17 Aralık 2011 Cumartesi

Hesaplar İyice Karıştı...Fenerbahçe Ülker:70-Bilbao Basket:80



Fenerbahçe Ülker Turkish Airlines Euroleague’in 9. haftasında Sinan Erdem Arena’da konuk ettiği İspanyol ekip Bilbao Basket’e 70-80 mağlup olarak Turkish Airlines Euroleague’de dördüncü mağlubiyetini aldı ve Top 16’ya kalma şansını son maça bıraktı.

Oysaki maça giderken kafamda hep Top 16 ile ilgili ne başlık atsam diye devamlı düşünüp durdum. Sezon başında, daha kötü oynadığımız zamanlarda biraz şans biraz da son çeyrekteki üstün oyunumuzla bu takımı zor sayılabilecek bir deplasmanda yenmiştik. Son zamanalarda yükselen performansımız ile de bu maçta Bilbao'yu çok da rahat olmasa gene de yeneceğimizi düşünüyordum ama gel gör ki kazın ayağı öyle değilmiş. Sezon başından beri gerek Beko Basketbol Ligi olsun gerek Euroleague olsun izlediğim maçlar arasında Fenerbahçe Ülker dün akşam en kötü performansını sergiledi hem de Top 16'yı garantileyebileceği en kritik maçta.

Maçı baştan sona açıkçası hak eden Bilbao Basket oldu. Daha önceki yazılarımda maçı çeyrek çeyrek yazmama rağmen bu maçta buna ihtiyaç duymuyorum. Nedenine gelirsek bu maç için her çeyrek bana göre hep aynı şekilde geçti. Her çeyrekte parkede maçı kazanmak, son şansını iyi kullanmak isteyen bir Bilbao varken Fenerbahçe Ülker'de ise bunun tam aksi vardı. Kazanıldığı takidrde Top 16'yı garantileyecek takım görüntüsü bizde olması gerekirken onlardaydı maalesef. Açıkçası hiçbir çeyrekte maçı kazanacak bir hamle yapmadık yapmak da istemedik adeta. Maçın kırılma anlarında yaptığımız basit hatalar ile maçı hiçbir şekilde lehimize çeviremedik. Hava atışı ile maçın kontrolünü eline alan Bilbao Basket maçın sonuna kadar bu hâkimiyetini sürdürüp maçı sonuna kadar hak etti. 3. çeyreğin başlarında farkı bir anda 20 sayıya kadar çıkarmayı başaran İspanyol ekibe sadece bir ara Emir'in bireysel gayretliyle dur demeye çalışsak da maalesef başarılı olamadık. Emir'in hırsına ve inancına kimse destek olmayınca mağlubiyet de kaçınılmaz oldu. Hem ACB'de hem Euroleague'de genelde maçın kırılma anlarını kötü oynayan ayrıca Euroleague'de tek deplasman galibiyeti olan Bilbao Basket bu sefer hem maçın kırılma anlarını iyi oynadı hem de Euroleague'de 2. deplasman galibiyetlerini almayı başardı.

Sezon başından beri Fenerbahçe Ülker'in en büyük sorunlarından biri belki de iyi oyununu maçın geneline yayamaması idi. Maç içinde çok iniş çıkış yaşayan Fenerbahçe Ülker sorun yaşadığı, özellikle hücumda skor bulamadığı zamanlarda bireysel yeteneklerle sayı buluyordu. Bu maçta ise maç boyunca takım olarak kötü oynadığımız sürelerde (ki bence 40 dakika boyunca kötü oynadık) bireysel yeteneklerde devreye giremeyince maalesef maçtan mağlup ayrıldık. Genel başka bir sorun ise kritik diyebileceğimiz mutlaka kazanmamız gereken, bizim için bir dönemeç olabilecek maçlarda ise ne yapıp ne edip kaybediyoruz. Bakınız geçen sene Euroleague'in son 3 maçı. Bu maçlara bir türlü istenilen konsantrasyon ile çıkamıyoruz ki dünkü maçta bunu hemen maçın başında gördük. Takımda ne istek ne arzu yani kısacası gerekli konsantrasyon yoktu maalesef. Şimdi ben burada GS'nin Barcelona gibi bir rakip karşısında hem de Euroleague gibi en üst düzey basketbolun oynandığı bir ortamda 20 sayıdan geri gelip maçı nerelere getirdiğini yazsam inanıyorum ki çok kişi bana kızacak. Fakat bu da bir gerçek ki biz Bilbao karşısında bırakın 20 sayıdan geri gelmeyi 10 sayıdan bile geri gelemedik. Yazmaz isem içim rahat etmez şu da var ki Bilbao'nun acayip acayip basketleri de çok canımızı yaktı açıkçası. Grimau'nun son saniyede salladığı 3'lük ayrıca   neredeyse orta sahadan salladıkları ama sayılmayan 3'lük vs. vs. tabi bunlar hiçbir şekilde bahane değil.

Maçı kaybetmemizdeki bana göre diğer bir önemli faktör ise ribauntlar. Bilbao toplamda 38 ribaunt (11 Hücum+27 Savunma) alırken Fenerbahçe Ülker ise maçı 26 ribaunt (9 Hücum + 17 Savunma) ile tamamlayabildi. Hücum ribauntlarına baktığımızda aslında arada fazla bir fark yok gibi görünmez iken rakibe verdiğimiz ikinci şansları onlar sayı ile sonuçlandırırken biz maalesef elimize geçen ikinci şansları pek iyi değerlendiremedik. Özellikle farkı indirmeye başladığımız anlarda hem hücumda hem de savunmada verdiğimiz ribauntlar potamıza sayı olarak geri dönünce bu maçta canımızı çok ama çok yaktı.

Maçı kazanmamız için öncelikle yapmamız gereken boyalı alanı iyi kullanmak ve iyi savunmaktı. Dış atışlarda başarı yüzdemiz düşük olduğunu hesaba katarsak bizim için hücumda sayı bulabileceğimiz yer boyalı alan idi. Maalesef boyalı alandan sayı bulmakta özellikle uzunlarımızın kötü performansından dolayı çok zorlandık. Ne hücumda kolay sayı bulabildik ne de savunmada rakibin boyalı alanı adeta bir dantel gibi işlemesine engel olabildik. Zaten uzunlarımızın maç sonu performansına baktığımızda bunu gayet net görebiliyoruz. Oğuz Savaş oyuna girdikten 45 saniye sonra 2 faul birden alınca zaten erken bir faul problemine girmesiyle beraber aldığı süre de kısaldı. Maçta sadece 07:58 saniye oyunda kalan Oğuz maçı da 2 sayı + 1 ribaunt ile tamamlayabildi. Vidmar gene bu maçta fazla süre alamadı koçtan ama şunu da eklemek gerekir ki pota altından kaçırdığı basit toplar buna bahane değil. Yaklaşık dokuz dakika oyunda kalan Vidmar ise maçı 0 sayı + 2 ribaunt ile tamamlayabildi. Kaya Peker için ise artık fazla bir şey yazmak istemiyorum. Oyunda kaldığı 14 dakikada 0 sayı + 1 ribaunt ile maçı tamamladı. Kısacası 3 uzunumuzun toplamı 2 sayı ve 4 ribaunt. D'or Fisher 16 sayı+10 ribaunt. Fazla söze gerek yok herhalde.

Emir'e ufak bir parantez açmak istiyorum. Son zamanlarda Koç Spahija tarafından genelde çeyreğin sonlarına doğru oyuna giren ve fazla süre alamayan Emir bu maçta 24:40 saniye süre aldı. Aldığı bu süre zarfında ise attığı 19 sayı ile maçın en skorer ismi olurken aldığı 7 ribaunt ile de takımımızın en fazla ribaunt alan ismi oldu. Aç parantez ufak bir ilginç istatistik, Bilbao'da bir türlü durduramadığımız D'or Fisher takımı adına 16 sayıyla en skorer isim olurken ayrıca 10 ribaund ile gene takımı adına en fazla ribaunt alan isim olmuş diyerek kapa parantez yapalım. 2 takımda da en skorer isimler en çok ribaunda alan isimler olmuş kısacası. Emir ile ilgili söylemek istediğim diğer bir husus ise Emir'de özellikle 3. çeyrekte gördüğüm inanç. Yanlış hatırlamıyor isem 3. çeyrekte bir ara tek başına Bilbao'ya karşı 7-0'lık bir seri yakaladı Emir. Bu sürede savunmada da canla başla gayret etmesine rağmen tek başına kalınca nereye kadar dedi ve o da maalesef maçtan koptu. Belki o anlarda 1-2 oyuncumuz Emir'e eşlik etmiş olsaydı maçı lehimize çevirebilirdik ama olmadı. Emir bu sürede canla başla mücadele etti diyorum ama şunu da eklemek istiyorum ki bu süre zarfında maşallah parkede olan 5 oyuncumuzdan sadece Emir sorumluluk aldı ve elini taşın altına soktu. Açıkçası benim gördüğüm top kime gelse "aman benim elim yanmasın" diyerek topu hemen Emir'e verdi. Emir topu alıp getiriyor, pas veriyor sonrasında top gene Emir'e dönüyordu. Böyle olunca da nerdeyse her iki topun birini Emir kullanmak zorunda kaldı ve benim gözümde rakibe karşı bireysel olarak müthiş bir şekilde direndi.

Şu grupta son maçlar oynanacak ve Fenerbahçe Ülker hala Top 16'yı garantileyemedi ya inanın içim acıyor. Kuralar çekildiğinden beri söylediğimi hala söylüyorum geçen seneki takıma kıyasla bu rakipler bize asla rakip olabilecek düzeyde değillerdi ama biz hala bu gruptan çıkmayı garantileyemedik. Geldik son maça rakip Top 16'yı garantilemiş Cantu ki evinde ancak uzatmalarda yendiğin takım. Kritik bir maç lider olarak da çıkabiliriz, dördüncü olarak da söylemek istemiyorum ama Top 16'yı göremeyebiliriz de. İnşallah şu maçtan galip ayrılır, kendimizi toparlar Top 16 da daha güzel bir performans sergileriz diyeceğim ama görünen köy kılavuz istemez. Umarım ben yanılırım.

Ufak birkaç not:
-Kaptan Ömer Onan maç boyunca elinden geleni yapmasına rağmen bu sefer sakatlığı maçı tamamlamasına izin vermedi. Ayrıca Euroleague'de 1000 sayı barajını aşan kaptanımız için yapılan seramonide hoştu.
-Tomas'ın takıma geri dönmesi iyi oldu. Özellikle Thabo gider gitmez takıma dönmesi çok güzel denk geldi.
-Acayip bir taraftar kitlemiz var. Özellikle pota arkasındaki taraftar. Hangi gruba üyeler bilmiyorum ama bildiğim şey futbol taraftarı oldukları. Teşekkürler hiçbir maç takımı yalnız bırakmıyorlar ama oyuna katkıları sıfır (0). Hiç susmuyorsunuz hoş güzel de Fenerbahçeli oyuncular faul atışı kullanırken atkı sallamak nedendir biri bana açıklayabilir mi? Mağlupken bile bağırıyorsunuz ama bu maçta Trabzon’a küfür neye? Bana ne bu maçta Trabzondan... Zaten Pazar günü maçımız var orada doya doya bağırın. Bir de maçın son 3-4 dakikası kala kalkıp giden taraftar var ki onlara diyecek lafım bile yok...



Püzant YÜCECAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...