Gönül isterdi ki şu yazıyı yazmak yerine Cuma günkü güzel ve çekişmeli maçın analizini yapalım burada, hem de galibiyetin getirdiği sevinç ile ama maalesef içimde hiç öyle bir istek yok. Oysaki her şey ne kadar da güzel başlamıştı. İş yerinden koştur koştur çıkıp salona geldiğimde gördüğüm manzara ne kadarda güzeldi. Uzun süre sonra Sinan Erdem'i bu kadar dolu görmek. Hem Sinan Erdem Arena'ya Fenerbahçe Ülker'in veda maçı olması hem de rakibin GS Medical Park olması sebebiyle her yer dolu her yer sarı lacivert idi. GS Medical Park oyuncuları anons edilirken kulakları sağır edici bir uğultu, Fenerbahçe Ülker'inkinde ise takımının oyuncularının ismini birer birer haykıran koca bir salon. Her şey çok güzel her şey tam da olması gerektiği gibiydi. Bu güzel atmosfer ile beraber maça da iyi başladı Fenerbahçe Ülker. Fakat yaptığımız basit hatalar ve faul atışlarında kötü günümüzde olunca ilk yarıyı GS Medical Park'ın 4 sayı gerisinde kapadık. Tamam, sustum teknik analize girmeyeceğim:))
İlk yarı boyunca yapılan küfürlü tezahüratlara rağmen (artık bu hale geldik) açıkcası maç da pek kötü gitmiyordu. Taa ki 3. çeyreğin bitimine 2.48 dakika kala saha atılmaya başlayan yabancı maddelere kadar. Zaten ikinci yarı başlarken ilk yarıdaki kötü tezahürattan dolayı 2 resmi anons yiyen Fenerbahçe Ülker taraftarı için bu 2 anonsun adeta hiç önemi yokmuş gibi küfürlü kötü tezahürata 2. yarıda da devam etti. Peki, bu 2 resmi anons ne demekti? Bu 2 resmi anons diyor ki: "Ey Fenerbahçe Ülker taraftarı kötü, küfürlü tezahürat yapma böylece ben de bir daha anons yapmayayım. Bir daha anons yaptığım takdirde içerde oynayacağın ilk maça seni almam" Dedim ya bu iki resmi anonsun pek de önemi yokmuş gibi Fenerbahçe Ülker taraftarı küfürlü tezahüratına devam etti. Üzerine de "bu kadar yetmez ben biraz daha tuz biber ekiyim" dermişçesine 3. çeyreğin bitimine 2.48 dakika kala parkeye pet şişe yağmaya başladı. Hakemler ve GS Medical Park benchi haklı olarak hemen soyunma odasının yolunu tuttular. Olayları yatıştırmak isteyen Mirsad Türkcan ise pet şişe atan pota arkasını sakinleştirmek için o tarafa doğru yöneldi. Yöneldi de oraya gidebilmek ne mümkün. Mirsad da yanından hızlı bir şekilde geçen pet şişeden neredeyse nasibini alıyordu. Bu nasıl bir gözü dönmüşlüktür ki kendi takımının oyuncunun olduğu tarafa bile pet şişe atarsın. Tabi burada Fenerbahçe Ülker taraftarı derken dediğim yanlış anlaşılmasın herkesi kastetmiyorum. Kimleri kastettiğimi maçı ekran başında veya tribünlerde izleyen herkes gayet iyi biliyor olsa da söylemekte fayda var. Her iki pota arkasındaki taraftar grupları bu olanların sebebi. Özellikle hakem masasının sağ tarafında kalan grup. Maalesef bu grup basketbol taraftarından çok futbol taraftarı. Maç boyunca devamlı tezahürat yapıyorsunuz hoş güzel de burası futbol sahası değil burası basketbol salonu. Ben bu yaşıma kadar hiçbir maçta kendi takımı faul atışı kullanırken hala tezahürat eden bir takım taraftarı görmedim. Hadi onu geçtim senin takımının oyuncusu faul atışı kullanırken pota arkasından atkı sallamak nedir?? Rakip hücum yapıyor ıslıklayacağınıza veya yerleri döveceğinize hala tezahürata devam. Bu şekilde hiçbir rakip takımı baskı altına alamazsınız beyler. Özellikle Euroleague arenasında öylesine ateşli taraftarların salonlarında maç yapmış deneyimli oyuncular karşısında.
Olaylar yatışıp takımlar kaldıkları yerden maça tekrardan başladıktan sonra yapılan "Sahaya yabancı madde atmayın" tezahüratı ise komediden başka bir şey değildi. Daha ne kaldı ki atacak. Sen bunu yaptıktan sonra ceza kesilmiştir bile. Şunu da ekliyim ki kimseye haksızlık etmiş olmayayım. Maç boyunca uzun bir süre küfürlü tezahürat yapan, rakip hücumdayken onları ıslıklamak yerine devamlı tezahürat eden, Fenerbahçe Ülker faul atışı kullanırken bile susmayan pota arkası olaylar bitip maç tekrar başladıktan sonra basketbol taraftarının yapması gerekenleri aslında nasıl da bildiğini gösterdi. Biliyorlardı aslında nerde ne zaman ne yapacaklarını ama işlerine gelmiyordu. Futbolda Trabzonspor maçında kendini tutmayı başaran taraftar maalesef burada aynı duyarlılığı gösteremedi. Sebebi ise çok basit. Çünkü onlar için önemli olan futbol. Onlar için Fenerbahçe Spor Kulübü değil Fenerbahçe Futbol Kulübü. Fakat hatırlatmakta fayda var benim bile sayısını bilmediğim birçok branşla beraber Fenerbahçe bir SPOR KLÜBÜ’ dür. Yeri gelmişken şunu da söyleyelim. Eğer o salonda Aziz Başkan olsaydı bırakın pet şişe atmayı küfürlü tezahürat yapıldıktan hemen sonra mikrofonu eline alır o terbiyesizliği yapan taraftara gereken cevabı verirdi. Ama maalesef malum sebeplerden dolayı aramızda yoktu. Oysaki maçın son çeyreğinin bitimine beş dakika kala Fenerbahçe Ülker'i yaptığı baskılı savunmaya taraftar ne de güzel eşlik etti. Top rakibin eline geçer geçmez kulakları sağır edecek şekilde rakibi ıslıklaması, top Fenerbahçe Ülker'e geçtiğinde ise coşkudan yerinde duramaması ve Fenerbahçe Ülker faul çizgisine geldiğinde kocaman bir "şşşşşşşş" sesiyle tribünlerin susması. Doğru olan bu arkadaşlar, maçın başından sonuna kadar asıl yapmanız gereken şey buydu ama olmadı.
Beni bilen bilir bu sene Olin Edirne maçı hariç Fenerbahçe Ülker'in gerek Beko Basketbol Ligi'nde olsun gerek Euroleague'de olsun bu sezon hiçbir maçını kaçırmadım. Her maçta da elimden geldiğince Fenerbahçe Ülker'i destekledim. Her maç çıkışı inanın sesim gitmiş, ter içinde, ellerim şişmiş bir halde terk ettim salonu. Özellikle Euroleague maçları sonrası. Bu şekilde takımını destekleyen ben açıkçası olaylar çıktıktan sonra yerime oturdum ve maçı evde izlermiş gibi izledim. (Böyle dediğime de bakmayın, evde bile en Son Bilbao deplasmanında kötü bir hücum sonrası elimdeki elmayı fırlatmış bir adamım):) Çünkü bu tür olaylardan inanın hiç ama hiç haz etmem. Bir ara maçtan çıkmayı düşünsem de "Benim hiçbir suçum yokken neden cezasını ben çekeyim" diyerek oturdum yerime. Fakat gene dayanamayıp en son Tomas'ın ikinci 3'lüğüyle beraber skor 76-76'ya geldiğinde kendimi koltuğun üzerinde buldum birden. Maç sonu Fenerbahçe Ülker galip ben ise gene eller şiş, ses gitmiş bir haldeydim:)
Maç sonrası Oktay Mahmudi'nin yaptığı açıklamanın altına sonuna kadar mizamı atarım. Fakat şunu da sormadan geçemeyeceğim. Sevgili Oktay Hoca geçen sezon Abdi İpekçi'de GS Medcial Park'ı yenerek şampiyon olduğumuz maç sonrası çıkıp bu açıklamaları neden yapmadın? İnan burada yaptığın bu açıklamayı daha önceden orada yapmış olsaydın gözümde on kat daha büyürdün.
Evet, Oktay Hocanın dediklerine sonuna kadar katılıyorum. İnsanların gözünü şiddet bürümüş resmen. Rakip takıma olan nefretin kendi takımına olan sevgisinden neredeyse daha baskın. Geçen seneki Fenerbahçe Ülker'in Abdi İpekçi Arena'da şampiyon olduğu maç olsun gerekse Sinan Erdem Arena'da oynanan bu maç. İkisinin de benim gözümde pek bir farkı yok. İkisinde de rakibe olan kin ve nefret sonucu dolan tribünlerin gösterdiği çirkinliklere damga vurmuş maçlar. Peki, neden bu iki maçta da aynı sahneleri yaşadık. Aslında cevabı çok basit. Her iki maçta da basketbol seyircisinin "gerçek olan" futbol seyircisine karşı azınlıkta kalması. Onların amacı güzel, keyifli ve çekişmeli bir basketbol maçı izlemek değil. Onların amacı rakip takım oyuncularını ve hakemi baskı altına almak değil. Onların tek amacı var rakip takım ve oyuncularına küfür etmek ve içlerindeki nefreti, kini kusmak. Bunları yapanların da açıkçası tribünde dahi olsalar maçı bile izlediklerine inanmıyorum.
Şimdi Fenerbahçe Ülker'e saha kapama cezası gelirse bunun sorumlusu kim? Amacı sadece basketbol izlemek ve Fenerbahçe Ülker'i desteklemek olan benim suçum nedir peki? Hepimizin de bildiği gibi Fenerbahçe Ülker'in bundan sonraki ev sahibi olduğu maç Anadolu Efes ile hem de yeni salonu Fenerbahçe Ülker Sports Arena'da. Ceza aldığımız takdirde açılış maçını boş tribünlere oynayacak maalesef Fenerbahçe Ülker. Rezilliğin adeta daniskası. Ben veya biz bir Anadolu Efes açılış maçını bile izleyemeyeceksek bu tip insanlar yüzünden neden kombine aldık. Açıkçası bir ara maç sırasında sinirimden kombinemi bile satmayı düşünsem de sonradan bu tip insanlara meydanı boş bırakmamak adına vazgeçtim.
Şimdi ben bunları yazdım diye biliyorum ki birçok kişiden laf yiyeceğim ama maalesef gerçekler bazen acıdır bazen dokanır.
Not: Bu yazıdan sonra bana gelecek yorumlar arasında hakem 3'lüsünü de eleştireceksiniz. Onların hiç mi suçu yok diyeceksiniz. Evet var hakemler çok berbat bir yönetim gösterdi şimdiden söyleyeyim ama ne olursa olsun bu yapılanlara bahane değildir, olmamalıdır..
Püzant YÜCECAN
Ellerine sağlık. Müthiş.
YanıtlaSilEkleme yapmam gerekirse maç sonunda o kadar heyecandan sonra sevineceğine Galatasaray oyuncularının üstüne yabancı madde atan insan mümkünse bir daha maça falan gelmesin. HAKETMİYOR.
O sırada neler hissettiysen bende onların aynısını hissettim. Hatta üçüncü çeyreğin sonunu ekrandan izledim sinirimden. Daha sonra dayanamayıp son çeyrekte ayaklandım tabii ki. Çok yerinde bir yazı olmuş, hislere tercüman olmuşsun. Umarım bu kitle yüzünden Efes maçını televizyondan izlemeyeceğiz!
YanıtlaSilYorumlarınızın hemen hemen tamamına katılıyorum. Ancak şu "basket maçına gelmiş futbol seyircisi" ayrımcılığından oldum olası hoşlanmam. Herhangi bir futbol maçında da rakip atakta ıslıklamak yerine tezahürat yapan adam dangalaktır, futbolla basketbolla alakası yok bence.
YanıtlaSilBu bahane olmamalı, farkındayım, ama ne yazık ki şu andaki ortamda bir gs ya da ts maçının bu kadarla atlatılması bile iyi diye düşünüyorum. Dediğiniz gibi, Aziz Başkan olsa zaten hiç birisi olmayacak.