Yok yok bu bir rakip analiz yazısı değil. Maçları izlerken bile ıstırap
çektiğimiz bir dönemde rakip analiz yazısı abesle iştigalden başka bir şey
olmaz herhalde. Burada biraz içimden geçenleri yazacağım ki biliyorum ki çoğu
kişi şu an aynı durumda.
Sevgili Güzin Abla;
Beni tanıyanlar
bilir geçen sene gerek Beko Basketbol Ligi olsun gerekse Euroleague olsun
takımın neredeyse hiçbir maçını kaçırmadan takip etmeye çalıştım. Hatta
hatırlarım Sinan Erdem'deki Türk Telekom maçı pazar saat 13:00'daydı. O ay gece
çalıştığımdan dolayı sabah saat 9 gibi yatağa girip 12'de kalkıp maça bile
gitmiştik:)) Bu sene ise genelde Euroleague maçları çalıştığım günlere denk
geldiğinden dolayı pek de salona gitme şansımız olmadı. Hemen biz de çalışıyoruz
ama gidiyoruz demeyin iş yerim Yeşilköy’de ve işten çıkış saatim 20:00. Ondan
dolayı çok zor ama hiçbir maçı da kaçırmadım. Biraz erken çıkarak işten evde
falan rahat rahat izledik. Rahat derken yanlış anlaşılmasın evimde olduğum için
rahat dedim:)) Neyse gelelim konumuza.
Bugün izin günüm
olduğu için aslında rahat rahat salona gidip maçımızı izleyebilirdim ama işte âmâsı
var. İnanın salona gitmeyi geçtim evde bile maç izlemek artık içimden gelmiyor.
Evet, maça gitmeyeceğim çünkü içimde hiç istek yok. Bunun sebebi ise alınan
skorlardan daha ötesi takımın parkeye karakterini koyamayışı. Ben o
parkede mücadele görmek istiyorum. Ben o parkede kazanma hırsı görmek
istiyorum. Ben orada "lan biz ne yapıyoruz hadi alalım bu maçı” diyen
adamalar görmek istiyorum. İstiyorum da istiyorum. Acaba çok şey mi istiyorum??
Ne zaman bir maçtan çıksam salonun dışında bir 10 dakika oturur kendime gelmeye
çalışırdım. Malum eller kıpkırmızı, gırtlak desen artık iflas etmiş ve ter
içinde ben. Ama şimdi?? Bazen evde bile izlemek işkence halini aldı artık. Hani
ister koç deyin ister oyuncular deyin benim içimdeki "Fener basket"
sevgisini bu hale getirenlere ne desem az. İnanın şunları yazarken bile
üzülüyorum. Peki, ben üzülüyorum da parkede olanlar hiç mi üzülmüyor??
Püzant YÜCECAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder