Yazıya başlamadan belirtelim ki bu yukarıda başlıkta da dediğim gibi bu bir deneme yazısıdır. Normalde daha iyi anladığım (teknik olarak) basketbol maçları sonunda zamanında burada pek çok kez yazdık çizdik. İçimde uhde kalan bir şey ise futbol yazısı yazmaktı. Ondan dediğim gibi sadece deneme yazısı. Ondan dolayı yazıyı okur iken çok da fazla teknik, taktik detay beklemeyin:))
Özellikle Cuma akşamı Galatasaray'ın evinde
Gençlerbirliği'ne puan kaybetmesi, Cumartesi günü ise Beşiktaş'ın puan
kayıplarının ardından Pazar günü oynanan Bursaspor maçı Fenerbahçe için bir tık
daha önem kazanmıştı. Taraftar açısından da yine bir umut ışığı belirmiş ama
bir yandan de daha önce yaşadığımız deneyimlerden dolayı korkulu bir 90 dakika
bizi bekliyordu ama neyse ki maç sonucu iyi bir skor ile ayrılarak Galatasaray
ile puan farkını 4'e düşürdük.
Takıma genel olarak bakacak olursak önce bir maşallah deyip tahtalara
vurmak lazım:)) Şu son Bursaspor maçında gördük ki takımın fizik kondisyonu en
üst düzeylerde. Maçın başından sonuna kadar 90 dakika boyunca koşan ve basan
son dakikalarda bile önde olmasına rağmen gol arayan bir takımımız var.
Özellikle bu kadar maç oynayıp bu seviyede kalabilmek hem UEFA Avrupa Ligi hem
de Spor Toto Süper Lig'de takımımız adına çok ama çok önemli bir artı. Bunda en önemli etkenlerden biri Aykut Hocanın maçtan maça yaptığı rotasyondur.
Hafta içi UEFA Avrupa Ligi Plzen deplasnaından dönen ve dönerken de Pierre Webo ve Gökhan Gönül'ü bırakan Fenerbahçe için pek de kolay geçmeyecek bir maçtı. Maça daha 2. dakikada gol yiyerek başlamamıza rağmen hiçbir
şekilde takım gardını düşürmedi ve bildiği oyuna devam etti. Özellikle Emre'nin
kişisel becerisi ile attığı gol ile beraberliği yakaladık ve rüzgârı arkamıza
aldık. Emre'nin sakatlanma anına kadar gayet iyi bir oyun oynamamıza rağmen
Emre - Mehmet Topal değişikliğinin ardından ilk yarının sonuna kadar takım
hafif tökezlemeye ve hücumda etkili olamamaya başladı. İkinci yarıda ise gelen
Semih ve Caner değişikliği ise bence maçın kırılma anı oldu. Caner'in oyuna
girişi ile Sow'un sol kanattan ileri uca geçmesi ve Raul'un sorumluluk alması
ile takım ilk 20 dakikadaki iyi oyununu tekrar oynamaya başladı. Buna bir de
Kuyt'ın gecenin en iyi performanslarından birini sergilemesinin de eklenmesi
ile galibiyet zaten kendiliğinden geldi.
Maçın bana göre en iyi ismi sadece 22 dakika oyunda kalmasına rağmen Emre Belözoğlu idi. Gerek attığı güzel gol olsun gerekse maçtan tam çıkacak iken Kuyt'a verdiği pas olsun bu takımın adeta beyni olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi. O sahada olduğu sürece hem kendi oynuyor hem de takımı oynatıyor. Attığı paslarını yanı sıra özellikle sol kanatta Hasan Ali'yi, sağ kanatta ise Mehmet Topuz'u (normalde Gökhan Gönül) hücuma göndermesi Fenerbahçe'nin hücum anlayışı açısından en önemli artılardan biri. Hatta her zaman gamsız dediğimiz Cristian bile o varken bir ayrı oynuyor.
Takımın diğer iyi isimlerinden biri ise Raul Meireles idi.
Aslına bakarsanız Emre sakatlanana kadar pek de iyi bir performans sergilemez
iken Emre oyundan çıktıktan sonra tüm sorumluluğu omuzlarına aldı ve takımı
sürükleyen isim oldu. Sorumluluk almasının yanı sıra Emre'nin yerine Mehmet
Topal'ın girmesi Raul'un oyununu rahatlatan bir değişiklik oldu. Topal'ın oyuna
girmesi ile Raul savunmadaki görevlerinden biraz daha sıyrılıp oyunun hücum
tarafında takımımız adına daha fazla iş yapmaya başladı. Özellikle sahanın her
yerinde olması ve mücadelesi alkışa değerdi. Bu arada Mehmet Topal'ın
savunmadaki iyi performansını, top kapmalarını ve kesiciliğini de unutmamak
lazım.
Takımın diğer iyileri arasında sayabileceğim bir isim ise
Dirk Kuyt ki bence adama haksızlık yapılıyor. Gol atmadığı sürece takımın
kötüsü olarak gözükür iken sadece gol atmasından dolayı Kuyt'a methiyeler
düzenler ona çok büyük haksızlık ediyor. Kuyt her ne kadar her maç gol atmasa da nerdeyse
her maç takımın en çok koşan ve en çok mücadele eden oyuncusu bana göre. Kuyt her maçta neredeyse sahada basılmadık yer bırakmıyor. Adama bir bakıyorsunuz hücumda gol kovalarken bir bakıyorsunuz iki dakika sonra defansa gelmiş top çıkarıyor.Şunu
da belirtmem lazım ki Kuyt'ın kötü gözükmesindeki en önemli sebep takımın zaman
zaman kötü ve durağan oynamasıdır. Takım iyi olduğu ve oyunu hızlandırdığı
zaman onun bu iyi oyunu da ortaya çıkıyor. Kısacası takım Kuyt gibi oynadığında
cidden iyi oynuyor. Açıkçası Kuyt konusunda kimse kusura bakmasın objektif olamayacağım:)) Fenerbahçe'ye gelen yabancılar listesi yapsak benim için ilk sıralarda yer alacak isimlerin arasındadır Mr. Duracell:)) O gol attıkça ben ayrı bir seviniyorum.
Bursaspor maçının kötüleri arasında ise Semih Şentürk ve Cristian Baroni'yi en başta sayabiliriz. Maç öncesi kafamda yaptığım kadroda Sow forvet, Caner ise sol kanatta oynuyordu. Fakat Aykut Hoca maça sol kanatta her zamanki gibi Sow ile başlamış forvette ise Semih'e şans vermişti. Açıkçası Semih gene bu şansını iyi değerlendirdi diyemeyiz. Hocanın tercihlerine her zaman saygı duyuyoruz tabi ki ama biz saygı duyar iken futbolcunun bu şekilde kötü oynaması açıkçası hocamıza yapılan en büyük saygısızlıktır bana göre. Semih’in gol atmasını geçtim tamam olabilir gününde olamayabilirsin ama hiçbir şey yapamıyorsan takım arkadaşlarına alan boşalt ne biliyim savunma oyuncusunu al sağa sola götür. Bunların hiçbiri yok iken bir de üzerine topları ezmesi, hücumda iken ayağındaki topu sürekli şekilde kaybetmesi onun adına akşamın en kötüsü olmasının en büyük etkileriydi bence.
Hafta için UEFA Avrupa Ligi'nde Plzen deplasmanından dönen ve dönerken de Webo ve Gökhan Gönül'ü bırakan Fenerbahçe için açıkçası pek de kolay geçmeyecek bir maça çıktı. Maçın diğer kötü bir ismi ise Cristian idi. Her ne kadar Sow'un attığı 4. golde en büyük pay onda olsa da maç genelinde kötü bir performans sergiledi. Ne hücumda ne de savunmada takıma hiçbir katkısı olmadı bu maçta. Oysaki maça iyi başlamasına rağmen ardından maçın içinde adeta kayboldu. Tamam, biz demiyoruz zaten 90 dakika boyunca en üst seviyede futbol oynasın ki bu imkânsıza yakın bir olay olsa da maç içindeki inişleri ve çıkışları çok fazla. Özellikle Bursaspor yarı sahada top yaparken birçok kez pozisyonları izlemekle yetindi.
Bursaspor adına ise sahanın en kötüsü kaleci Scott Carson idi. Bana göre ne ofsayt ne de faul olmayan bir pozisyonda topu tutamamasının yanı sıra özellikle Kuyt'ın golünde yerde oturup kalması bir kaleci adına hiç de iyi olmayan şeyler. Bize yaradı ama neyse:)))
Son olarak büyük Fenerbahçe taraftarına (ben de dahil):)) çok çok teşekkürler. Özellikle maçın son dakikalarındaki tezahüratlar ve coşku görülmeye değerdi...
Püzant YÜCECAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder