Maalesef Fenerbahçe taraftarı olarak uzun zamandır bir ümit ile beklediğimiz CAS dan olumsuz sonuç çıktı ve UEFA'nın verdiği iki sene boyunca Avrupa Kupalarından men cezası onandı. Sonuç olarak iki sene
Avrupa kupalarında yokuz. Nereden bakarsanız bakın hem maddi hem
manevi açıdan Fenerbahçemiz için her ne kadar kötü bir sonuç olsa da bunu
olumlu bir duruma çevirmek gene bizim elimizde. İki sene Avrupa yokken
yarışacağımız sadece Türkiye Ligi ve Türkiye Kupası kalıyor ki açıkçası Türkiye
Kupasını pek önemsemediğimden dolayı bana göre tek kulvarda mücadele edeceğiz.
Peki, bunu nasıl olumlu
hale getirebiliriz?
Öncelikle hepimizin de
bildiği gibi Fenerbahçe Spor Kulübü önümüzdeki ay olağanüstü kongre'ye gidecek.
Bu kongre sonucunda ise kulübün başına gelecek olan başkan ve yönetim kuruluna
çok ama çok iş düşüyor. Keşke daha erken yapılsa ve bir an önce neyin ne olduğu
açıklığa kavuşsaydı fakat büyük bir olasılıkla teknik detaylardan dolayı kongre
ancak en erken Ekim ayında yapılabiliyor.
Alt Yapı
Futbol takımımızın
kadro kalitesine bakıldığında bana göre şu an Spor Toto Süper Lig'i gayet iyi
bir şekilde kaldırabilecek durumdayız. Yani bu takım Spor Toto Süper Lig'de her
türlü şampiyonluk yarışında yer alır, şampiyon olamazsa bile Avrupa Kuplarına
katılma hakkı kazanır ki cezamızı çekebilelim. Bunun yanında bu iki sezon
içerisinde gençlere daha çok şans verilmeli. Nedenine gelince. Şu anki kadroda
30 yaş ve üstü toplam 9 oyuncu bulunmaktadır ki bunları çoğu genelde ilk 11'de
sahaya çıkan oyuncular. Dirk Kuyt (33), Bruno Alves (31), Joseph Yobo (32),
Egemen Korkmaz (30), Selçuk Şahin (32), Cristian Baroni (30), Raul Meireles
(30), Emre Belözoğlu (32), Pierre Webo (30). Şimdi bu oyuncularımızın yaşları
üzerine iki sene daha koyar isek ortaya nasıl bir takım çıkacak siz düşünüm.
Bundan dolayı da özellikle Salih ve Alper'e takımda daha çok şans verilmesi
gerektiğine inanıyorum. Bunun yanında Ersun Hoca'nın alt yapı ile biraz daha
fazla ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta alt yapı oyuncularının bazı
maçlarda rotasyona sokulması gerektiğine düşünüyorum. Çünkü Fenerbahçe alt
yapısı ile ilgili twitterdan takip ettiğim ve bu konuda çok iyi olduklarına
inandığım insanlara göre alt yapımızda cidden yetenekli gençlerimiz var. Tabi
ki şu an fiziksel ve mental açıdan belki A takımda oynamaya hazır değiller. Bu
hazırlığı da yavaş yavaş, şimdiden yüklemek lazım onlara. Yavaş yavaş yüklemek
lazım ki iki sene sonra bu çocuklardan tam olarak A takımımızda
faydalanabilelim. Olayı bir örnek ile açıklayalım. Takımımızın sağ beki Gökhan
Gönül. Geçirdiği uzun sakatlık sonucu ki artık sakatlık yer etmiş durumda
neredeyse, sezon öncesi Galatasaray ile oynanan Süper Kupa maçı, ligin ilk
haftasındaki Konya maçlarında sahada değildi. Şampiyonlar Ligi 3. tur öne
elemesinde Salzburg ile oynanan her iki maçta da kadroda yer almazken, Arsenal ile
oynanan Şampiyonlar Ligi play-off ile maçında ikinci yarı sakat sakat oyuna
girdi. Peki, bu maçalarda Gökhan Gönül'ün yerine kimler oynadı? Mehmet Topuz ve
Bekir İrtegün ki ikisinin de o bölgenin futbolcuları olmadığını hepimiz
biliyoruz. Kısacası şu an takımda Gökhan Gönül'ün alternatifi yok. Gökhan daha
28 yaşında ve şu önümüzdeki iki sene o bölgenin değişmez adamı olur. Peki, iki
sene sonra o bölgeye şu an 17 yaşında olan ve iki sene sonra 19 yaşında olacak
olan ve herkesin övdüğü Egemen Zengin'i yavaş yavaş hazırlasak ne kaybederiz?
Ben demiyorum ki çıkar çocuğu ilk 11 oynat. Zaten böyle bir şey yapılırsa bu
onun yararına değil zararına olur. Ama stresi daha az, kazanma durumumuzun daha
güçlü olduğu maçlarda en azından son 10-15 dakika yer versek? Hiçbir şey
olmazsa maç tecrübesi kazanmaz mı?
Not: Yaş mevzusunda
Volkan Demirel'in kaleci olmasından dolayı değerlendirmeye almadım.
Yabancı Kontenjanı ve
Maddi Durum
Bildiğimiz gibi Spor
Toto Süper Lig'de bu sezon başlayan 6+0+4 yabancı uygulaması ve seneye bunun
5+0+3 olacağı gerçeğinden yola çıkarak Avrupa'da mücadele etmeyecek olmamızdan
dolayı tribüne oturacak yabancı futbolcu olayı şu an bizim için gerçekten
ekstra bir durum. Şu anki yönetimin, eğer yok ben seçime gideceğim bu yeni
yönetimin işi derse yeni yönetimin Ersun Hoca ile oturup konuşması ve bu sene
kadroda daha az düşündüğü yabancı futbolcularımızdan birkaçının elden
çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Şu an takımımızda bulunan yabancı
futbolculara bakacak olursak bunlar için egoları biraz yüksek futbolcular desek
çok da yalan olmaz. Bu adamları tribünde oturttuğunuz zaman ise oynamadığı
zaman sıkıntı yapacak adamlar. Mutsuz bir oyuncudan faydalanmak ne kadar doğru?
Ayrıca bu işin bir de maddi yani var tabi ki.
Şimdi buradan en düşük ücretli 4 oyuncuyu seçelim. Pierre Webo, Samuel Holmen, Cristian Baroni ve Joseph Yobo. Bu 4 oyuncunun bize senelik maliyeti 3,8 milyon Euro *2 dediğimizde ise ortaya çıkan rakam 7,6 milyon Euro ki bu rakamın üstüne bir de maç başına aldıkları ücretleri ve bonusları ekleyecek olursak ortaya ortalama 10 milyon Euro lük bir rakam çıkıyor ki bunu Fenerbahçe daha farklı yerlere harcayabilir. En kötü geçenlerde Mert Evgin kardeşimizin twitterda yazdığı gibi futbolculara 10 milyon Euro’yu şampiyonluk primi olarak verirsin ki bak bakalım nasıl oynuyorlar:)
Not: Oyucular düşük ücretten seçilmiştir. Kişisel bir durum yoktur...
Joseph
Yobo: 2 milyon
|
Bruno Alves:
2,5 milyon
|
Michal
Kadlec: 2,1 milyon
|
Cristian
Baroni: 1,8 milyon
|
Raul
Meireles: 2,5 milyon
|
Samuel
Holmen: 1,3 milyon
|
Moussa Sow:
2,6 milyon
|
Dirk Kuyt:
2,85 milyon
|
Pierre Webo:
1,25 milyon
|
Emmanuel
Emenike: 2,4 milyon
|
Şimdi buradan en düşük ücretli 4 oyuncuyu seçelim. Pierre Webo, Samuel Holmen, Cristian Baroni ve Joseph Yobo. Bu 4 oyuncunun bize senelik maliyeti 3,8 milyon Euro *2 dediğimizde ise ortaya çıkan rakam 7,6 milyon Euro ki bu rakamın üstüne bir de maç başına aldıkları ücretleri ve bonusları ekleyecek olursak ortaya ortalama 10 milyon Euro lük bir rakam çıkıyor ki bunu Fenerbahçe daha farklı yerlere harcayabilir. En kötü geçenlerde Mert Evgin kardeşimizin twitterda yazdığı gibi futbolculara 10 milyon Euro’yu şampiyonluk primi olarak verirsin ki bak bakalım nasıl oynuyorlar:)
Not: Oyucular düşük ücretten seçilmiştir. Kişisel bir durum yoktur...
Scouting
Diğer aklıma gelen bir
konu ise scout ekibi. Maalesef ülkemiz futbol camiası bu konuyu ne
profesyonelce hallediyor ne de buna dönük bir çalışması var. Daha eskiler
bilirler eskiden futbol kulüplerinin maalesef bunun içinde biz de varız scout
mantığı emekli olan futbolcusuna "Ya Ahmet Brezilya'da bir futbolcu varmış
git bir izle bakalım" demelerinden ve Ahmet'in o adamı 2-3 maç
izlemesinden ibaretti. Günümüz futbolunda ise bu işler artık böyle yürümüyor.
Avrupa'da bulunan özellikle büyük kulüplerin scout ekipleri bir adamı daha
küçük yaşlarda izlemeye başlıyor. A takımda oynamaya başladığında ise üzerine
daha çok düşmeye başlıyorlar. Bakınız Robert Lewandowski. Dortmund scout
ekibinin onu izlemeye başladığı 2006 yılında Polonya takımı Znicz Pruszków'da
18 yaşında idi. Ekip onu 4 sene boyunca izledi ve 2010 yılında 4,75 milyon Euro
karşılığında Borussia Dortmund'a transfer oldu. Şu anki piyasa değerini yazmaya
gerek yok herhalde. Bu tür oyuncular öncelikle futbol açısından oynadıkları
takımlarına çok büyük değerler kazandırırken başka takımlara transfer
olduklarında da kulüp kasasına iyi para bırakıyorlar. Şimdi biz 2 sene boyunca
Avrupa Kupalarında yokken bu işe bir el atsak fena mı olur? Gerçek bir scout
ekibinin çalışması nasıldır bilmiyorum ama benim football managerda izlediğim
sistem Avrupa, Türkiye ve Güney Amerika olmak üzere üçe ayrılır. Her ekip de en
azından 2-3 kişiden oluşur. Fenerbahçemiz de böyle bir yol haritası izlese fena
olmaz mı sizce? Özellikle yabancı sınırlamasından dolayı Türk futbolcusunun
veya Türk pasaportu olan futbolcunun değeri birden normalin iki katına fırladı.
Bu iki sene içerisinde Türkiye'deki alt ligleri talan edecek bir scout ekibi
iki sene sonra takıma 2-3 oyuncu kazandırsa fena mı olur? Örnek Alper Potuk. Şu
iki sene içerisinde böyle bir oyuncu bulsak 18-20 yaş arası ve takıma
kazandırsak ve 7,25 milyon Euro’nun büyük bir çoğunluğu kasamızda kalsa. Ki
ortada Salih Uçan gibi bir örnek var iken. Bucaspor'dan 1,55 milyon Euro'ya
satın aldığımız Salih'in transfermarket.com sitesine göre şu anki piyasa değeri
3,5 milyon Euro ki bu da aldığın paranın iki katı demek.
Maçlar
Geçen sezon takımımızın
gerek UEFA Avrupa Ligi'nde yarı finale kadar gitmesi gerekse Ziraat Türkiye
Kupası'nda final oynaması ile tarihinde ilk kez bir sezon içinde 64 maç (34 Lig
+ 18 Avrupa + 11 ZT Kupası + 1 Süper Kupa) oynayarak bu alandaki rekorunu kırdı.
Bugün Avrupa'da mücadele eden takımların bir sezon içinde yaptığı maç sayısına
bakacak olursak 64 maç ciddi ciddi Avrupa futbolu için çok ama çok önemli
bir rakam. Geçen sezonun Avrupa liglerinde şampiyon olan takımların son 3 sezon
oynadıkları maçlara bakacak olursak;
Takım
|
2012/13
|
2011/12
|
2010/11
|
Barcelona
|
60
|
64
|
62
|
M.United
|
54
|
54
|
60
|
Bayern Münih
|
54
|
55
|
48
|
Juventus
|
53
|
43
|
50
|
Fenerbahçe
|
64
|
45
|
42
|
Senelerdir sadece
Fenerbahçe için demiyorum tüm Avrupa'da mücadele eden Türk takımlarının
özellikle ligde aldığı mağlubiyetlerin ardından en büyük yalanı "Haftada
2-3 maç yapıyoruz" olması idi. Peki Avrupa'nın önde gelen liglerinde mücadele
eden takımların oyuncuları ne yapsın? Sen antrenmanını doğru düzgün yap,
kondisyonunu hep en üst seviyede tut bak bakalım oynayabiliyor musun
oynayamıyor musun? Bu takımlar Avrupa arenasında kupa kazanıyorsa bu maç
sayısının çok ama çok büyük etkisi var. Bir de bizde X takımın Avrupa'da maçı
var diye lig maçının ertelendiği bir ortamdan söz ediyoruz.
Bugün Barcelona'nın yukarıdaki tabloda da göründüğü gibi son 3 sezon senelik maç ortalaması 62. Belki diğer takımlara göre bu ortalama biraz yüksek kalsa da eğer "Dünya Kulübü" olmak istiyorsak bizim de maç sayımızın ortalama 50 olması gerektiğini düşünüyorum. Geçen sezon 64 maç yapmış bir takımın ondan önceki sezonlarda 45 ve 42 maç yapmış olması bu maç eksikliğinin bizi ne kadar olumsuz etkilediğini açık ve net bir şekilde gördük. Takımın özellikle mücadele düzeyi yüksek lig maçlarında sahada koşmayı bırakın, bazı futbolcuların yürüyecek hali bile yoktu. Buna ek olarak daha önceki sezonlarda çok daha az maç yapmaları ve geçen sezon bunun çok çok üstüne çıkmamızdan dolayı sakatlık problemleri ile de mücadele etmek zorunda kaldık. Şimdi ise 2 sene Avrupa'dan men cezası almış olmamızdan dolayı oynayacağımız maç sayısı yine 40'lara düşecek. Ufak bir hesap yapacak olursak sezon sonu gene Süper Kupa maçı oynadığımızı düşünürsek 34 lig maçı + Ziraat Türkiye Kupasında finale kadar gittiğimizi düşünürsek +10 maç daha toplamda ise 34+10+1=45 maç. Yani 2 sezon öncesine geri döneceğiz. Bu açığı kapamak için de özellikle devre arasında kulübün oynamak için değil de, ciddi ciddi hazırlık maçları ayarlaması lazım. Bunun dışında (mali konulardan bağımsız) eğer kulüp ayarlayabilirse iyi bir sponsor eşliğinde böyle para ödüllü Emirates Cup gibi bir turnuva düzenlesek ve Avrupa'nın 3 iyi düzeyde takımı ile maç yapsak fena olmaz diye düşünüyorum. Ayrıca sezon içinde Avrupa'da mücadele etmeyen takımlar ile özellikle eski doğu bloku takımları veya Balkan liglerindeki takımlar ile maçlar yapıp bu eksiği bir nebze de olsa kapatmamız gerektiğini düşünüyorum. Böylece 2 sezon boyunca 45 maçta kalıp (ki ZT Kupası’nda finale kadar ilerlemen lazım) ardından Avrupa'da gene aynı sorunları yaşamayalım.
Uzun lafın kısası, bu
ve buna benzer konular yönetim tarafından oturulur enine boyuna teknik heyet
ile tartışılır ve sonuçta 2 sene sonra Spor Toto Süper Ligin tozunu attıracak,
Avrupa'da ise iyi yerlere gelecek geleceğin Fenerbahçesi yaratılır. Bir nevi
zümrüdü anka kuşu gibi bu kara günleri geride bırakır ve küllerimizden yeniden
doğarız.
Püzant YÜCECAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder