1 Aralık 2013 Pazar

Galiptir Bu Yolda Mağlup... (FC Barcalona - Fenerbahçe Ülker: 94-81)


THY Euroleague normal sezon 7. haftasında deplasmanda Barcelona ile karşılaşan Fenerbahçe Ülker maçı 94-81 kaybederek bu sezon Euroleague'de ilk yenilgisini almış oldu. Bu sene işlerden dolayı bir türlü maç sonu yazısı yazamamıştık bu maça kısmetmiş.

Öncelikle maçı ikiye ayırıp ilk çeyrek ve maçın geri kalanı olarak değerlendirmekte bence fayda var. Bu maçın özelinde 40 dakikada iki ayrı Fenerbahçe Ülker izledik dersek herhalde yanlış bir şey demiş olmayız.

Maçın ilk dört dakikası 9-7 Barcelona üstünlüğü ile geçilirken Vidmar'ın attığı 7. sayımızın ardından takım adeta sahadan silindi ve maç birden bire 19-7'ye geldi. İlk çeyrekte tüm tempo açıkçası Barcelona'nı elindeydi. Takım adeta bir akıl tutulması yaşadı diyebiliriz bu çeyrekte. Çok fazla top kaybı yapmamızın yanı sıra daha önceki maçlardan farklı olarak hücumda çok aceleci davrandık. Daha önceki maçlara baktığımızda hücumda en uygun adamı bulana kadar top çeviren takım bu maçın özellikle ilk çeyreğinde hiç alışık olmadığı üzere hep ilk tercihlerde topu kullanmaya çalıştı ve bunun cezasını da rakibe hızlı hücum yapma şansı vererek çekti. Rakibe hızlı hücum yapma şansı verip geriye koşamayınca da ilk çeyrek adeta bir kâbus gibi geçti ve toplamda 35 sayı yiyip sadece 15 sayı atabildiğimiz zor bir ilk çeyrek yaşadık. Bu çeyrekte özellikle boyalı alanda rakibe verdiğimiz boş pozisyonların yanı sıra verdiğimiz ribauntlara bir de hücumda Emir'in kötü tercihleri eklenince fark kaçınılmaz oldu.

Herkse takımın bu duruma bir tepki vermesini, reaksiyon göstermesini beklerken ikinci çeyreğe de açıkçası pek de iyi başladığımız söyleyemeyiz. Rakip ilk çeyrekte kaldığı yerden devam ederken takım üstündeki ölü toprağını bir türlü atamadı. Ta ki skor 52-28'e gelene kadar. İkinci çeyreğin bitimine 3 dakika kala Barcelona farkı 24 sayıya kadar getirmiş, Fenerbahçe buna karşı hiçbir şey yapamamıştı. Bu devrede Bo McCalebb sazı eline aldı ve takıma "Beyler ne yapıyoruz?? Biz bu takım değiliz" dermişçesine takımın üzerindeki ölü toprağını aldı adeta. Bitime 3 dakika kala 12-0'lık bir seri yakalayan Fenerbahçe ilk yarıda farkı 12 sayıya kadar düşürüp devreyi 52-40 kapatmayı başardı. Fenerbahçe Ülker bu çeyrekte 25 sayı atarken bunların 15'i Bo McCalebb'den geldi. Burada Emir'in de hakkını vermek lazım. Çok kötü bir ilk çeyrek geçiren Emir 2. çeyrekte eli sıcak olan Bo ile oynaması farkı azaltan en önemli faktörlerden biri idi. İlk yarının bitimine 3 dakika kala takım hücumda istediği tempoyu yakalayıp hücumdaki tercihleri düzeltince bu savunmaya da yansıdı. Savunmada ayağa kalkmamız ile birlikte Barcelona'ya 5 top kaybı yaptırarak son 3 dakikada sayı şansı vermedik.

Fenerbahçe Ülker 3. çeyreğe de iyi başladı. Biz savunmadaki sertliği arttırıp rakibi de hücumda telaşlandırmaya başlayınca fark bir anda eriyip gitti. 3. çeyreğin bitimine 5 dakika kala farkı beş sayıya kadar indirip skoru 59-55'e kadar getirmeyi başardık. Çeyreğin son 2 dakikasında ise farkı gene çift hanelere çıkarmayı bildi Barcelona. Son çeyreği Barcelona ile kafa kafaya oynasak da (20-19) maçı zaten ilk çeyrekte yediğimiz 20 sayı fark ve 3. çeyreğin son 2 dakikasında oynadığımız kötü oyundan dolayı kaybettik.

Maçı neden kaybettik bunu sadece başlıklar ile yazacak olsak;

Savunma
1. İlk çeyrekte rakibe tanınan hızlı hücum sayıları
2. Rakibe verilen hücum ribauntları

Hücum
1. Zoric ve Kleiza'nın maç boyunca 0 sayı ile oynaması
2. Bojan'dan yeteri kadar faydalanamamak
3. Serbest atışlardaki düşük yüzdemiz

Barcelona ile deplasmanda karşılaşıyorsunuz bu maçı kaybetmeniz çok da anormal bir şey değil. Burada benim için önemli olan takımın 24 sayıdan farkı 4 sayılara kadar çekip maça ortak olması idi. Geçen sene buralarda yediğimiz farklar hepimizin malumu. Geçen seneden bu seneye en büyük fark da işte burada ortaya çıkıyor. Takım adeta parkeye yürek koydu. Biz buradayız ve bu maçı size hediye etmeyeceğiz dedi ki dediğini de yapıp neredeyse bir mucizeye imza atıp maçı kazanabilirdi ama olmadı maalesef. Takım Palau'dan özellikle 2. çeyreğin sonları ve 3. çeyrekte oynadığı oyun ile galip çıkabilirdi ama o ilk çeyrekteki fark her şeyi mahvetti. 24 sayılık farkı eritmek özellikle 10 dakikalık bir süre içinde 4 sayıya kadar çekmek inanın kolay bir şey değil. Farkı eritmek için sarf ettiğimiz çabadan dolayı takım çok yoruldu ve maçın bitimine birkaç dakika kala ise yorgunluk su üstüne çıkınca maçı 13 sayı ile kaybettik. Galiptir bu yolda mağlup cümlesi herhalde her şeyi en iyi anlatan cümle olsa gerek. Şunu iddia edebilirim ki eğer bu maç bir normal sezon maçı değil de bir TOP 8 eşleşmesi olsa idi biz rakibi çözmüş ve Final - Four için en büyük aday olurduk.

Maçın iyileri ise attığı 22 sayı ve ortaya koyduğu yürek ile Bo McCalebb, 20'şer sayı atan Emir ve Bjelica'yı sayabiliriz. Takımın en skorer ismi olan Bojan'dan ise bu maçta pek faydalanamadık. İstatistiklere baktığımızda 7 maçın beşinde 20 sayı ortalaması ile oynayan Bojan'ın bu maç hariç 11 sayıda kaldığı bir maç daha var ki o da gene Barcelona ile oynanan İstanbul'daki maç. Gecenin kötüleri arasında tabi ki Zoric'i saymazsak olmaz. Zoric maç boyunca sayı bulamazken takımı adına 6 tane top kaybı yaptı. Aldığı -14 verimlilik puan ile de bir rekora imza atmış oldu. Mental problemlerinin olduğu açıkça belli. Oyundan çok çabuk düşüyor ve adeta o oyunda iken bir kişi eksik oynuyoruz parkede. Hücumda çok zorlanıyor, savunmada ise çok çabuk yeniliyor. Maç özelinde diğer kötü olan isim ise açıkçası benim bu maç çok şey beklediğim Kleiza idi. Sebebine gelince. Bilemiyorum siz nasıl düşünüyorsunuz ama bugüne kadar izlediğim Kleiza bana biraz maç seçiyor gibime geldi. 7 maç sonunda 8,69 sayı ortalaması ile oynayan Kleiza'nın en çok sayı attığı maç ise Barcelona ile İstanbul'da oynanan maçtı. Fakat bu maç olmadı. Koç da bunun farkında olduğu için sadece ilk yarıda 13 dakika süre verdi kendisine. Ufak bir parantez açalım burada Kleiza ile ilgili. Maçtan sonra Kleiza ile ilgili twitterda gördüğüm şeyler açıkçası pek de doğru gelmedi bana. Formunu bulduğunda Avrupa'da pek de kolay durdurulamayacak bir oyuncuya teneke bağlamak hiç de doğru değil ki bunun canlı örneğini geçen sene Bojan ile yaşadık. Düşünün Kleiza ve Zoric'den hiç sayı bulamadık bu maçta. İkisinden en az 5'er sayı bulmuş olsaydık belki de bugün bir mucizeden bahsediyor olurduk. Maçı kaybetmemizdeki en büyük etkenlerinden biri de serbest atışlarda kötü günümüzde olmamızdı. Maç boyunca 17 serbest atıştan sadece 8 sayı bulabilmişiz. İlk 6 maçtaki serbest atış yüzdemiz %78.6/78.9/85/69.2/78.6/70 şeklinde iken Barcelona maçındaki serbest atış yüzdemiz %47,1.

Neyse bu takım bize bu maçta şunu gösterdi ki takım olarak doğru yoldayız. Eksiklerimiz yok mu var tabi ki ama hiç düzelmeyecek şeyler değil. Bireysel hatalar yapıyoruz bunları koç eminim zaman içinde düzeltecek. Enseyi karartmadan yolumuza devam etmek lazım. Ben mağlup olsa da takımı kutluyorum. Çok önemli bir sınavdan başarılı çıktı diyebiliriz.










Püzant YÜCECAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...