Uzun süredir basketbol özellikle Fenerbahçe Ülker yazmayı
bırakın en son hangi maçını izlediğimi bile unuttum. Benim gibi böyle çok da
basketbol sever olduğunu biliyorum. Geçen sezon koç Simone Pianigiani'nin
gelişi ile basketbol takımımızın geleceğine umutla bakarken bir türlü o kimya
oturmadı (veya başka konular) ve sonuç olarak koç ile yollarımızı ayırmak
zorunda kaldık.
Beni bilen bilir her zaman benim için basketbol > futbol ama
son zamanlarda yukarıda da yazdığım gibi ne basketbol izliyordum ne de
yazıyordum ta ki iki gün önceye kadar. İki günden beri ise yüzümdeki gülümsemeye
engel olamıyorum bile:)) Sebebini de hepimiz biliyoruz zaten: Zeljko
Obradovic...
Rüyamda görsem bile uyandığımda "yok lan yanlış
hatırlıyorum" diyebileceğim, haber ilk çıktığı ana bile temkinli
yaklaştığım, pek de kolay olmayan bir transfere imza attı Fenerbahçe Ülker.
Hemen burada bir parantez açalım ve nasıl ki yanlış olduğunu düşündüğümüz
hareketler gördüğümüz zaman eleştirdiğimiz yöneticilerimize bu sefer de
teşekkür etmez isek ayıp etmiş oluruz. Bu transferde emeği geçen herkese sonsuz
teşekkürler der kapa parantez yaparız.
Şimdi burada oturup da koçun kariyerini yazmak ne yapmış ne
etmiş demek sadece "gel ağzıma kürekle vur" demekle aynı şey olur
gibime geliyor. Transferi twitterdan duyduğum ilk gün bir hoş geldin yazısı
yazmıştık biraz da eğlenceli olsun diye. Koçun zamanında ne yaptığını ne
ettiğini öğrenmek isterseniz buraya bakabilirsiniz.
Açıkçası gerek arkadaş sohbetlerinde olsun gerekse
twitterdaki sohbetlerde olsun benim naçizane düşüncem koçun Fenerbahçe ile
anlaşacağını pek de düşünmüyordum. Neden derseniz konu asla koçun istediği para
yani genel olarak maddi konular açısından Fenerbahçe ve koçun anlaşması
konusunda bir pürüz çıkacağını düşünmüyordum. Her hâlükârda bir orta noktada
anlaşılırdı. Gel gör ki Obradovic tarzında sporda aşmış ve belli bir noktaya
gelmiş insanlar belli bir süre sonra çalışma ortamlarına, verilecek yetkilere
ve onları heyecanlandıracak takım ve taraftarlara paradan daha çok önem
verirler. Dile kolay 13 sene Panathinaikos başında geçen bir kariyer ve bu
kariyer esnasında 5 Euroleague şampiyonluğu, 11 Yunanistan ligi şampiyonluğu ve
7 Yunanistan Kupası şampiyonluğu bulunan bir koçu para ile ikna etmek kolay bir
şey değil zaten. Arada bir dipnot düşüp koçun Panathinaikos ile kazandığı 5
Eurleague şampiyonluğu dışında da 1992 yılında bu kupayı ilk defa Partizan ile
kazanırken, 2 sene sonra 1994 yılında Joventut ile ertesi sene de 1995 yılında
Real Madrid ile bu kupayı kazanmıştır ve evindeki 8 kupa ile de bu alanda lider
konumundadır. Dipnot2: Kendisine bu alanda en yakın isimler ise 4'er kupa ile 4 koç peşinden gelmekte. ( Pedro Ferrandiz, Alexander Gomelsky, Bozidar Maljkovi ve Ettore
Messina)
Az önce Fenerbahçe Ülker Sports Arena'da yapılan basın
toplantısında koç "Evet Püzant haklısın" dercesine beni doğruladı bu
konuda.
"Yeni bir mücadele arıyordum ve insanlar sürekli
Fenerbahçe hakkında konuşuyorlardı ve gerçekten ben bu mücadeleyi yaşamak
istedim..."
Yukarıda bahsettiğim şeye en iyi örnek de zaten geçen seneki
koç ile Efes'in görüşmesidir. Eğer bu adam sadece paraya bakıyor olsa idi
inanın bu ülkede Efes'in basketbolda vereceği paraları bizim arkamızda her ne
kadar Ülker olsa da kimse veremez. Basketbolun içinde olan takip ettiğim ve
sohbet ettiğim insanlardan anladığım kadar ile öncelikle bu transferin
gerçekleşmesindeki en önemli sebeplerden biri koçun uzun seneler yardımcılığını
yapmış olan Dimitris İtoudis'in Banvit ile anlaşması oldu. En azından para
konusunda biraz da olsa kulübün elini rahatlattı. Para konusunda anlaşıldıktan
sonra da kulüp büyük bir olasılıkla koça tam yetki vermiş olacak ki iki tarafta
el sıkışarak bu transfer gerçekleşmiş oldu. Bu arada senelerece beraber çalışmış bu iki basketbol adamını bu sene TBL'de rakip olarak izlemek de ayrı bir güzel olacak.
Evet, artık efsane koç Fenerbahçe Ülker'in başında. Açıkçası
O'nu PAO dışında taraftarı olduğum kulübün bile başında da olsa görmek bir
acayip geliyor bana:)) Ama hala inanmakta biraz da olsa zorluk çekiyorum "Obradovic"
bu cidden boru değil. Bırakın basketbol seyircisini basketbol ile ilgisi
alakası olmayan adamı bile heyecanlandırır yoldan çıkarır.
Peki, şimdi ne yapmak lazım? Lütfen kızmayın ama gene sabır
diyeceğiz. Biraz sabretmekte biraz kendimizi frenlemekten fayda var gibime geliyor.
Ki zaten koç da bunu destekler bir röportaj verdi FB TV’ye. Koç, "İlk
günden itibaren sistemimizi oturtmamız gerekiyor. Basketbol zor ve karışık bir
oyun. Savunma basketbolun en önemli faktörlerinden birisi, ancak sayıda bir o
kadar önemli. Her maçta yüzde yüz performansla değil, yüzde yüz yirmi
performansla oynamamız gerekiyor" diye konuştu. Bundan şunu da
çıkarabiliriz aslında. "Benim oyuncum maç seçemez, her maç en üst seviyede
oynamaları lazım." Allah oyunculara kolaylık versin. Özellikle maç seçen,
yeteneklerini bilmemize rağmen canı istediğinde oynayan, canı istemediğinde
parkede kaybolan oyuncularımıza. Artık aktif dinlenme dönemi geçti beyler ya
sahada varını yoğunu ortaya korsun ve o formayı hak edersin ya da yoksun.
Hatta bunu gayet net bir şekilde de örnekleyebiliriz.
2008-2009 Euroleague normal sezon son maçı. Panathinaikos evinde Prokom'u 75-53
yenmesinin ardından koç basın toplantısında adeta çıldırmış gibi. O basın
toplantısından bazı anekdotlar alıp koçun Fenerbahçe'de neler yapacağına ve bu
bağlamda oyuncuların neler yapması gerekliğine bakalım. Peki, ne demişti o
basın toplantısında koç?
"Bugün Prokom´dan 50 sayı yemek şaka gibi. Şaka gibi
olmalı eğer gerçek basketbolumuzu oynasaydık. İnsanların aklında PAO iyi bir
takım‚ iyi bir ekip ve F4 yapabilecek durumda. Hangi PAO? Bu PAO mu yapacak? Bu bir şaka. Böyle
oynarsak bizim yerimize herkes gider ve bunun hemen değişeceğini
düşünüyorsanız‚ yani iki gün sonra "hadi oynayalım" diyebileceğimize
inanıyorsanız ben böyle aptal şeylere inanmam." Yukarıda dediğim gibi maç seçen
oyunculara gelsin bu.
"...dürüst ve
gerçekçi olmak gerekirse‚ düşünceme göre bazıları‚ bazı maçlarda oynadığı
oyunlarla PAO formasını giymeyi hak etmiyor."
Bundan dolayı yüksek ses ile Obradovic diyoruz. Ben taraftar
olarak o salonda ellerim alkışlamaktan kıpkırmızı olacak, ter içinde kalacağım
ve sesim gidecek ama sen o üzerinde taşıdığın Fenerbahçe forması ile o parkede
ter bile akıtmadan maçı bitireceksin. Yok öyle bir dünya. Bu zamana kadar belki
böyle gelmiş olabilirsiniz ama bu saatten sonra sizin işiniz çok zor. Ya o
formanın ağırlığını kavrar, terinizin son damlasına kadar mücadele edersiniz
veya goodbye Fenerbahçe....
Basın açıklamasında en çok hoşuma giden şey ise Koç'un
"Kendim için bir tek şeye söz veriyorum: Burası benim evim olacak” demesi
ise onun bu takımı nasıl bir enkazdan Avrupa'nın en üst seviyelerine
taşıyacağına dair en önemli kanıttır.
Son söz olarak umarım şu salondaki taraftar problemi de
çözülür ve her şey çok daha güzel olur. Şunu da belirteyim koç taraftarı çok
seven onlarla bütünleşen bir insan. Fenerbahçe taraftarı da böyle adamları
zaten bağrına basar. Onu pamuklarda saklar. İlk adım güzel oldu Fenerbahçe
adında. İnşallah burada "Euroleague Şampiyonu Fenerbahçe" başlıklı
yazımızı yazdığımız zamanlar da gelecek ama dediğim gibi sabır+sistem. Her
şeyin yegâne ilacı.
Hoşgeldin Željko Obradović...
Püzant YÜCECAN
Ellerine sağlık birader..
YanıtlaSil