Turkish Airlines Euroleague'de geçen hafta oynanan beşinci
maçların ardından normal sezonun ilk yarısını geride bırakmış bulunuyoruz. Bu 5
hafta sonunda takımımız Fenerbahçe Ülker neler yapmış, ilerisi için neler
yapmalı gelin beraber bakalım.
2012-2013 THY Eurolegue normal sezonunda oynadığımız on
maçta toplam beş galibiyet alan takımımız bu sezon koç Zeljko Obradoviç
liderliğinde çıktığı beş maçın sonunda 5/5 yaparak normal sezonun ilk yarısını
lider olarak kapatmayı başardı. Fenerbahçe dışında şu an 4 grupta yoluna
mağlubiyetsiz devam eden iki takımdan biri Real Madrid diğeri ise Olympiacos.
Başka bir deyişle geçen sezonun Final-Four finalini oynayan iki takım ile
Fenerbahçe Ülker şu an yollarına namağlup şekilde devam ediyorlar. A grubunda
son durum ise şu şekilde;
GROUP
A
Fenerbahce
Ulker Istanbul 5-0
FC
Barcelona 3-2
CSKA
Moscow 3-2
JSF
Nanterre 2-3
Partizan
NIS Belgrade 1-4
Budivelnik
Kiev 1-4
Normal sezon grup kuraları ilk çekildiğinde herhalde kimse
beşinci haftanın sonuna gelindiğinde böyle bir sıralamayı pek de aklından
geçiremezdi. Açıkçası CSKA, Barcelona vs. vs. gibi takımlar ile TOP 16'da
karşılaşmaktansa normal sezon gruplarda karşılaşmak her zaman benim için büyük
avantajdır. Çünkü bu tip takımlar genelde normal sezonda kendilerini çok
zorlamaz asıl güçlerini TOP 16 ve ilerisine saklarlar. Dediğim gibi kuralar ilk
çekildiğinde herkes ilk iki sıraya CSKA ve Barcelona'yı yerleştirmiş arkasından
da biz gelmişizdir. Ha yok ben öyle yapmadım benim için ilk sırada Fenerbahçe
vardı diyorsanız tek bir sözüm olur "Helal Olsun":) İşin şakası bir
yana 5/5 ile giden takımımız bu hafta evinde Budivelnik Kiev ile karşılaşacak.
Bu maçı aldığımız takdirde Barcelona ve CSKA deplasmanlarına her iki takımada 2
maç farklı bir şekilde gideceğiz ki bu bizim için çok büyük avantaj ve rahatlık
olacak. Takım için bu sezon genel olarak diyebileceğim en önemli şeylerden biri
takım geçen senelerde yitirdiği prestijini Euroleague'de şu an
özellikle koç önderliğinde geri almış durumda. Takımlar için artık geçen seneki
Fenerbahçe deplasmanı ile bu seneki arasında açıkçası dağlar kadar fark var. Şu
an hangi takım gelirse gelsin Arena'da bize karşı çekinerek oyuna başlayacak ki
bu bir takım için çok önemli bir durum.
Grup serüvenine Budivelnik Kiev deplasmanı ile başlangıç
yapan Fenerbahçe Ülker için açıkçası ilk maç pek de kolay geçmese de özellikle
son çeyrekte oynadığımız iyi oyun ile ilk maçımızdan galibiyet ile ayrılmayı
başardık. Son çeyreğe 6 sayı geride 77-71 geride girmemize rağmen son çeyrekte
yaptığımız savunma ile rakibe 10 dakikada sadece 7 sayı atma şansı verdik ve
maçı 84-102 kazanmayı bildik. Son çeyrek skoru 7-31.
Normal sezon ikinci maçında taraftarı ile buluşan Fenerbahçe
Ülker'in rakib ise gerek Avrupa'nın gerekse İspanyol basketbolunun en güçlü
takımlarından biri olan Barcelona idi. Kiev maçının son çeyreğinde savunma en
üst seviyeye çıkarıp maçı koparan takım bu maça savunma anlamında kaldığı
yerden devam ederek başladı. Bunun da meyvelerini Barcelona'ya karşı son
çeyreğe 14 sayı farkla girerek aldı. Yanlış anlaşılmasın geçen sene evinde 40
sayı fark yediği takıma bu sezon son çeyreğe 14 sayı farkla girmek muazzam bir
iş. Son çeyrekte maçı biraz rölantiyeye almamız bize açıkçası pahalıya mal
olabilirdi ama maç sonu kazanan taraf gene biz olduk. 75-70
3. maçımızda ise rakip son iki sezon Final-Four oynayan,
Euroleague'de Real Madrid'den sonra bu kupayı Panathinaikos ile beraber en çok
kazanan ismi olan CSKA Moskova idi. Bu maç için ne söylesek yalan olur.
Açıkçası efsane maçlarımızdan biri oldu. CSKA Moskova gibi bir rakibe 26 sayı
atmanın teknik-taktik bir açıklaması olmaz olamaz. Sadece keyfini çıkarmaya
bakalım:)) 88-60
4. maçımız ise açıkçası benim en çok korktuğum belki de
Euroleague'de bu sezon ilk mağlubiyetimizi alabileceğimiz düşündüğüm Partizan
deplasmanı idi. Nitekim maç da başlarında takım gerek taraftar baskısı gerekse
rakibin özellikle pota altı hücumlarında çok zorlandı. İlk iki çeyreği geride
kaparken 3. çeyreğe de aslında pek de iyi başladığımızı söyleyemesek de
özellikle Koç Vujosevic'in diskalifiye olması ve Partizanlı oyuncuların itiraz
etmelerine rağmen yaptıkları saçma sapan fauller sayesinde ibre bir anda bize
döndü. Burada koç Zeljko Obradovic'in çok önemli katkısı var ki buna yazının
sonunda değineceğim. O sinir harbi
esnasında sakin kalan takım Fenerbahçe oldu ve maçı da 78-88 kazanmayı bilip
yoluna namağlup devam etmesini bildi.
5. maçımızda ise evimizde iki hafta önce Barcelona'yı
Palau'da yenmeyi başaran Fransız ekip Nanterre oldu. Maçın skoruna bakan
herhangi biri Fenerbahçe maçı çok rahat kazanmış diyebilir ama gelin görün ki
olay hiç de böyle olmadı. İlk iki çeyrekte rakibine gücümüzü ve ağırlığımızı hissettirsek
de özellikle 3. çeyrek sonlarına doğru ve 4. çeyreğin büyük bir bölümünde çok
zorlandık ve bir aralar 14-15 sayılara çıkan fark bitime 3 dakika kala 4 sayıya
kadar düşmesine rağmen Fenerbahçe'nin aklına gene savunma yapmak gelince işler
değişti ve son 3 dakikada 15-2'lik bir seri yakalayarak maçı 83-66 kazanmayı
bildik.
Peki, rakamlar ne diyor biraz da onlara bakalım...
-Oynadığımız beş maçın sonunda Fenerbahçe Ülker'in 80 asist
yaptığını görüyoruz. Geçen yıl normal sezonda 10 maçta 114 asist yapan bir
takımın bu sezon 80 rakamına ulaşması takdire şayan bir durum açıkçası.
1. FC Barcelona (93)
2. CSKA Moskova (85)
3. Fenerbahçe Ülker (80)
4. Budivelnik Kiev (70)
5. JSF Nanterre (62)
6. Partizan NIS Belgrade (51)
Oyuncu bazında baktığımızda ise takımımızda en çok asist
yapan isim 28 asist ile Emir Preldzic olurken onu 18 asist ile Bo McCalebb
takip etmiş durumda.
Ayrıca Emir yaptığı bu 28 asist ile grupta ilk yarıda
Huertas (28) ile birlikte en çok asist yapan oyncu olmuş durumda. Onların
arkasından gelen ise 25 asist ile CSKA'dan Teodosic (25)
-3 sayılık atışlarda ise Fenerbahçe Ülke'in %38,7'lik bir
başarı ortalaması tutturduğunu görüyoruz.
1. Fenerbahçe Ülker (%38,736/93)
2. Budivelnik Kiev (%36 36/100)
3. Partizan NIS Belgrade (%33,3 25/75)
4. JSF Nanterre (%31,4 33/105)
5. CSKA Moskova (%29,5 26/88)
6. FC Barcelona (%27,1 29/107)
-2 sayılık atışlardaki yüzdemize bakacak olursak ilk beş
maçın sonunda %54,7'lik bir başarı ortalaması yakalamış durumdayız.
1. FC Barcelona (%56,1 111/198)
2. CSKA Moskova (%55,2 106/192)
3. Fenerbahçe Ülker (%54,7 116/212)
4. JSF Nanterre (%48,4 92/190)
5. Budivelnik Kiev (%46,6 90/193)
6. Partizan NIS Belgrade (%44,7 96/215)
Oynanan beş maç sonunda takımımızın en skorer ismi ise
attığı 101 sayı ile Bojan Bogdanovic olmuş durumda. Bojan'nın attığı 101
sayının dağılımı ise; 2 sayılık atış: 24/41 3 sayılık atış: 12/25 FT: 17/19.
Bojan'ı 59 sayı ile Bo McCalebb ve Emir Preldzic takip etmekte.
Grupta ise şu anki sayı kralı yine takımızın skorer ismi
Bojan Bogdanovic olmuş durumda. Onu 82 sayı ile Budivelnik Kiev'den Darjus
Lavrinovic ve Partizan NIS Belgrade'dan 69 sayı ile Dragan Milosavljevic takip
etmektedir. Ayrıca gene Bojan şu an 4 grupta oynanan maçlar sonucunda normal
sezonun ilk yarısını sayı kralı olarak kapamış durumda. Ona en yakın isim ise
98 sayı ile Strasbourg'dan Alexis Ajinca.
-Ribauntlara bakacak olursak Fenerbahçe Ülker'in oynanan beş
maçın sonunda 181 ribaunt çektiğini görüyoruz.
1. Partizan NIS Belgrade 184 (68 + 116)
2. Fenerbahçe Ülker 181 (56 + 125)
3. FC Barcelona 178 (50 +128)
4. CSKA Moskova 161 (36 + 125)
5. JSF Nanterre 161 (46 + 115)
6. Budivelnik Kiev 148 (43 + 105)
Fenerbahçe Ülker'de ribaunt kralı ise aldığı 31 ribaunt (11
Hücum + 20 Savunma) Nemanja Bjelica. Onu 23 ribaunt ile Bo McCalebb ve 21
ribaunt ile Emir Preldzic takip etmekte.
Grupta ribaunt lideri ise 59 ribaunt ile Partizan NIS
Belgrade'dan Joffrey Lauvergne olurken onu Barcelona'dan çektiği 35 ribaunt ile
Joey Dorsey takip etmekte.
Açıkçası Fenerbahçe Ülker'in oyunun hücum yönünde pek sorun
yaşadığını düşünmüyorum. Son iki sezonda özellikle oyunun hücum yönünde ne
yaptığını bilmeyen bir takımdan hücumda her topu en iyi şekilde kullanan,
sadece bir oyuncunun eline bakmayıp o an en müsait hangi oyuncu ise sabırlı bir
şekilde top çevirip o kişiyi bulan bir takıma evrildik. Şimdi gözlerinizi
kapayın ve birkaç sezon öncesine dönün. Takım hücum ediyor. Gözünüzün önüne
gelen sahne eminim ki şudur; X oyuncu topu rakip sahaya taşır, 1-2 top
çevrildikten sonra hiçbir hücum setin olmadığından dolayı 24 saniyenin son 10
saniyesinde top elinde kalan şanssız isim ise potayı zorlar ve ya şansa sayı
olurdu ya da bir hücum daha boş geçerdik. Şimdi ise hücumda sabırlı ve belli
bir düzen içinde işleyen bir sistemimiz var. Ufak bir örnek vermek gerekirse
CSKA maçının son 20 saniyesi fark 23 sayı ve takım hücumda set oynayıp 3 sayı
atıyor. Başka sözüm yok hakim bey:))
Dediğim gibi sabırla top çeviren ve en müsait olanı bulan
bir takım olduk. Özellikle Bojan'a yarattığımız fırsatlardan dolayı şu an zaten
kendisi Euroleague normal sezonun sayı kralı durumda. Oynadığımız 5 maçta
sadece Barcelona (75) maçı hariç 80'leri gören bir takımız. Bundan dolayıdır ki
zaten takım Real Madird'den sonra Euroleague'de %86,8 ortalama ile en çok sayı
atan takım durumunda. Senelerdir özlediğimiz ve savunmada iken en çok dert
yandığımız p&r hücumları ki koçun en büyük özelliklerinden biridir bu en
iyi şekilde yapıyor takım hücumda iken. Savunma kaynaklı kolay sayılar dedik
senelerce ki şu an Fenerbahçe bunu en iyi şekilde yapıyor. Dikkat edin
savunmayı ne zaman en üst düzeye çekip rakibi hücumda zorlandığımız sürelerde
hep dehşet seriler yakaladık. En basiti son Nanterre maçında son 3 dakikada
yakaladığımız 15-2'lik seri.
Hücumda Bojan zaten en önemli silahımız onu bir kenara
bırakır isek hücumdaki asıl en önemli kozlarımızdan biri Emir. Senelere Emir
Emir dedik neyse bu sene gene koç sayesinde Emir içindeki yeteneği artık sahada
da bize göstermeye başladı. Zaten yukarıda yazdığımız her istatistiğin içinde
Emir'in isminin geçtiğini görüyoruz. Asist, sayı, ribaunt ne ararsanız var.
Özellikle takım hücumda ve top Emir'de iken onun en büyük yardımcısı ise koç
Obradoviç. Ona nerede ne şekilde oyunu kurması ve oyunu nasıl yönlendirmesi gerektiğini
kenardan en iyi şekilde anlatıyor koç. Emir'in oyun zekâsı + koç. Fazla söze
gerek yok herhalde.
Oyunun hücum yönünde dediğim gibi her oyuncumuzdan sayı
bulabiliyoruz. Düzenimizin dışına çıkmadıkça da pek sorun yaşayacağımızı
düşünmüyorum. Oyunun savunma yönüne gelirsek burada sorunlar hücuma göre biraz
daha fazla. Özellikle pota altında az da olsa problem yaşıyoruz. Özellikle
Partizan maçında o bölgede çok sorun yaşadık. Bir ara Fenerbahçe'nin 12 savunma
ribauntu varken rakip Partizan 11 hücum ribauntu almış durumdaydı. Savunmada
iken hiçbir şey yapamazsanız da ribauntu çekmek çok ama çok önemli. Ribaut
alamayınca senin savunma direncin düşer ayrıca o ribauntu alacaksın ki takım
hızlı hücuma kalksın. Pota altında şu an Oğuz ve İlkan'nın sakatlıklarından
dolayı Zoric ve Vidmar'a çok fazla iş düşüyor özellikle savunmada. Avrupa
Şampiyonasındaki performansı çoğumuzu tatmin etmese de özellikle
Euroleague'deki ilk 3 maçta şampiyonaya göre çok çok iyi oynayan Zoric açıkçası
son Partizan ve Nanterre maçlarında pek de ilk maçlardaki gibi değildi. Vidmar
ise gününde olduğunda savunmadaki tüm gedikleri kaparken hücumda ise güzel
işler çıkarıyor. Ama işte işin âmâsı da var. Bazen öyle oluyor ki mental olarak
maçtan kopuyor Vidmar. O zamanlar ise zaten koç sağ olsun hiç zorlamadan hemen
kenara alıyor kendisini.
Aslında yazdıkça yazasım var. Geçen sene zorla, istemeye
istemeye Fenerbahçe Ülker yazarken bugün gelinen notada insan tüm güzel şeyleri
yazmak istese de yazıyı da fazla uzun tutmamak lazım. Son bir söz ise tabi ki
koç için. Biz onun Fenerbahçe'ye gelmesine inanamazken şimdi onu parkede o
sinirli hallerini görmek bile ayrı büyük bir keyif. Takımın oyununun yanı sıra
özellikle Euroleague'de takımımız lehine verilen karalarda bile çok ama çok
büyük etkisi var. Yukarıda da bahsetmiştik bu konuyla ilgili özellikle Partizan
maçında verilen kararları bugün basketbolu takip eden kaç kişiye sorsanız sorun
verilecek cevap aynıdır. O salonda, o atmosferde hiçbir hakem kolay kolay
özellikle 3. çeyrekte Partizan aleyhine çalınan düdükleri her takıma karşı
çalamaz. Kararların hepsi doğru idi bunu söyleyeyim ama dediğim gibi o ortam ve
atmosferde inanın kolay değil o düdükleri çalmak ama sizin benchinizde
Obradoviç gibi bir koç varsa o düdükler çalınır.
Sezon başı koçun takımla anlaşmasının ve kadronun kurulması
ardından açıkçası ben bu dönemin bu kadar kolay geçeceğini düşünmüyordum. Kolay
derken yanlış anlaşılmasın rakiplerle alakalı değil. Kimseyi küçük gördüğümüz
yok ama bu süreçte biri bana gelip de 12 maçta sadece 1 mağlubiyet alacaksınız,
Euroleague'de 5/5 yapacaksınız ve yendiğiniz takımlar arasında CSKA Moskova,
Barcelona, Galatasaray, Anadolu Efes olacak deseydi açıkçası küfür ederim ne
yalan söyleyeyim:))) Ben sürecin daha sancılı geçeceğini düşünüyordum ama
muazzam bir takım var şu an ortada. İnşallah bu böyle devam eder de TOP 16
öncesi yazacağımız yazı daha keyifli olur.
DipNot: Aslında Kenan Sipahi ile ilgili bir şeyler de yazmak
istiyorum ama bugünlük bu kadar. Başka bir yazıda ona ayrı bir yer ayırırız.
Onun için diyeceğim tek şey "Helal çocuk sana bu yolundan sakın şaşma ve
böyle devam et".
Püzant YÜCECAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder