Fenerbahçe Ülker, Turkish Airlines Euroleague üçüncü haftasında İspanyol ekip Real Madrid ile karşılaştı. Fenerbahçe Ülker Sports Arena'da oynanan maçı takımımız 75-83 kaybederken, bu sonuç ile gruptaki ilk mağlubiyetini de almış bulundu.
Olmuyor bu koçla
olmuyor maalesef Pianigiani bu takım......yok tabi ki böyle bir şey:) Koç ve
takımı için sezon daha başlamadan da demiştik hala diyoruz bu takım ileriki
aylarda çok çok daha iyi olacak fakat kilit kelime "Sabır" biraz
sabır dostlar güzel günler gelecek merak etmeyelim. En azından ben inanıyorum.
Neyse biz maça
geri dönelim. Hafta için oynadığımız Real Madrid maçı belki de Fenerbahçe Ülker
için bu sezonki ilk ciddi sınavı idi. Maalesef bu sınavı geçemedik.
Maçı açıkçası kaybettiğimize çok üzüldüm çünkü argo tabirle pisipisine
kaybettik maçı. Tamam, Rudy Fernandez ve Jaycee Carrol'un hayvani
performanslarından bahsetmez isek maçı kazanmamamız için hiçbir sebep yoktu.
Biraz savunma ribaundu alsak, savunma direncini yükselttiğimiz süreleri biraz
daha genele yaysaydık bu maç bizim olabilirdi ama olmadı. (Ben mi biraz
hayalperestim yoksa:))
Maçı kaybetmemizin en büyük
iki sebebine gelecek olursak öncelikli verdiğimiz hücum ribauntları olmak üzere, yediğimiz fast breakler ise bunun cabası oldu. Euroleague'de oynadığımız üç maç
toplam 18 hücum ribaundu alırken, Real Madrid'in sadece bu maçta 14 hücum ribauntı alması da ayrı ilginç bir istatistik. (BC Khimki:10, Union Olimpija:16, Real
Madrid:14=40 Hücum Ribaundu) Real Madrid maç boyunca toplam 34 ribaunt
alırken bunların 14'ünün hücum ribaundu olduğunu görüyoruz. 14 hücum
ribaundunun sadece yarısını yani 7 hücum ribaundu vemiş olsak bu da 14 sayıya tekabül
eder ki maçın sonucu bir anda 75-69'a dönerdi. Savunmada yaşadığımız en büyük
zaafın şu an uzun savunması olduğu zaten aşikâr. Uzunlarımız tam olarak hazır
olmasa da bu kadar hücum ribaundu vermek bize hiç yakışmadı. Tabi bu ribauntları
alamayınca, takım hocanın oynatmak istediği savunma+hızlı hücum oyununu da
oynayamıyor. Maalesef bu maçta uzun savunmamızdaki problemlerin yanında kısa
savunmamızın da pekiyi olduğunu söyleyemeyiz. Gene Fernandez ve Carrol'un insan
dışı 3'lüklerini saymaz isek rakibin kısa oyuncuları çok kolay pota altına
hücum etmenin yanı sıra çok da rahat gene pota altına asistler yaptı. Çok kolay
sayılar yedik çoookk... Kaynak: İstatistik kâğıdı: Real Madrid 21 asist. Bir de
son nokta 18 top kaybı:(
Rakip analizinde yazmıştık Real
Madrid tempoyu seven ve aklında devamlı hücumu düşünen ve hızlı hücumlara
kalkan bir takım diye ama maalesef bu hızlı hücumları durdurmakta da başarılı
olamadık
Maç ile ilgili olumlu diyebileceğim
2 şey var. Bunlardan biri David Andersen. Takıma geç katılmasının dezavantajını
sonuna kadar yaşayan Andersen'in geldiği günden beri belki de en iyi
performansını izledik. Maçı 13 sayı ile tamamlayan Andersen yavaş yavaş takıma
ısınmaya başlıyor. Bunu deyip tahtalara vuralım ama çok da acele etmeden devam
edelim.
Takımın diğer iyi bir özelliği ise
gösterdiği direnç, maçı hiç bırakmaması ve sürekli maçın içinde kalması. Takım karakteri açısından çok önemli
bir noktadır bu benim için. Belki tamamen tahmine dayalı, bu takım eğer geçen
sene 15 sayı fark yemiş olsaydı o maç 20'ye bağlanırdı. Bu maçta da gördüğümüz
gibi Fenerbahçe maçı hiçbir zaman bırakmıyor. Fark maç içinde yanlış
hatırlamıyorsam 3-4 kez açıldı. Hatta bir aralar 15 sayıya çıkmasına rağmen
takım asla pes etmeyerek maçı bırakmadı ama olmadı. Olmamasının en önemli sebeplerinden
biri de o kırılma anlarını oynayamamış olmamız. Bizim oynamamamızın yanında
rakibin farkı her kapadığımız anda çıkıp arka arkaya 3'lük atmaları oldu. Bu
hem farkın kapanmasına hem de Fenerbahçe'nin direncini kırmasında etken oldu
haliyle. Çıkan sonuç: Bu sene özellikle de Euroleague arenasında
hiçbir takım için Fenerbahçe'yi yenmek kolay olmayacak ve
hiçbir takım "Ben artık aldım bu maçı" diyemeyecek.
Oyuncu bazında
maça bakacak olursak öncelikle Bo McCalebb konusuna değinmek istiyorum. Union
Olimpija deplasmanında yaşadığı talihsiz sakatlıktan dolayı bu maçta ondan
istediğimiz verimi maalesef tam anlamıyla alamadık. Sakatlığından dolayı pota
altına yaptığı korkusuzca penetreleri bu maçta pek fazla göremedik. Haliyle
yaşadığı çekinceden dolayı takımına pek de katkı sağlayamasa da gene de
29 dakika parkede kalan Bo bu süre zarfında 12 sayı + 4 ribaunt + 1 asistlik
katkı verdi takımına. Aldığı 4 ribaunt ile takımının en fazla ribaunt alan ismi
olan Bo?? Ne diyorum ben ya.. Yok yok tekrar baktım evet istatistik doğru.
Neyse umarım en kısa sürede atlatır sakatlığını çünkü bu takımın ona çok
ihtiyacı var. Burada başka bir oyuncumuz Barış Ermiş'e pası atalım. Bence bu
maçta en azından Olimpija deplasmanının son çeyreğinde oynadığı oyun ile az da
olsa süreyi hak etmesine rağmen koç onu bu maçta hiç düşünmedi maalesef. Bir
asist de İlkan'a yapalım arada. Ben bu maçta gerek hırsı gerekse parkede olduğu
süre içerisinde oynadığı oyun ile bence biraz daha fazla süreyi hak etti gibi.
Kaptan Ömer Onan
attığı 14 sayı ile takımının en çok sayı atan ismi olurken onu 13 sayı ile
David Andersen ve 12'şer sayı ile Bo McCalebb - Emir Preldzic ikilisi takip
etmiş. Takımımızda en çok ribaunt alan ismi 4 ribaunt ile Bo McCalebb olurken
onu 3 ribaunt ile Romain Sato takip etmiş. Çok ilginç istatistikler.(Uzunların aldığı ribaunt rakamlarına kıyasla) Takımımızda en çok asist yapan isim ise yapılan toplam 16 asistten 6'sına imza
atan Emir Preldzic olmuş.
Neyse bu maç böyle bitti. Sağlık olsun demekten başka bir şey diyemiyoruz biz taraftar olarak. Şimdi önümüzde bir Panathinaikos maçı var. 1 Kasım saat 20:00'de oynanacak maçta umarım salon gene tıklım tıklım olur. İki takım da geçen seneye göre çok farklı durumdalar. Bu maçı alıp yolumuza daha iyi bir şekilde devam edelim...
Püzant YÜCECAN
Püzant YÜCECAN
Fenerbahçe Ülker - Real Madrid: 75-83
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder