiyacı var...


İster bizi küme düşürün, ister kümede bırakın ister amatör ligde oynatın. Kimin umurunda ki. Bizim içimizdeki Fenerbahçe sevgisini ateşini söndürebileceğinizi mi sanıyorsunuz?? Ben bu takımı babamın kucağında sevmeye başladım arkadaş. Ne şampiyonlar liginde oynuyor ne de her sene şampiyonluğa oynuyor diye değil. Yaşım otuz, inanın bu takımı ne zaman sevdim ne zaman bu renklere, bu armaya aşık oldum aklımda bile değil. Hala evimde eski maçların biletleri durur hiçbirini atmam, atmaya kıyamam hepsinin bende farklı anıları vardır. Babamın belki de bana en büyük armağanıdır Fenerbahçe. Bana en büyük hediyesi olmuştur. Unutur muyum sanıyorsunuz kısa şort giydiğim zamanlarda babamla birlikte gittiğim maçları. Unutur muyum sanıyorsunuz Şeytan Rıdvanı, Aykutu, İmparator Oğuzu. 104 yıllık bir çınarı böylesine kolayca yıkabileceğinizi mi sanıyorsunuz?? Siz baltalarınızı çektiniz, bu çınarı yıkmaya çalışıyorsunuz ama unuttuğunuz birşey var beyler. O da büyük Fenerbahçe taraftarıdır... Biz vücudumuzla, kanımızla, canımızla bu çınara siper olmaya hazırız.

"DARAĞACINDA OLSAK BİLE SON SÖZÜMÜZ FENERBAHÇE"
Bunu asla unutmayın beyler...
Son söz olarak;



Püzant YÜCECAN

24 Temmuz 2011 Pazar

Müziğin Aykırı Kızı...


Son zamanlarda vefat eden insanların arkasından söylenen meşhur söz: "Su testisi su yolunda kırılır..."
Eskiden bizim zamanlarımızda biri vefat ettiği zaman "Allah rahmet eylesin" "Mekanı cennet olsun" vs vs sözler söylenirdi vefat eden kişinin ardından..Son zamanlarda ise artık bu ortadan kalktı sanki insanlar (bu insanlar dediğim kitle genelde Türkiye'de meşhur olan kitle) her alanda dört dörtlük sütten çıkma ak kaşık gibi vefat eden insanların arkasından "Su testisi su yolunda kırılır" demeye başladı...
Bunun en son örneğini maalesef dün kaybettiğimiz son zamanların en iyi seslerinden ve şarkı yazarlarından Amy Winehouse için yaşandı.Türkiye sınırları içinde meşhur olan Yonca Evcimik twitterda  Amy Winehouse'un vefatını "Su testisi su yolunda kırılır" şeklinde yorumlamış.Peki böyle bir yorum neden ve ne amaçlı yapılır?
Amy Winehouse'un hayranı olabilirsiniz veya bir iki parçasını dinlemiş hatta hiçbir parçasını dinlemeyip sadece adını bile duymuş olabilirsiniz ama biraz da olsa gündemi takip eden her insan onun yüksek dozda uyuşturucu kullandığını, alkole olan bağımlılığını zaten biliyordu fakat bizi daha çok ilgilendiren nedir?
Bir sanatçının özel yaşamı mı yoksa onun sanat adına yaptıkları mı?
Herkes gibi sanırım Sayın Yonca Evcimik de bu soruya cevap ikinci şık diye yanıt verecektir.(yani en azından kendisi de aynı işle meşgul olduğu için böyle bir yanıt vereceğini umarak)
Ama kendisi twitterda yaptığı yorumda ne diyor; "Su testisi su yolunda kırıldı..." Allah geçinden versin kendisine yarın öbür gün birşey olduğunda arkasından böyle bir şey denmesi acaba hoşuna gider miydi? Cevabın hayır olacağını düşünerek neden böyle bir yorum yaptığını düşünmek istiyorum.Zaten birkaç ay öncesinde Hıncal Uluç'un Defne Joy Foster için yaptığı bu yorumun ardından büyük eleştiri toplamış, karşında böyle bir örnek varken bu yorum neden? Bana göre artık Türkiye'de bitmiş bir Yonca Evcimik'in tekrardan gündeme oturma çabasından başka birşey değildir.
Evet belki haklı olabilir Su testisi su yolunda kırılmış olabilir ki zaten bunu hepimiz de biliyoruz ama vefat eden ki bu vefat eden kişi daha 27 yaşında gencecik bir insanken böyle bir yorum hiç yakışık almıyor açıkçası.
Merak ediyorum zamanın en büyük efsanelerinden Queen'in solisti ki hala benim için en büyük efsanedir hem grubu hem kişisel olarak Freddie Mercury'nin vefatının ardından biri de çıkıp "Su testisi su yolunda kırılır" diye bir yorum yaptı mı acaba?
Ben açıkçası  Amy Winehouse'u 2007'deki "You Know I’m No Good" şarkısıyla tanıdım ki zamanının ağzımdan ve kulağımdan düşmeyen parçası olmuştur.Parçayı dinledikten sonra internetten bakıp kendisini çok geç tanıdığımın da farkına vardım utanarak.
Son sözlere gelecek olursak ben klasik bir insanım gencecik bir insan, süper bir ses çok yazık oldu "ALLAH RAHMET EYLESİN, MEKANI CENNET OLSUN"

Püzant YÜCECAN

Not:"You Know I’m No Good"

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Kukla Yönetim



"Yönetim uyuma taraftara sahip çık" diye bir tezahürat vardır hepimizin de bildiği gibi ne zaman taraftarın başı sıkışsa ilk başvuracağı tezahürat budur ki bu günümüzde son zamanlarda yaşanan olaylardan sonra bu bence artık "yönetim uyuma FENERBAHCE'ye sahip çık"olmalı...3 Temmuz'dan beri yaşanan olaylardan bu yana herhalde hepimizin de ilgisini çeken merakını uyandıran en önemli konu Fenerbahçe yönetiminin herşeye herkese karsı sessiz kalması...peki bunun nedeni nedir??? ben bunu bilemem ama sinirlerimi ayağa kaldıran ve beni en çok üzen dünkü bayan basketbol takımımıza karsı yapılan olay oldu...Son 10 senede 8 TBBL toplamda 9 şampiyonluğu, ilki 98-99 sezonunda kazanılmış olan toplamda 9 Türkiye Kupası, 7 Cumhurbaşkanlığı Kupası...Bunlar takımımızın Türkiye'deki başarıları...peki Avrupada neler yaptık? FIBA Kadınlar Euro Cup da 2 kez F4 oynayıp ikincilik ve dördüncülük, Euroleague de ise 5 kez çeyrek final oynamış bu sene F4 un bazı talihsiz olaylar yüzünden bence kıyısından dönmüş bir takım...peki yönetimimiz ne yapıyor bu takımı daha ilerlere taşımak yerine küçültmek kararı alıyor son yaşanan olaylardan dolayı...kimse bana sponsor falan demesin bu kızlar çoğu başarıyı sponsorsuz hallettiler ki onların bence paradan daha önemli sizde olmayan gurur ve şerefleri ve en önemlisi alın terleri var..Kızların her galibiyetinden her başarısından sonra belki hiç katkısı olmamış olsa bile yöneticilik adına ekrana çıkanlar Türkiye'nin çoğu büyük is adamı 4-5 oyuncu için mali kaynak sağlayamıyor mu?? Bu takımı demek ki sadece Aziz Yıldırım yönetebiliyormuş (ki bayan basketbolu Aziz Baskanın en çok önem verdiği branşlardan biriydi) ve diğerleri maalesef kukla görünümündeymiş...Nevriye, Birsel, Esmeral ki bunlar bizim gözbebeklerimiz diğer yandan Penny Taylor Angel McCoughtry gibi WNBA starları bunlara "KENDİNİZE KLÜP BULUN"demek ne kadar ayıp ne kadar aciz bir yönetim şekli olduğunun bir göstergesidir bence...Konunun bir başka yanı ise bu oyunculara "KENDİNİZE KLÜP BULUN" demek özellikle Türk oyucularını senin en büyük ezeli rakibin Galatasaraya kaptırmak demektir ki böyle birşey olduğu takdirde bence bayan basketbol ligini oynamaya gerek yoktur şampiyon zaten bellidir ki Galatasaray hepimizin bildiği üzere bu sene çok sağlam bir kadro kurdu...Bu olaylardan çıkardığım sonuç ise şu;
Demek ki Fenerbahçe kulübüne ben de yönetici olabilrmisim...iki tane futbol maçını ardından mikrofonlara bir gün "kötü oynadık ama kazandık" başka bir gün "maçı hak ettik" gibi demeçler verip diğer branşlarda da basarı gelince 5 de 5 yaptık "Fenerbahçe bir spor klübüdür" demeçleri vermek kötü zamanda da sus pus olup ortalardan kaybolmak sadece internet üzerinden 2 basın açıklaması yapıp gizli kapılar arkasında TFF ile konuşmak, eğer yöneticilik buysa ben de yapardım arkadaş benim sizden neyim eksik...ama yok ben bunları yapamazdım beyler ben kötü günde çıkar takımımı her halukarda savunurdum kötü bişey yapmış olsa bile önceliğin Fenerbahçe olduğunu her seferinde her ortamda dile getirmeye çalışırdım...Bayan basketbolumuzda da biR sıkıntı varsa bunu çözmek için elimden geleni yapardım kİ sizin gibi mevki ve para sahibi olsam inanın yapardım...ama siz kolay yolu seçtiniz ve açıkçası benim gözümde kaybettiniz beyler....


Not:Bu yazıyı sabah 9 gibi yazdım ve şu sıralar öğrendiğim kadarıyla Galatasaray Klübü büyük bir centilmenlik örneği gösterip Türk oyuncularımıza talip olmayacaklarını açıklamış..Teşekkürler Galatasaray...


Püzant YÜCECAN
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...