28 Ocak 2012 Cumartesi

Yeni Salon, İlk Galibiyet: Fenerbahçe Ülker:65 - EA7 Emporio Armani:63


Fenerbahçe Ülker Turkish Airlines Euroleague'in Top 16 2. haftasında yeni salonu Fenerbahçe Ülker Sports Arena'da İtalyan temsilcisi EA7 Emporio Armani ile karşılaştı. Naştan sona kadar çekişmeli geçen maçta Fenerbahçe Ülker maçı zor da olsa 65-63 kazanarak Top 16'daki ilk galibiyetini almayı başardı. 

Öncelikle hemen söylemek istiyorum ki yeni salonumuz Fenerbahçe Ülker Sports Arena muazzam bir salon olmuş. Emeği geçen herkese öncelikle maalesef orada olamayan Başkanımız Aziz Yıldırm'a teşekkürü bir borç biliriz. Salon ile ilgili yazmaya başlarsak maçı es geçeriz:) ondan dolayı biz yine maçımıza dönelim.
Top 16 ilk haftasında Unics Kazan'a deplasmanda her ne kadar 17 sayıdan kaybetmiş olsak da, gerek kadro yapısı gerekse form durumu olarak üstün olduğumuz rakibimiz  EA7 Emporio Armani karşısında açıkçası maç başlamadan önce rahat bir galibiyet alacağımızı düşünüyordum. Hoş bu sezon Euroleague'de hangi maçımızı rahat kazandık ki bunu rahat kazanalım di mi:) Farkı burada 24 orada 20 sayıya çıkardığımız Sluc Nancy maçlarında bile kriz anları yaşamıştık. Ki bu sefer rakip her ne kadar istediği takım kimyasını yakalayamamış olan EA7 Emporio Armani olsa da birebir baktığımızda basketbol adına korkunç isimlerin olduğu bir takımdı. Neyse ki korkulan olmadı ve maçı 65-63 kazanmasını bildik. Özellikle yeni salonumuzdaki ilk maçtan mağlup ayrılmak hem takım hem de taraftar adına pek de olumlu olmazdı. Uzun süre ilk defa tam kadro çıkabildiğimiz maçı kazanmasına kazandık ama oynanan oyun, sorunlar, problemler maalesef hala avaz avaz bağırıyor. Böylesine güzel bir atmosferde grubun en zayıf takımına karşı son topta kazanmamız zaten her şeyi anlatıyor. Grup kuraları ilk çekildiğinde rakibimizin Panathinaikos olduğunu söyledik ama aradaki fark belli. Panathinaikos deplasmanda EA7 Emporio Armani'yi 19 sayı farkla yenerken biz evimizde sadece 2 sayıyla yenebiliyoruz. Herkesin şapkasını önüne alıp düşünmesi lazım.

Öncelikle en büyük sorunlarımızdan biri hücum. Sene başından beri biz burada yazmaktan üşendik ama olmuyor olmuyor. Hücumda doğru bir şekilde organize olduğumuzu söyleyemeyiz. Tamamen bireysel yeteneklere bakıyoruz. O gece, o maçta kim veya kimler günündeyse onların sayesinde maçı kazanıyoruz, hücumda sayılar buluyoruz. Fenerbahçe Ülker'in belli bir hücum setinin olmadığını söylersek herhalde yanılmayız. Zaten maçın asist istatistiklerine baktığımızda bunu gayet net bir şekilde görebiliyoruz. Fenerbahçe Ülker maç boyunca toplamda 7 asist yaparken ki bunlardan sadece 2'si oyun kurucumuz Roko Ukic'den gelmiş, Jerrells'ın ise hiç asisti yok. Diğer asistlerin dağılımı ise Emir 2, Ömer, Gist ve Kaya ise 1'er asist ile maçı tamamlamışlar. İlk çeyrek hiç asist yapamayan Fenerbahçe Ülker'in ilk yarı asist sayısı ise sadece 2. Buna karşılık EA7 Emporio Armani'in ise toplamda 18 asisti bulunurken bunlardan 8'i Omar Cook'tan gelmiş. Kısacası Omar Cook, Fenerbahçe Ülker'den daha fazla asist yapmış. Emir oyunda olduğunda bu durum biraz daha değişiyor. Asist üzerinden kolay sayılar bulabiliyoruz ama Emir de son zamanlarda eski performansından yoksun bir halde. Ben Spahija ile arlarında bir sorun olduğunu düşünsem de bu sadece benim fikrimdir. Yanlış hatırlamıyorsam 4. çeyrekte Emir'in Bojan'a verdiği bir bauns pas vardı ki görülmeye değer, zeka kokan bir pastı.
Bir de takımın hücumda diğer önemli bir sorunu üçlük yüzdemizdeki düşüklük. Her ne kadar Unics maçında %50 ile bu sezonun en iyi performansını sergilesek de bu maçta da gene %25'lik(4/16) bir yüzde ile oynadık.

Bojan Bogdanovic....Artık Fenerbahçe Ülker'in sayı makinesi oldu diyebiliriz. Sezon başındaki kötü performansının sadece takıma adaptasyon sorunu olduğunu her maçta herkese kanıtlar gibi adeta. Maçı 17 sayı ile tamamlayan Bojan hem takımımızın hem de maçın en skorer ismi olmayı başardı. Kendine güveni gelmeye başladı artık Bojan'ın. Her maç üstüne koyarak oynuyor. Fenerbahçe Ülker Sports Arena ona  uğurlu gelmiş olacak ki deplasmanda sayı ortalaması bu maça kadar evimizde oynadığımız maçlara istinaden daha fazlaydı. 3 sayı çizgisinden de artık rahat rahat atmaya hatta el üstünden bile atmaya başladı. Maçta dikkat ettiğim başka bir şeyde Bojan'ın savunma yönü. Savunma yönünde biraz yumuşak kalan Bojan'ı bu maçta savunma açısından da çok beğendim. Yumuşaklığını atmaya sert savunma yapmaya başladı artık ve kendini savunma yönünde de geliştirmeye başladı. Bir de şu var ki Bojan ne kadar çok sayı attıkça Spahija'dan o kadar çok kesik yiyor maalesef. Ki burada bir de iyi bir çeyrek geçiren Oğuz'un neden 2. yarı hiç süre almadığını da Spahija'ya sormak isterim... 

Mirsad Mirsad Mirsad. Hiçbir şey yapmasın, parkede olsun yeter bana. Lider, "winner" karakterli bir oyuncuyu örnek göster deseniz herhalde bunun en başında gelir Mirsad. Takımı ateşlemesi, elinden geleni sonuna kadar yapmaya çalıştığını onu izleyen herkese açık açık göstermesi. 1,5 sene sonra parkelere dönen Mirsad maçı da 12 ribaunt ile tamamlayarak maçın en çok ribaunt alan oyuncusu olması zaten şaşırtıcı bir sonuç değil sonuçta Euroleague tarihinin en iyi ribauntçusu. Maç içinde bilmiyorum ekranlara geldi mi ama benim gözümün önünde olduğu için buna değinmeden geçemeyeceğim. Mirsad oyuna girdikten sonra maçın hatırlayamadığı dakikasında Spahija tarafından kenara alınınca adeta çıldırdı. Spahija herhalde Onu Vidmar veya Oğuz'la karıştırmış olacak ki sert bir cevap verince Mirsad adeta delirdi. Bu saatten sonra benchte oturan Mirsad'ı tutana aşkolsun. Sinirden kıpkırmızı kesilen Mirsad benchte sert bir şekilde kendi kendine bağırırken takım arkadaşları dahil onu sakinleştiremedi. En son kenardan Damir Mrsic ayağa kalkıp sakin ol şeklinde bir el hareketi yapınca durulur gibi oldu. O an aklıma Spahija'nın daha önce Vidmar'a ve Oğuza'a "Shame on you" diye bağırdığı geldi. Neler olurdu acaba:)

Kaya hakkında yazmayacağım artık demiştim ama bu maçta yazmaz isem Kaya'ya haksızlık yapmış olurum. Unics Kazan maçının ilk yarısının kahramanı Kaya için  öncelikle oyununun dışında, gösterdiği gayret ve istek benim ve büyük bir olasılıkla da maçı izleyenlerin dikkatini çekmiştir. Böyle istekli ve hırslı oynasın isterse kötü oynasın, kimse pek ses etmez. Hele maçın ikinci çeyreğinin sonuna doğru dışarı giden bir topa tüm vücuduyla atlaması, o topu çevirmesi ve sonunda Ukic ile bulduğumuz 3'lük muazzamdı diyebilirim. Kendi görevi dışında takım arkadaşlarına getirdiği yardımlar gözlerden kaçmadı bu sefer. 21:18 dakika süre alan Kaya Peker maçı da 6 sayı + 10 ribaunt (4 Hücum + 6 Savunma) ile tamamladı. Tebrikler Kaya. Kaya için ufak bir not: Çok acayip bir şut şekli var. Özellikle son zamanlarda görmeye başladık bunu. Açıkçası benim en azından gözüme hoş gelmiyor ve bu şekilde çok da sayı kaçırıyor.

Diğer iyi bir oyuncumuz ise takımımızın oyun kurucusu Roko Ukic idi. 27:44 dakika süre alan Ukic maçı 16 sayı + 2 asist+ 6 ribaunt ile tamamlayarak Bojan'dan sonra takımımızın en skorer ismi oldu. Ukic'in yeteneklerine, oyunu alıp götürmesine kimsenin itirazı zaten yoktur diye düşünüyorum. Burada ufak bir ama devreye girecek. Ukic topu eline alıyor 24 saniyenin son 6 saniyesine kadar topu elinde tutup sonra içeriyi zorluyor ve sayısını atıyor ama takımı oynatmıyor. Zaten yaptığı asist sayısı ile de bunu gayet net bir şekilde görebiliyoruz. 16 sayılık performansı hoş güzel ayrıca aldığı 6 ribaunt da var o da hoş ama bizim Ukic'den asıl beklediğimiz yanındakilerin de performansını arttırıp, asistleri ile onları da oyuna sokmak. Ama yine de maç boyunca gösterdiği performans ile alkışları hak etti.

Takımımızın bu maçta en kötü oyuncularından biri de sorun yaşadığımız 1 numara pozisyonundaki isimlerden Curtis Jerrells idi. 12:16 dakika süre alan Jerrells maçı 0 sayı ve 0 asist ile tamamladı. Kötü gününde olabilir ben ona bir şey diyemem ama Jerrells'ın bu kadar kötü olduğu bir günde neden ama neden Engin Atsür hiç süre almaz. Sadece Beko Basketbol Ligi'nde oynatılmak için mi alındı bu çocuk? Neden Euroleague maçlarında daha fazla süre verilmez? Neden Spahija neden? Ki oynadığı maçlarda hiç de kötü bir performans sergilemeyen Engin'e bu takımda daha fazla süre verilmesi lazım.

Değinmek istediğim bir başka konu ise kullandığımız son top. Ben böyle kötü bir son top organizasyonu görmedim. Amaç neydi? Amaç; takımımızda en iyi faul alan oyunculardan biri olan Marko Tomas ile son topu oynayıp faul almaktı. Sergio Scariolo'da buna karşılık faul yaptırmayınca rezalet bir son top oynadık. Tomas rakibinin üzerine "Hadi ama bana faul yap" dermişçesine giderken ve rakipten de faul gelmeyince ne yapacağını şaşırdı. Bunun sebebi ise oyun içinde ani kararlarla çözüm bulamamamız. Ki Tomas da faul gelmeyince yapabileceği en olumsuz hareketi yaparak topu Kaya'ya vererek hem Kaya'yı ateşe attı hem de 24 saniye süresinin dolmasına sebep verdi ve top son üç saniye kala rakibe geçti. En kötü topu çembere atsaydı hem rakibe mola alma şansı vermeyecekti hem de süre işleyecekti. Ya o üç saniye kala Fotsis'in kullandığı 3 sayılık atışı yiyip maçı kaybetmiş olsaydık???

Bojan, Mirsad, Kaya. Bugün bu isimler, yarın başka isimler. Bu şekilde olmaz ama. Takım sadece yukarda da dediğim gibi o gece kimler günündeyse o sayede maç kazanıyor. O gün kimse iyi değilse de maalesef salondan mağlup ayrılıyoruz. Bunu düzeltecek de tabi ki ne siz ne de ben. Çözüm Spahija'da ama yavaş yavaş da benim bu konuda güvenim erimiş gitmiş durumda. Bilmiyorum sizin ne durumda.

Bu maçı öyle veya böyle geride bıraktık. Sıradaki rakip geçen senenin şampiyonu Panathinaikos. Açıkçası bu sene karşılaşacağımız benim için en önemli rakip. Çok ama çok zor geçecek bir maç olacak bizim açımızdan. Özellikle Panathinaikos'un bu hafta Unics'e yenilmesi ile bizim maç daha da çok önem kazanmış oldu. İçimden geçen tabi ki galibiyet ama aklım da çok ama çok zor diyor bu halimizle.


Püzant YÜCECAN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...