Bir gün sanki bir düğme ile kapatılmış gibi elektriğin gittiğini hayal edin. Neler olurdu? Televizyon yok, telefon yok, bilgisayar yok, tüm iletişim araçlarınız elinizden alınmış, ulaşım deseniz neredeyse imkansız hale gelmiş ve bunlardan çok daha önemlisi insanın yaşamını sürdürebilmesi için gereken temel gereksinmeleri teknoloji olmadan sadece kendi çabasıyla sürdürmeye çalıştığını. Ve tüm bu olanları açıklayabilecek tek güç olan modern teknolojinin yitip gittiğini?? Karanlık zamanlardaki gibi hayat daha yavaş ve daha mı güzel olur yoksa bu bir kabus mudur??
Lost dizisinin ünlü yapımcısı J.J. Abrams ile Supernaturel dizisinin yaratıcısı Eric Kripke'nin imzasını taşıyan ve yönetmenliğini Iron Man serisinden tanıdığımız Jon Favreau'nun üstlendiği Revolution işte tam da bu konuya parmak basıyor. Günün birinde tüm dünyada aniden elektrik gider ve tüm dünya bir anda karanlığa gömülür. Buna bağlı olarak da insanlar hayatta kalabilmek için yaşam mücadelesi vermeye başlarlar.
Dün itibari ile dizinin 40 dakikalık pilot bölümü Amerika'da NBC kanalında yayınlandı. Az önce de bu pilot bölümü izledik. Açıkçası bir Lost sever olmasam da (daha 3. bölümünde uyuya kalmışlığım vardır) dizinin ne kadar sükse yaptığını ve ne kadar büyük bir hayran kitlesi olduğu malumumuz, bu dizi de izlediğim kadarıyla Lost gibi bir hayran kitlesi oluşturabilecek kapasitede. Merak-Heyecan-Macera. Gereken kutsal 3'lü yine bir araya gelmiş.
Şimdi yazacaklarım spoiler içerir ona göre ben önceden uyarımı yapayım da siz sonradan küfür etmeyin. Yayınlanan pilot bölümde günün birinde aniden elektrik gider ve tüm dünya karanlığa gömülür. Dizimiz dünyanın karanlığa gömülmesinden 15 sene sonrasını anlatıyor bize. Arada flashbackler ile de aslında ne olduğuna dair ipuçları veriyor. Koca koca ışıklı, cafcaflı o Amerikan şehirleri bir bir ortadan kalmış neredeyse hepsi doğanın bir parçası oluvermişler. New York şehrinin içinden geçen akarsular, dev binaların ve gökdelenlerin etrafını çevrelemiş ormanlar (I Am Legend'daki gibi bir ortam düşünün). İnsanlar artık büyük şehirlerde yaşayamadıkları için ise kasabalarda çiftçilik ve avcılık ile uğraşarak yaşamaktadırlar. Ayrıca tüm devletler çökmüş ve yönetim yeni ortaya çıkan savaşlordlarının eline kalmıştır. Bir nevi halklar derebeylikler şeklinde yönetilip bu kaos ortamındaki savaş lordlarına vergi vermek zorunda bırakılmışlardır. Modern çağda kılıçlar, oklar ve arbaletler ile savaşılan bir ortam hayal edin:)) Hal ve durum böyle iken gerisini de siz izleyin artık:))
Dizinin oyuncu kadrosuna gelecek olursak dizinin ana karakterlerinden Miles Matheson rolünde Twilight serisinden tanıdığımız Billy Burk olacak. Miles Matheson orta yaşlarda kendini 15 senedir gizleyen eski bir asker ve en önemli özelliği öldürme konusunda usta olması.
Dizinin diğer ana karakterlerinden biri ise Ben Matheson. Miles Matheson'ın kardeşi ve neredeyse her şeyin çözümü diyebileceğimiz Ben karakterini Tim Guinee canlandırıyor.
Ben'in eşi olan Rachel Matheson'u ise Elizabeth Mitchell canlandıracak. Ki kendisinin de bu olaylara dair bilgisi olduğunu görüyoruz.
Diğer ana karakterimiz Charlie Matheson'ı canlandıran Tracy Spiridakos ve Danny Matheson'ı canlandıran Graham Rogers. Charlie ve Danny kardeştirler ve hayatta kalmak için savaşırlar. Ben ve Rachel Matheson'ın çocukları. Charlie dik başlı, cesur ve meraklı bir karakterdir. Kardeşi Danny ise onun tam tersi daha düşünceli ve temkinlidir.
Dizinin diğer iki sağlam oyuncuları ise Grace rolünde Maria Howell ve Teğmen Neville rolünde Giancarlo Esposito (Breaking Bad dizindeki Gustavo 'Gus' Fring rolünden hatırlayabilirsiniz) . Teğmen Neville sert karakterinin yanı sıra kibar bir kişiliğe sahip bir Militia askeridir. Grace ise olayların tam içinde olmasına rağmen kimsenin şüphelenmediği karakterimiz.
Diğer ağır karakterlerimizden biri ise Bass rolündeki David Lyons. The Cape dizisinin yıldızı David Lyons Bass rolünde bir deniz subayını canlandırıyor.
Son iki karakterimizden biri Aaron rolündeki Zak Orth. Aaron Ben Matheson'ın arkadaşı olan orta yaşlarda bir bilgisayar dehası ve Ben ona çözümde büyük bir payı olacak "bir şey" emanet eder.
JD Pardo ise dizide Nate karakterindeki bir okçuyu canlandırıyor. Aslında bir Militia askeri olan Nate'in kafasını daha pilot bölümden gördüğümüz kadarı ile Charlie karakteri bayağı bir karıştıracak gibi duruyor. Kendisini The Twilight Saga: Breaking Dawn - Part 2 deki Nahuel rolünden hatırlayabilirsiniz.
Tabi daha ilerde diziye katılacak yeni karakterlerimiz olacak. Şimdilik pilot bölüm üzerinden gittik.
17 Eylül'de başlayacak olan dizinin yayın günü ve saati ise Pazartesileri 22:00 olarak belirlenmiş. Herkese şimdiden iyi seyirler...
Püzant Yücean
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder