İster bizi küme düşürün, ister kümede bırakın ister amatör ligde oynatın. Kimin umurunda ki. Bizim içimizdeki Fenerbahçe sevgisini ateşini söndürebileceğinizi mi sanıyorsunuz?? Ben bu takımı babamın kucağında sevmeye başladım arkadaş. Ne şampiyonlar liginde oynuyor ne de her sene şampiyonluğa oynuyor diye değil. Yaşım otuz, inanın bu takımı ne zaman sevdim ne zaman bu renklere, bu armaya âşık oldum aklımda bile değil. Hala evimde eski maçların biletleri durur hiçbirini atmam, atmaya kıyamam hepsinin bende farklı anıları vardır. Babamın belki de bana en büyük armağanıdır Fenerbahçe. Bana en büyük hediyesi olmuştur. Unutur muyum sanıyorsunuz kısa şort giydiğim zamanlarda babamla birlikte gittiğim maçları. Unutur muyum sanıyorsunuz Şeytan Rıdvan’ı, Aykut’u, İmparator Oğuzu. 104 yıllık bir çınarı böylesine kolayca yıkabileceğinizi mi sanıyorsunuz?? Siz baltalarınızı çektiniz, bu çınarı yıkmaya çalışıyorsunuz ama unuttuğunuz bir şey var beyler. O da büyük Fenerbahçe taraftarıdır... Biz vücudumuzla, kanımızla, canımızla bu çınara siper olmaya hazırız.
"DARAĞACINDA OLSAK BİLE SON SÖZÜMÜZ FENERBAHÇE"
Bunu asla unutmayın beyler...
Yine bu cümlelerle başlıyoruz yazımıza. Bilmem ben bu kalıbı sevmeye başladım umarım siz de sevmişsinizdir. "Fenerbahçe Yönetimi" adlı yazımızda 3 Temmuz'dan bugüne kadar olan süreç içerisinde yönetimimizin neler yaptığını daha doğrusu neler yapmadığınız yazmıştık. Şimdi de bakalım 3 Temmuz'dan günümüze Büyük Fenerbahçe taraftarı neler yapmış.
Genel olarak bakacak olarsak taraftar gerçekten iyi işlere imza attı. Yönetim gibi korkmadan sadece içindeki Fenerbahçe aşkıyla hareket ederek takımını, içerde olan başkanını ve yöneticilerini sonuna kadar her alanda savundu. Çünkü onların maalesef bazı yöneticilerimiz gibi çıkar ilişkileri ve korkuları yoktu. Onların tek bildikleri ve tek sevdikleri Fenerbahçe idi. Belki onların içinde de kuşkuları vardı, belki onlar da ümitsizdi ama hiçbir zaman bunları asla belli etmediler. Gözyaşlarını içlerine akıtarak, en ümitsiz anda bile yanındaki arkadaşının koluna girerek, hepsi birbirinde güç alarak baş kaldırdılar bu saldırıya.
Tarih sırlaması olmadan yazacağım için kusura bakmayın. Belki ilk aklıma gelen, taraftarımızın yaptığı son eylem bile olabilir aklıma geldikçe karışık yazacağım.
Öncelikle Aziz Başkanın gözaltında geçen süresine bir göz atalım. Taraftarımız bu süre içerisinde her zaman Onun yanında oldu. Adliye-hastane derken yorulmadan, üşenmeden oradan oraya mekik dokudular. Onu bir gün bile yalnız bırakmadılar. Çünkü haklı sebepleri vardı. Hiç kimse bu olayların sadece "Temiz futbol" adına yapılmadığını biliyordu. Hatta bu süreç içerisinde sözde her şeye karşı olan Beşiktaş Çarşı grubunun sahiplenmediği yalnız bıraktığı teknik direktörleri Tayfur Havutçu'yu da savundular. Ona da destek verdiler.
10 Temmuz günü taraftarımız takıma destek ve bu haksızlığa karşı tepkilerini göstermek için tek dinlence günü olan Pazar gününü feda edip hep beraber Topuk Yaylası tesislerine gittiler. Takıma gereken destek ve moral verildikten sonra taraftarımız saat 18:00 civarı Bağdat Caddesinden yürüyüşe geçti. Köprüye kadar yürüyen taraftarımız köprü girişinde polisin biber gazı engeliyle karşılaştı maalesef. Aynı şekilde İstiklal Caddesinde yürüyüş yapmak isteyen taraftarımız burada da yine polisin şiddetine maruz kaldı. Peki, ben bu durumda sormak istiyorum. Sevgili polis teşkilatı Fenerbahçeli Taraftarlara böylesine sert tepki gösterir iken Taksim Meydanında Atatürk Anıtına terör örgütü bayrağı asan şerefsizlere neden bu tepkiyi göstermediniz??
Acaba bağlı olduğunuz bakanlık FENERBAHÇE’Yİ terör örgütünden daha büyük bir tehlike olarak mı görüyor. Yoksa başbakanınız ""Biz Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" diye Sevilla maçında pankart açan Fenerbahçe taraftarını bundan dolayı unutamıyor mu? Neyse siyasete fazla girmeyelim.
Bunun gibi Fenerbahçe taraftarı birçok yürüyüş yaptı. Çünkü en başta da dediğim gibi; bu haksızlığı biz unutmayacağız ve unutturmayacağız. Maalesef ülkemizde haksızlıklara karşı yapılan yürüyüşler, tepkiler sadece bir bilemedin iki gün sonra unutulur gider ama (dün "aethewulf" un Papazın çayırı blok sitesinde okuduğum yazının başlığından alıntı yaparak) "BİZ SALAK DEĞİLİZ" neler olduğunu, bize karşı yürütülen bu sistematik karalama çabalarını unutturmayacağız ve hep aklınızın bir kenarında olacağız.
Yürüyüşlerin yanı sıra Fenerbahçe taraftarı zor günler geçiren kulübüne maddi olarak da sahip çıktı. Aykut hocamızın ve kalecimiz Volkan'ın yaptığı basın toplantısının ardından "1 Milyon Taraftar Kart" kampanyası başladı. Hepimizin de bildiği gibi taraftar kartı, kulüp için en masrafsız ve güzel bir gelir getiren kaynak. 3 Temmuz günü 212.000 küsur olan Fenerbahçe Taraftar Kartı sayısı en son baktığımda 280bine ulaşmıştı. Bence az hem de çok az biliyorum ki Fenerbahçe taraftarı olarak daha fazlasını yapabiliriz.
Fenerium'lar satış patlaması yaşadı bu süreçte. Taraftar neredeyse her Pazar günü, her maç günü Feneriumları yağmaladı:) Her hafta sonu düzenlenen organizasyonlarla neredeyse kasayı alıp gidecek şekilde alışveriş yaptı Büyük Fenerbahçe Taraftarı.
Benim için belki de en duygusal olanıydı 20 Eylül günü. TFF'nin açıkçası bayanlara yaptığı hakaret belki de ters tepmişti. Nasılsa "bunlar bayandır maça gitmez" şeklinde hareket eden TFF seyircisiz maç oynama cezasını kaldırmış ve 12 yaşından küçük taraftarlar ile bayanlara stadın kapılarını bedava açmıştı. Ayrıca bir gün öncesi yorumları okuduğumda en fazla 1000-2000 taraftar olur şeklinde yorumlar da görmüştüm. Ama unuttuğunuz bir şey vardı beyler; bu taraftar FENERBAHÇE taraftarı kadını erkeği, genci yaşlısı hiç fark etmez. Gerçekten de onlar için fark etmemişti 50bine yakın bayan taraftarımız stadı hınca hınç doldurup takımlarına destek olmaya, yapılan haksızlığa karşı kendilerini göstermişlerdi. Maçın ardından gelen yorumlarda "ee bedava maç" denildi yavaş gelin beyler yavaş. O maç hiç de bedava değildi. Belki de o maç HAYAT’IN en pahalı maçıydı. Kuyruklar oluşturdular, saatlerce sırada beklediler çünkü yapılan bu haksızlık cidden çok ağırdı ve bu ağırlığı tüm gücüyle kaldırmıştı bayanlarımız. Sevdiklerine; takımına, içerde olan başkanına, yöneticilerine sahip çıkmak için ellerinden geldiğince haykırdılar. Fenerbahçe Marşını hep bir ağızdan söyleyip hepimizi de ağlattılar sağ olsunlar:)
İşin özüne gelecek olursak;
Fenerbahçe taraftarı şu an gerçekten bir savaş veriyor. Belki bu savaşı kazanırız, belki de kaybederiz orasını bilemem ama bir gerçek var ki; şu dönemde birbirini tanıyan tanımayan Fenerbahçe Taraftarı, gerçekten örnek olabilecek bir şekilde birbirine kenetlenmiş durumda. Bazısı ciğerinin son nefesine kadar haykırarak, bazısı kalemiyle bu savaş içindeler. Tek isteğim kimsenin umudunu yitirmemesi. Son olarak; bu savaşı kazanana dek savaşacağız ya da ölene kadar savaşacağız.
Püzant YÜCECAN
Elinize saglik. Guzel noktalara deginmissiniz.
YanıtlaSil