29 Ekim Pazartesi 20:00 Fenerbahçe - MP Antalyaspor 1-3 Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı Spor Toto Süper Lig
LigTv Canlı
31 Ekim Çarşamba 20:00
Fenerbahçe - Municipal Targoviste 73-48
Fenerbahçe Ülker Sports Arena Euroleague Women FBTV Canlı 31 Ekim Çarşamba 20:00 Fenerbahçe Grundig - Dinamo Moskova 1-3 Burhan Felek Spor Salonu CEV Erkekler Şampiyonlar Ligi NtvSpor Canlı 01 Kasım Perşembe 19:30 Fenerbahçe - Khimik Yuzhny 2-3 Altın Set:15-9 Burhan Felerk Spor Salonu- CEV Cup Women 01 Kasım Perşembe 20:00 Fenerbahçe Ülker - Panathinaikos 73-64 Fenerbahçe Ülker Sports Arena THY Euroleague NtvSpor Canlı 03 Kasım Cumartesi 17:30 Fenerbahçe - Bursa B.Şehir Bld. 3-0 Burhan Felek Spor Salonu Bayanlar Voleybol Birinci Lig SmartSport Canlı 03 Kasım Cumartesi 19:00 Akhisar Belediyespor - Fenerbahçe 1-2 Manisa 19 Mayıs Stadyumu Spor Toto Süper Lig LigTv Canlı 04 Kasım Pazar 14:00 Homend Antalya Bld. - Fenerbahçe 60-67 Antakya Spor Salonı Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi 04 Kasım Pazar 17:30 Arkas Spor - Fenerbahçe Grundig 3-2 İzmir Atatürk Kapalı Spor Salonu Erkekler Voleybol Birinci Lig SmartSport Canlı Püzant YÜCECAN
Fenerbahçe Ülker, Turkish Airlines
Euroleague üçüncü haftasında İspanyol ekip Real Madrid ile karşılaştı.
Fenerbahçe Ülker Sports Arena'da oynanan maçı takımımız 75-83 kaybederken, bu
sonuç ile gruptaki ilk mağlubiyetini de almış bulundu.
Olmuyor bu koçla
olmuyor maalesef Pianigiani bu takım......yok tabi ki böyle bir şey:) Koç ve
takımı için sezon daha başlamadan da demiştik hala diyoruz bu takım ileriki
aylarda çok çok daha iyi olacak fakat kilit kelime "Sabır" biraz
sabır dostlar güzel günler gelecek merak etmeyelim. En azından ben inanıyorum.
Neyse biz maça
geri dönelim. Hafta için oynadığımız Real Madrid maçı belki de Fenerbahçe Ülker
için bu sezonki ilk ciddi sınavı idi. Maalesef bu sınavı geçemedik.
Maçı açıkçası kaybettiğimize çok üzüldüm çünkü argo tabirle pisipisine
kaybettik maçı. Tamam, Rudy Fernandez ve Jaycee Carrol'un hayvani
performanslarından bahsetmez isek maçı kazanmamamız için hiçbir sebep yoktu.
Biraz savunma ribaundu alsak, savunma direncini yükselttiğimiz süreleri biraz
daha genele yaysaydık bu maç bizim olabilirdi ama olmadı. (Ben mi biraz
hayalperestim yoksa:))
Maçı kaybetmemizin en büyük
iki sebebine gelecek olursak öncelikli verdiğimiz hücum ribauntları olmak üzere, yediğimiz fast breakler ise bunun cabası oldu. Euroleague'de oynadığımız üç maç
toplam 18 hücum ribaundu alırken, Real Madrid'in sadece bu maçta 14 hücum ribauntı alması da ayrı ilginç bir istatistik. (BC Khimki:10, Union Olimpija:16, Real
Madrid:14=40 Hücum Ribaundu) Real Madrid maç boyunca toplam 34 ribaunt
alırken bunların 14'ünün hücum ribaundu olduğunu görüyoruz. 14 hücum
ribaundunun sadece yarısını yani 7 hücum ribaundu vemiş olsak bu da 14 sayıya tekabül
eder ki maçın sonucu bir anda 75-69'a dönerdi. Savunmada yaşadığımız en büyük
zaafın şu an uzun savunması olduğu zaten aşikâr. Uzunlarımız tam olarak hazır
olmasa da bu kadar hücum ribaundu vermek bize hiç yakışmadı. Tabi bu ribauntları
alamayınca, takım hocanın oynatmak istediği savunma+hızlı hücum oyununu da
oynayamıyor. Maalesef bu maçta uzun savunmamızdaki problemlerin yanında kısa
savunmamızın da pekiyi olduğunu söyleyemeyiz. Gene Fernandez ve Carrol'un insan
dışı 3'lüklerini saymaz isek rakibin kısa oyuncuları çok kolay pota altına
hücum etmenin yanı sıra çok da rahat gene pota altına asistler yaptı. Çok kolay
sayılar yedik çoookk... Kaynak: İstatistik kâğıdı: Real Madrid 21 asist. Bir de
son nokta 18 top kaybı:(
Rakip analizinde yazmıştık Real
Madrid tempoyu seven ve aklında devamlı hücumu düşünen ve hızlı hücumlara
kalkan bir takım diye ama maalesef bu hızlı hücumları durdurmakta da başarılı
olamadık
Maç ile ilgili olumlu diyebileceğim
2 şey var. Bunlardan biri David Andersen. Takıma geç katılmasının dezavantajını
sonuna kadar yaşayan Andersen'in geldiği günden beri belki de en iyi
performansını izledik. Maçı 13 sayı ile tamamlayan Andersen yavaş yavaş takıma
ısınmaya başlıyor. Bunu deyip tahtalara vuralım ama çok da acele etmeden devam
edelim.
Takımın diğer iyi bir özelliği ise
gösterdiği direnç, maçı hiç bırakmaması ve sürekli maçın içinde kalması. Takım karakteri açısından çok önemli
bir noktadır bu benim için. Belki tamamen tahmine dayalı, bu takım eğer geçen
sene 15 sayı fark yemiş olsaydı o maç 20'ye bağlanırdı. Bu maçta da gördüğümüz
gibi Fenerbahçe maçı hiçbir zaman bırakmıyor. Fark maç içinde yanlış
hatırlamıyorsam 3-4 kez açıldı. Hatta bir aralar 15 sayıya çıkmasına rağmen
takım asla pes etmeyerek maçı bırakmadı ama olmadı. Olmamasının en önemli sebeplerinden
biri de o kırılma anlarını oynayamamış olmamız. Bizim oynamamamızın yanında
rakibin farkı her kapadığımız anda çıkıp arka arkaya 3'lük atmaları oldu. Bu
hem farkın kapanmasına hem de Fenerbahçe'nin direncini kırmasında etken oldu
haliyle. Çıkan sonuç: Bu sene özellikle de Euroleague arenasında
hiçbir takım için Fenerbahçe'yi yenmek kolay olmayacak ve
hiçbir takım "Ben artık aldım bu maçı" diyemeyecek.
Oyuncu bazında
maça bakacak olursak öncelikle Bo McCalebb konusuna değinmek istiyorum. Union
Olimpija deplasmanında yaşadığı talihsiz sakatlıktan dolayı bu maçta ondan
istediğimiz verimi maalesef tam anlamıyla alamadık. Sakatlığından dolayı pota
altına yaptığı korkusuzca penetreleri bu maçta pek fazla göremedik. Haliyle
yaşadığı çekinceden dolayı takımına pek de katkı sağlayamasa da gene de
29 dakika parkede kalan Bo bu süre zarfında 12 sayı + 4 ribaunt + 1 asistlik
katkı verdi takımına. Aldığı 4 ribaunt ile takımının en fazla ribaunt alan ismi
olan Bo?? Ne diyorum ben ya.. Yok yok tekrar baktım evet istatistik doğru.
Neyse umarım en kısa sürede atlatır sakatlığını çünkü bu takımın ona çok
ihtiyacı var. Burada başka bir oyuncumuz Barış Ermiş'e pası atalım. Bence bu
maçta en azından Olimpija deplasmanının son çeyreğinde oynadığı oyun ile az da
olsa süreyi hak etmesine rağmen koç onu bu maçta hiç düşünmedi maalesef. Bir
asist de İlkan'a yapalım arada. Ben bu maçta gerek hırsı gerekse parkede olduğu
süre içerisinde oynadığı oyun ile bence biraz daha fazla süreyi hak etti gibi.
Kaptan Ömer Onan
attığı 14 sayı ile takımının en çok sayı atan ismi olurken onu 13 sayı ile
David Andersen ve 12'şer sayı ile Bo McCalebb - Emir Preldzic ikilisi takip
etmiş. Takımımızda en çok ribaunt alan ismi 4 ribaunt ile Bo McCalebb olurken
onu 3 ribaunt ile Romain Sato takip etmiş. Çok ilginç istatistikler.(Uzunların aldığı ribaunt rakamlarına kıyasla) Takımımızda en çok asist yapan isim ise yapılan toplam 16 asistten 6'sına imza
atan Emir Preldzic olmuş.
Neyse bu maç böyle bitti. Sağlık olsun demekten başka bir şey diyemiyoruz biz taraftar olarak. Şimdi önümüzde bir Panathinaikos maçı var. 1 Kasım saat 20:00'de oynanacak maçta umarım salon gene tıklım tıklım olur. İki takım da geçen seneye göre çok farklı durumdalar. Bu maçı alıp yolumuza daha iyi bir şekilde devam edelim... Püzant YÜCECAN
25 Ekim Perşembe
CSKA Moscow - Brose Baskets 19:15
Lietuvos Rytas - Partizan mt:s19:30
Fenerbahçe Ülker - Real Madrid 20:00 (NtvSpor Canlı)
EA7 E. Armani - Caja Laboral21:30
Elan Chalon - Maccabi Electra21:45 (Euroleague Tv Canlı)
Barcelona Regal - Besiktas JK 21:45 (NtvSpor Canlı)
Asseco Prokom - Alba Berlin 22:00
Olympiacos - Zalgiris Kaunas 22:00
26 Ekim Cuma Anadolu Efes - Cedevita Zagreb 20:45 (NtvSpor Canlı) Mapooro Cantu - BC Khimki 21:15 Union Olimpija - Panathinaikos 21:30 Unicaja Malaga - Montepaschi Siena 22:00
THY Euroleague normal sezon ikinci
haftasında Slovenya deplasmanında Union Olimpija'yı 75-81'lik skor ile geçip
gurupta 2/2 ile yoluna devam eden Fenerbahçe Ülker, bu hafta evinde Avrupa'nın
en önemli kulüplerinden biri olan Real Madrid'i ağırlıyor.
Bu sezon
Avrupa'nın en önemli ve en zorlu liglerinin başında gelen ACB liginde oynadığı
4 maçta 4 galibiyet alarak ligde yoluna devam eden Real Madrid 2012-2013 sezonu
Euroleague macerasına ise evinde 85-78'lik Panathinaikos galibiyeti ile
başlamalarına rağmen ligin 2. haftasında Moskova deplasmanında Khimki'ye 86-85
yenildiler.
1932 yılında
kurulmuş olan Real Madrid'in tarihine bakacak olursak başarılar ve kupalar ile
dolu olduğunu görüyoruz. Takım ACB liginde 50'li yılların ortasından 90'lı
yılların başına kadar şampiyonluğa adeta ambargo koymuş ve kazandıkları toplam
30 şampiyonluk ile bu alanda geçilmesi zor bir rekora imza atmışlardır. Copa
del Rey dediğimiz İspanya Kupası'nı ise 22 kez kazanarak bu alanda da İspanya
Ligi'nde rekoru ellerinde bulunmaktadırlar. Avrupa Kupalarındaki başarılarına gelecek
olursak Saporta Kupası'nı 4 kez (1983-84,
1988-89, 1991-92, 1996-97) kazanarak Cantu ile beraber en çok
kazanan takım olmuşlardır. Real Madrid'in Euroleague kariyerine bakacak olursak
bu kupayı toplam 8 kez(1963-64, 1964-65, 1966-67, 1967-68, 1973-74, 1977-78,
1979-80, 1994-95) kazanarak
Euroleagu'in en çok şampiyon olan takımı unvanını ellerinde bulunmaktadırlar.
Yani kısacası Avrupa basketbolunun en çok kupa kazanan takımı ile
karşılaşacağız:)
Kısaca tarihsel
bilgilerimizi verdikten sonra gelelim günümüzün Real Madrid'ine. Bu sezon için
çekirdek kadrosunu elinde tutan Real Madrid geçen sezon kadrosunda bulunan
forvet Kyle Singler Detroit Pistons'a geri döndü. Ayrılanlar arasından diğer
önemli bir isim ise Ante Tomiç Real Madird'in en büyük rakibi Barcelona ile
anlaştı.
Yaz dönemi
yaptıkları transferlere bakacak olursak öncelikle geçen sene NBA lokavtı
boyunca Real Madrid'de oynayan Rudy Fernandez bu sezon Real Madrid ile 3 yıllık
yeni bir kontrata imza attı. Maç boyunca en iyi ve en sert şekilde savunulması
gereken isimlerin başında geliyor. Coştuğu zaman tutulamayan bir oyuncu olan
Rudy Fernandez'i oynatmamak, oyununu bozabilmek çok önemli. Dediğim gibi oynadı
mı hem kendi coşan hem de takımı coşturan takımın kilit isimlerinden biri. Bu
alanda da kısa savunmamıza çok ama çok önemli işler düşecek. Bu sezon oynadığı
PAO ve Khimki maçlarına bakacak olursak PAO maçında 23 sayı ile oynarken,
Khimki maçında 15 sayı ile oynamış. İki maçta da Euroleague gibi bir ortamda
ortalama 30 dakika süre alması onun takımın ne kadar önemli bir parçası
olduğunu göstermekte.
Kyle Singler'ın
yenini Rudy Fernandez ile dolduran Real Madrid, Ante Tomiç'in yerine de geçen
sene Brose Baskets'de çok iyi bir sezon geçiren Marcus Slaughter'ı transfer
etti. Real Madrid ile oynadığı iki Euroleague maçında 8.5 sayı ve 7.5 ribaunt
ortalaması ile oynayan Slaughter'a özellikle uzunlarımızın çok ama çok dikkat
etmesi gerekecek. 7.5 ribaunt ortalaması şu an bizim uzunlarımızın hiçbirinin yaklaşamadığı
bir ortalama. Hızlı ve atletik bir oyuncu olan Slaughter, Real'i hızlı
hücumlara çıkarabilecek en önemli oyunculardan biri. Hızlı olması ve zamanında
pozisyon alabilmesinden dolayı uzunlarımıza özellikle hız konusunda bayağı
yavaş olan Oğuz'un başına bela olabilecek nitelikte.
Takımın diğer bir
yeni transferi ise geçen sene Eurocup'ta mücadele eden Cedevita Zagreb'in oyun
kurucusu Dontaye Draper. Geçen sene Eurocup'ta 14,7 sayı,
5,3 asist ve 2,0 top çalma ortalaması ile oynamış Draper. Rudy ve Slaughter
gibi hızlı bir oyuncu olan Draper'da Real Madrid'in hızlı hücumlarındaki diğer öenmli silahlarından biri. Takıma hızlı hücuma çıkarmasının yanı sıra çaldığı
toplar ile potamızda her an sayı bulabilecek, dikkat edilmesi gereken bir
oyuncu. Ayrıca %31,1 üç sayı ortalaması ile oynamış geçen sene Eurocupta.
Say say bitmiyor desek yeridir:) Dikkat edilmesi
gereken diğer oyuncuları ise Jaycee Carrol ve Nikola Mirotiç. Carrol gibi
müthiş bir şutörden söz etmiyorum bile ama özellikle 91 doğumlu ve 4 numara pozisyonunda
oynayan Mirotiç'e de ayrı dikkat etmemiz lazım. Bu pozisyonda şu an takım ciddi
bir sıkıntı içerisinde. İlkan daha çok genç ve Andersen'de daha takıma alışmış
değil. Büyük bir olasılıkla bu pozisyonda Mirotiç gibi genç bir oyuncu ile
senelerin deneyimi Batiste arasında kıran kırana bir maç geçecek ki benim asıl
isteğim iki genç oyuncu Karaman vs. Mirotiç'i görmek.
Yukarıda devamlı söyledik takım hızlı hücumu
seven, aklı devamlı hücumda olan bir takım. Öyle bir takım düşünün ki geçen
sene Euroleague'in en çok sayı atan takımı ve yapılan transferler ile daha da hızlanmış,
oyunun hücum yönünde sizi delirtebilecek bir takım haline gelmiş. Attıkça
coşan bir takım, bundan dolayı da savunmadaki zaaflarımızı bu maçı kazanmak
istiyor isek en alt seviyeye çekmemiz lazım. Real'in şu andaki en büyük handikabı
ise onlar da bizim gibi tam oturmuş değil. Onlar da bizim gibi yıldızlarla dolu
bir takım olmalarına rağmen hala tam olarak sistemleri oturmuş değiller.
Savunmalarında bizden daha da az olsa zaafları var. Savunmada pek sert
olduklarını söyleyemeyiz. Asıl amaçları tempoyu sağlayıp bir an önce hücuma
çıkmak. Maçı
eğer kazanmak istiyor isek özellikle maç boyunca tempoyu elimizde tutmamız, bir
anlık bile olsa maçta konsantrasyonumuzu kaybetmeden tempoyu Real'in eline
vermemek lazım. Özellikle hücumda göstereceğimiz doğru ve zamanında şut
seçimleri burada çok etkili olacak.
İnanılmaz tempolu oynayan bir takım ve bu
tempoları sayesinde maçları geri düşseler bile rahatça çevirebiliyorlar. PAO'yu
da ilk hafta yenmelerindeki en önemli sebeplerden biri idi bu tempolu oyunu.
Maçın 22-20 biten ilk çeyreğini saymaz isek çeyrek skorları, 2. çeyrek: 35-44 PAO - 3. çeyrek: 59-60 PAO. Ne olduysa zaten 3. çeyreğin sonu ve 4. çeyrekte
oldu. Takım yaptığı tempo ve hızlı hücumlar ile maçı 85-78 kazanmayı bildi. Kaybettikleri
Khimki maçında bile neredeyse tüm maçı önde götüren Khimki olmasına rağmen son
çeyrekte Real yakaladığı 16-0'lık seri ile maçı kafa kafaya getirmesine rağmen
1 sayı ile maçı kaybettiler. Bu kayıplarından dolayı da bizim maçın önemi
özellikle liderlik açısından onlar için bir kat daha fazla olmuş oldu. Çünkü
kaybederlerse biz 3/3 onlar da 1/2 olacaklar. Ondan dolayı hem bizim hem de
onlar açısından çok ama çok önemli bir maç olacak. Açıkçası kıran kırana geçmesini
beklediğim (burada savunmada diğer maçlara göre daha az sıkıntı yaşadığımız
düşünerek yazıyorum) bir maç olacak. Umarım maçı kazanır yolumuza 3/3 ile devam
ederiz deyip sözlerime son vermek ister iken 3/3'ün bizdeki kötü anısı
aklıma geldiğinden pek de bir şey diyemiyorum.
Not: Taraftarımıza
bu maçta çok ama çok önemli görev düşüyor. Maç evimizde ve bu ev sahibi
avantajımızı en iyi şekilde kullanıp rakibe salonu adeta cehenneme çevirip,
hakemlerin olası yanlış kararlarında yapacağımız baskı ile etki altına almak
gerekir.
DipNot: Bugün
Fenerbahçe tarafından yapılan açıklamaya göre Bo McCalebb maç kadrosunda
bulunmasına rağmen oynayıp oynamayacağı maç saatinde belli olacak. Umarım bu
maçta takımının başında yer alır. Çünkü bizim en önemli silahlarımızın başında
geliyor. Onun o deliciliğine ve gözünü karartıp yaptığı penetrelere çok
ihtiyacımız olacak. Ayrıca Bo McCalebb adına ilginç bir istatistik. Geçen sezon
Euroleague'de Siena forması ile oynadığı maçlarda Bo'nun en çok sayı attığı
takım 25 sayı ile Real Madrid:))) Hadi bakalım inşallah...
Real Madrid Depth ChartReal Madrid Depth Chart (last 5 matches)
Fenerbahçe Ülker Turkish Airlines Euroleague normal sezon ikinci haftasında Sloven ekip Union Olimpija ile karşılaştı. Maçtan 75 - 81'lik galibiyet ile ayrılan Fenerbahçe Ülker bu sonuç ile A grubunda 2/2 yaparak ikinci haftanın sonunda liderlik koltuğuna oturdu.
Maç öncesi daha önce de dediğimiz gibi ilk iki çeyrek açıkçası rakipten belli bir direnç, ilk yarı sonunda birbirine yakın bir skor ve 3. çeyrekte açılan fark sonucu rakibin direncinin düşmesini beklerken maalesef bu tahminimizin ikinci kısmı tutmadı. Tabi ki tutmamasının en önemli sebeplerinden biri savunmada gösterdiğimiz zaaflar. Hücumda sayı atmaktan ne kadar zorluk yaşamıyor isek savunmada da tam aksine çok yumuşağız. Savunma sertliğini artırdığımız dakikalarda neler yapabileceğimizi zaten biliyoruz ama şu an beceremediğimiz şey bunu maç boyunca yapabilmek.
İşin savunma kısmı ile başladık madem öyle gidelim. En büyük sıkıntımız pota altı savunmamız. Daha önceden dediğimiz gibi Batiste ve özellikle de Andersen daha takıma alışamadı. Bu zamanı atlattıklarında neler yapabileceklerini zaten bildiğimiz için sorun yok, kendi açımdan bu konuda rahatım. Bu süre zarfı içinde ise en önemli görev Oğuz ile İlkan'a düşüyor demiştik zaten daha önce de. Kaya Peker konusuna ise pek girmeden bu konuyu teğet geçiyorum. Oğuz - İlkan ikilisine bakacak olursak önce Oğuz'dan başlayalım. Oğuz hücumda ne kadar rahat sayı atıyorsa savunmada da bir o kadar rahat geçiliyor. Hoş bu maçta Oğuz'un hücum yönünden de pek yararlanamadık. Yaklaşık 17:46 saniye oyunda kalan Oğuz maçı sadece 3 sayı ile tamamlayabildi. Savunmada ise rakip nerdeyse Oğuz üzerinden oynayarak buldu sayılarını. Oğuz'un hala ayakları çok yavaş kalıyor ve bundan dolayı rakibe birçok kez ikinci sayı şansını verdik. Bu da takım için ekstra efor harcamaları demek. Takımın malum şu an en büyük sorunlarından biri hızlı geri koşamaması. Yanlış hatırlamıyor isem maçın 3. çeyreği falandı. Olimpija bizden kaptığı top sonucu hızlı hücuma çıkmış ve sayıyı bulmuştur. Peki Oğuz? Oğuz'u ekranlarda ancak rakip geri dönerken görebiliyoruz.
Oğuz için değinmek istediğim bir nokta da şu var ki Oğuz'un 5 numarada oynamasından dolayı Batiste'yi koç mecburen 4 numarada oynatmak zorunda kalıyor ki orada da oynayabilen bir oyuncu olmasına rağmen 5 numarada oynadığı takdirde daha da verimli olacak takımı içim. Ki Andersen hazır olduğu zaman bana göre koç 4 numarada Andersen'i oynatırken 5 numaraya da Batiste'yi çekecek.
Oğuz için eklemek istediğim son nokta ise biraz daha kişisel bir konu. 87 doğumlu 25 yaşındaki Oğuz açıkçası yavaşlığı ve biraz ağır olacak belki ama hantallığı ile sanki 40 yaşındaki bir basketbolcu gibi.
İlkan konusuna gelecek olur isek daha vakti var. Daha vakti var desek de yaptığı hataları görünce onun gibi bir oyuncuya hiç ama hiç yakışmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Koç da buna sinirlenmiş olacak ki maç boyunca ona sadece 3:39 saniye süre verdi. Tabi bunda çok çabuk ulaştığı 3 faulün de etkisi büyük.
Maçın izlemeden sadece istatistik kâğıdına baktığımızda bile pota altı savunma direncimizin ne kadar düşük olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Maç boyunca toplam aldığımız ribaunt sayısı 29. Bunların 26'sı savunma ribaundu iken sadece 3 yazı ile de üçü hücum ribaundu. Rakip ise maç boyunca toplam 40 ribaunt alırken bunların 24'ü savunma 16'sı ise hücum ribaundu. Evet, rakibe tam tamına 16 hücum ribaundu vermişiz ki maçın bu kadar zora girmesindeki en büyük etkenin ne olduğunu rahatça anlayabiliyoruz. Rakibe bu kadar hücum ribaundu vermek hem rakibe artı sayı olarak geri dönerken aynı zamanda takımın daha fazla efor sarf etmesine sebep oluyor. Oyuncu bazında ribaunt istatistiklerine baktığımızda ise takımımız adına en çok ribaunt alan oyuncumuz 6 ribaunt ile Emir. Oğuz (3), Andersen (3) ve Batiste (4) ribaunt alırken toplamda Emir 6 uzun 3'lümüz 10. Yine Oğuz'dan bahsedeceğiz ama ne yapalım bu benim suçum değil. Maç içinden bir enstantane daha. Olimpija'nın kötü kullandığı bir hücum sonrası ribaunda yükselen Aron Baynes topu çeker ve normal bir uzunun yaptığı gibi dışarıya döner. Döner çünkü önünde rakibin uzunlarının olduğunu düşünüp topu dışarı çıkarmak ister. Baynes da bunu yaptıktan 1 saniye sonra kafasını bizim tarafa çevirir ve etrafında kimsenin olmadığını görür ve hücum sayı ile sonuçlanır.
Maçta ilk iki çeyrek toplam 46 sayı yerken 3. ve 4. çeyrekte ise 29 sayı yemişiz ki maçı bize çeviren en büyük unsur oldu bu. Özellikle 2. çeyrek ortasından başlayarak rakipten yediğimiz 3'lükler ve rakibin hızlı hücumlarına engel olamayınca devamlı 7-8 sayı fark aralığında oynanan maçta bir anda fark kapandı ve rakip ilk yarıyı önde tamamladı. İkinci yarıda da neredeyse Bo maçtan çıkana kadar böyle devam etti. Bu süre zarfında hücumda iyi olmamıza rağmen bireysel beceriler sonucu da iyi olduğumuzu inkâr etmemek lazım.
Oyunun hücum yönünde ise pek sorun yaşadığımız söylenemez. Hatta oynadığımız iki maçta da maçı atarak kazandık desek yalan olmaz. İlk maç 92 ikinci maç 81 sayı. İlk hafta Alba Berlin ile beraber 92 sayı il en çok sayı atan takım olurken ikinci hafta 81 sayı ile 6. takım olmuşuz. Euroleague gibi savunmaların kıran kırana geçtiği bir ortamda gerçekten iyi bir ortalama ile oynuyoruz. (Bir de yemesek):) Bu maçta Bo 17, Bojan 14, Ömer ve Batiste ise 13'er sayı ile maçı tamamlamış. İşin ilginç kısmı ise bu maçta ayakta kalmamızın en büyük sebeplerinden biri geçen seneden beri kötü olduğumuz dış şutlar. %43.5 3 sayılık yüzdesi ile oynayan takımımız denediği 23 üç sayılık atışın 10'undan isabet bulmuş. Faul atışlarında ise biraz daha dikkatli olmamız gerekir. % 54,2 faul atışı yüzdesiyle oynayan takımımız kullandığı 24 faul atışının 13'ünü sayıya çevirebilmiş.
Maç içinde en çok kızdığım isimlerden biri özellikle Bo sakatlandıktan sonra oyuna giren Barış Ermiş oldu. Durun hemen yanlış anlamayın, sinirlenmemin sebebi Barış Ermiş'in nasıl bir oyun kurucu olduğunu bildiğimden dolayıdır. Tamam, belki bu düzey basketbolu en son Efes'te oynamış ve üzerinden uzun yıllar geçmiş olabilir ama benim Banvit'te izlediğim Barış aklıma geldikçe o anlarda "Sen bu değilsin Barış" deyip deyip durdum. Çünkü O daha iyi bir basketbolcu ki attığı 2 üçlük ve çaldığı top ve son dakikalarda yaptığı sert ve iyi savunma ile de bunu bize gösterdi. Hoş Barış'ın arka arkaya yaptığı bu iki hata, sorumluluk almaması hem koçu hem de kaptanı bayağı sinirlendirdi ve ardından Barış öyle bir geri döndü ki o an adeta maçın kırılma anı oldu. Oradan sonra da maçı koparmayı bildik.
Bo McCalebb için zaten fazla bir şey demeye gerek yok ama bir iki satır yazacağım bu sefer. Öncelikle sakatlandığı ana dönelim. O an eminim ki tüm Fenerbahçelilerin yüreği ağzından çıkmadı adeta eline düştü. O an herkesin aklına geçen seneki sakatlıklar geldi ama neyse ki ciddi bir şeyi olmadığı açıklandı ve yüreğimize su değil şelale serpildi. Neyse asıl konumuza dönelim. Maçı 17 sayı ile tamamlayan Bo takımımızın ve sahanın en çok sayı atan oyuncusu oldu. Takımımızın hazır olmadığını özellikle hücumda Bo'nun attığı sayılardan görebilmek mümkün. Bo şu an sadece içeri penetreler ile sayılar buluyor. Dikkat ederseniz asist üzerinden sayı bulmakta zorlanıyoruz. Bunun en önemli nedeni ise Bo'nun sayılarına ihtiyacımız olduğu için tam anlamı ile oynayamaması. Takım daha da rayına oturduğu zaman göreceğiz ki takımın ve Bo'nun asist sayıları da artacak. Ha bu arada atlamadan Bo'nun çaldığı 2 top vardı ki hepimizi adeta kendimizden aldı. Allah Bo'ya zeval vermesin başımızdan eksik etmesin.
Bo'nun sakatlanmasına çok üzülmemize rağmen takımımızın adeta savunmada en iyi olduğu dakikalar da Bo'suz oynadığımız dakikalar oldu. Bo'suz daha iyiyiz demiyorum durun bir ya:) Bo çıktıktan, üzerine Barış'ın yaptığı hataların ardından takım adeta birbirine kenetlendi ve yaptığı savunma ile nerdeyse en kötü olduğumuz alanda iyi oynayarak maçı kazandı. Bo sakatlanıp oyundan çıktıktan sonra yaklaşık bir 3-4 dakika akıl tutulması yaşadık adeta. Gerek Barış'ın sorumluluktan kaçması, gerekse Bremer'in yaptığı hatalardan dolayı hücumda uzun süre sayı bulamadık. Ardından Barış’ın sorumluluk alması ile beraber takım adeta dirildi. Yaklaşık rakibe 5 dakika sayı şansı vermedik. Bu dönemde iyi savunma yaptık bunu inkâr edecek değiliz ama şöyle de bir gerçek var ki rakibin kaçırdığı boş şutlarda biraz da şans bizden yanaydı.
Son nokta hakemler. Maç sonuna doğru İsmail Şenol'un verdiği faul istatistikleri oldu. Maçta toplam 54 faul yapılmış. Maçı izlemeyen biri sadece istatistik kâğıdına bakmış olsa maçta adeta kan gövdeyi götürmüş der ki maçta bırakın kanın gövdeyi götürmesini doğru düzgün bir sertlik bile olmadı. Üstelik Romain Sato olayından dolayı maç öncesi ortam bayağı bir gerilmiş olmasına rağmen. Tamam daha sezonun başı diye hakemler ipleri eline almak istiyor da burası da NBA değil diyerek NBA sever dostları kızdıralım:))
Her ne kadar kariyer açısından birbirinden değerli oyunculardan kurulu olsak da daha hazır değiliz bu herkesçe malum. Hem koç hem de oyuncular da zaten bunun farkında. Bu dönemde ise daha önceden de dediğim gibi kazanılan her maç altın değerinde. Şimdi önümüzde bir Real Madrid sınavı var ki ne olacağını önceden kestirmek imkânsız. Umarım daha iyi bir Fenerbahçe görürüz de bayramın ilk günü hepimiz için çok ama çok güzel bir hediye olur bu galibiyet. Püzant YÜCECAN