10 Ekim 2013 Perşembe

İlk Kupa (Fenerbahçe Ülker - Galatasaray Liv Hospital: 64-62)


Yaz bitti sonbahar geldi derken birden karşımıza çıkan kış herkesi allak bullak ederken benim keyfim yerinde açıkçası. Yaz bitti üzerimdeki üşengeçliği attım, artık kahve eşliğinde bol bol bloga yazı yazma ve kitap okuma dönemi başladı. Bir basketbol blogu olarak yola çıksak da zamanla her türlü konuda yazmaya başladık ve blog bugünkü haline geldi ama biz gene özümüze dönelim ve basketbol, ağırlıklı olarak Fenerbahçe Ülker yazmaya başlayalım. Keşke daha çok vaktim olsa da basketbol hakkında daha çok yazı yazabilseydim. Neyse uzun süre aradan sonra güzel bir galibiyet ile yazmaya tekrardan başlayalım.

Fenerbahçemiz ezeli rakibi Galatasaray Liv Hospital'ı dün Samsun Yeni Yaşar Doğu Spor Salonu'nda 64 - 62 yenerek 29. Cumhurbaşkanlığı Kupasını müzesine götürme başarısını gösterdi. Rixos Cup'ta daha çok gençleri izlediğimizden, Türkiye Kupası grup elemelerinde ise benim fazla takip edemediğimden dolayı dün takımı halen eksik olmasına rağmen ilk defa doğru düzgün izleyebilmiş oldum. Hoş dünkü maçta Ömer Onan, İlkan Karaman, Oğuz Savaş, Nemanja Bjelica ve Berk Uğurlu gerek sakatlık gerekse yabancı sınırlamasından dolayı parkede yerlerini alamadılar ki bu da ayrı bir beş yapar:))

Neyse gelelim dünkü maça. Rakip geçen seneni şampiyonu hem de senin ezeli rakibin Galatasaray Liv Hospital. Sen Avrupa Şampiyonasından dolayı neredeyse en fazla 10 gün önce doğru düzgün toparlanmış bir takımsın, rakibin ise senden daha önce hazırlanmaya başlamış, daha oturmuş bir takım. Unutmadan ekleyeyim dünkü Galatasaray için her ne kadar oturmuş takım desek de bizim takım olarak oyuncuların çok fazla bir arada olamamasından dolayı Galatasaray için bunu diyorum. Yoksa Galatasaray sadece bizden önce ve bizden fazla antrenman yapabilmiş ama bence (sakatlıklar düzeldikten sonra) istedikleri sistemi oturtabilirler ise iyi bir takım olma yönünde yürüyebilirler. Bu iki takımın durumundan dolayı dün Fenerbahçe'de en çok beğendiğim olay takımın verdiği mücadele oldu. Herkes parkede iyi veya kötü gerek hücumda gerekse savunmada terinin son damlasına kadar savaştı ve maçı bırakmadı. Özellikle 3. periyotta Galatasaray 48 - 39 öne geçip maçtaki en büyük farka ulaşırken takım geçen seneki gibi moralleri bozup haydi kalk gidelim demeyip maça tutundu ve maçı bu mücadelesi ile kazandı. Özellikle savunmadaki mücadele hücuma göre daha da etkiliydi. Hücum performansımız zaten zamanla daha da çok artar ki orada pek sorun olduğunu düşünmüyorum geçen seneye göre. Geçen seneye göre ise gözle görülür en büyük fark takımın savunma performansı idi. Geçen sene pamuk helva gibi dağılan savunmamız bu sene taş gibi bir savunma olacağının ilk sinyallerini verdi. Özellikle 4. çeyreğin başlaması itibari ile yaptığımız savunmaya denecek söz yok. Peki, bu çeyrekte savunmada neler yaptık?
  1. Galatasaray Liv Hospital 2 kez 24 saniye süresini kullanamadı.
  2. Bir hücumlarında 24 saniyenin dolmasına 4 saniye kala Erceg hücum faul. Diğer bir hücumlarının bitimine 5 saniye kala Bo Erceg'in topuna  girer ve kenardan hücuma başlayan Galatasaray'da Ender acele bir 3'lük kullanır ve kaçırır.
  3. Biri Gordon diğeri de Jawai'den olmak üzere 2 kez hücumda top kaybı.
  4. Galatasaray'ın ilk çembere değen topu dakikada 7. dakikada Arroyo'nun kullandığı ve kaçırdığı 3'lük. Ki köşede Jawai ikili sıkıştırmadan topu dışarı çok iyi çıkardı. Yapamasa idi burada da bir top kaybı içten değildi.
  5. 4. çeyrekte Galatasaray'ın ilk sayısı 06:16 dakikada Jawai'den geldi. Yani 4. çeyrek ilk dört dakika Galatasaray'a potanın yüzünü göstermedik.

Peki, bu dönemde biz hücumda ne yaptık?
İşte asıl sorun burada. Ne kadar iyi savunma yapsak da hücumda pek fazla etkili olamadık. Etkili olamadık diyorum ama burada Galatasaray'ın savunmasından öte hücumda bizim yaptığımız basit top kayıpları daha etkili oldu. Bu çeyreğin başında 2 kere (Zoric - Bojan) yaptığımız hücum fauller ve Bo'nun yaptığı hatalı yürüme ile 3 kez basit top kaybı yaptık. Eğer bu basit top kayıplarını yapmasaydık belki maç daha önceden farklı bir duruma girecekti ama olmadı. Maç bitime 5 dakika kala ise maç bir o tarafa bir bu tarafa gitti geldi ve sonunda kazanan biz olduk. Bu arada son çeyrekte değinmem gereken bir konu da hücumda Emir ile bulduğumuz boş turnike. 59 - 60 önde iken Galatasaray'dan Gordon'un zorlama atışının ardından Emir ile başlayıp biten hücum. Murat Murathanoğlu bu sayıdan sonra "Maçın bu anında böyle boş turnike çok ender görülür" şeklinde yorum yaptı ama pozisyonu tekrardan izlerseniz orada Galatasaray savunmasını çok iyi kitleyen bir Fenerbahçe hücumu göreceksiniz. Emir'in hücuma başlaması sırasında orta sahadan benche dönüp Obradovic'e bakar ve cevabını alır. Koç ve Emir'in göz göze gelmesi ile orada ne tür bir hücum seti çizeceğini Emir anlar ve hücuma başlar. Emir penetreye başladığı an Zoric hemen Gordon'a perdeye gelir bu arada da Melih Arroyo ve Furkan'ı perdeleyince Emir boş kalır ve basit sayıyı bulur. Yani basit bir sayı ama zor ve iyi çalışılmış bir hücum.

Yukarıda dediğim savunma performansı zaten maçı bize kazandıran en önemli etkendi. Hücum performansına baktığımızda zaten Bo 4, Bojan 6 ve hazırlık döneminde yanan Melih 2 sayı ile oynuyor, dış atışın yok denecek kadar az olmasına (denedik ama olmadı) rağmen Galatasaray'a karşı bu maçı kazanmak basketbolda savunmanın ne kadar önemli olduğunun ayrı bir örneği.

Kişisel değerlendirmelere gelecek olursak öncelikle Emir'den başlayalım. Yeteneklerine laf edeni Allah çarpar. Hatta sabah twitterda da yazım bu konu hakkında. Emir'in yeteneklerini hepimiz biliyoruz. Her sene patladı patlayacak diye de bekledik ama olmadı. Olmamasının en büyük sebebi ise bu ender yetenekleri Emir'in kullanmaması, maç seçmesi ve keyfe keder oynaması idi. Bu sezon ise işler aksi yönde değişmek zorunda. Artık Emir bize basketbol zekasını ve yeteneklerini göstermek zorunda yoksa kendi bilir. Bu sefer koç ne Spahija ne de Simone. Benchten kalkamaz.

Kenan Sipahi. Daha 18 yaşında gencecik bir yetenek. Dün gördüğüm kadar ile söyleyeyim özellikle bazı pozisyonlarda Bo'nun yapması gerekenleri Kenan hiç çekinmeden yaptı. Olumlu veya olumsuz sonuçlanması benim için önemli değil. Önemli olan o cesareti gösterebilmesi. Bugün sayı olmaz ise yarın olur. Şutlarını biraz geliştirmesi lazım bu ilk olarak gördüğüm eksiği ki zamanla rahatlıkla geliştirebilir. Tabi onun bu performansındaki en büyük etken koçun böylesi stresli bir maçta O'na güvenip 20 dakika civarı süre vermesi ve Kenan'ın da buna olumlu karşılık vermesi idi. Benim gibi çoğu insanın Kenan'dan çok büyük beklentisi var ki Kenan'ın da bu beklentileri boşa çıkaracağını sanmıyorum. Helal çocuk bu yolda devam.

Dün özellikle savunmadaki performansı ile Bo McCalebb'i geçen seneye göre daha hırslı ve istekli buldum. Hücumda ribaundu almaya çalıştığı pozisyon bu istek ve azmi gösteren en önemli anlardan biriydi.  Fakat yukarıda da dediğim gibi yeri geldiğinde yapması gerekenleri onun yerine 18 yaşındaki Kenan sorumluluk alarak yaptı ki Bo'nun bu takımda bence özellikle de hücumda daha fazla sorumluluk alaması gerek. Ki biraz içeri gömüldünüz mi Bo'yu hücumda savunmak o kadar da zor değil aslında.

Uzunlarımıza bakacak olursak Vidmar kendini iyi geliştirmiş. Özellikle savunmada pota altını karartan bir isim diyemesem de eskiye nazaran çok çok iyi durumda. Hücumda biraz daha çalışması ve kendini geliştirmesi lazım ki iş çalışma, hırs ve isteğe gelince bu konuda Vidmar takımda en güveneceğim isimler arasında gelir. Zoric için ise Avrupa Şampiyonası'nda "Zoric?" derken dünkü maçta gayet iyi bir performans gösterdi. Özellikle yukarıda bahsettiğim son çeyrekte yapılan iyi savunmanın en baştaki isimlerinden biriydi. Ayrıca attığı 12 sayı ile de hücumda da iyi bir performans gösterdi. Umarım Oğuz da Obradovic ile yükselişe geçer de 5 numarada kafamız daha rahat olur.

Tabi bu takımda bir de Kleiza gibi bir adam var ki Avrupa Şampiyonası'nın bence en iyi isimleri arasındaydı. Dünkü maçı 11 sayı ile tamamladı ama takıma alıştıkça bu sayının artacağını hepimiz gayet net biliyoruz. Hücum performansımız dün iyi değildi ama düzelecektir dememin en önemli sebeplerinden biri de bu. Ayrıca bir de daha bu takıma Bjelica'nın katılacağını da unutmayalım.

Kısacası sezon başı böyle bir kupayı özellikle de ezeli rakibine karşı kazanmak takımın morali açısından çok çok önemli. Ha daha Euroleague için hazır mıyız? Hayır. Belli sancılı bir dönem geçirecek miyiz Euroleague'de? Galiba. Ama taş gibi bir takım geliyor. Biraz sabır. Bu arada koç ve oyuncuları bu galibiyetten dolayı yürekten kutlarım. İlk kupamız son olmasın:)) Yolumuz açık olsun...Son olarak İlker kardeşimizin dediği gibi Mutluyum:))




Püzant YÜCECAN



1 yorum:

  1. Eline sağlık....Bir solukta okudum....Çok iyi bir maç analizi olmuş... @enzo_fran_izm

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...