28 Mayıs 2013 Salı

Ayyaşların Yeşil Alanları...


“İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasanın sizin için neden reddedilmesi gerekiyor”

Böyle diyor Sayın Padişah hazretleri sözde "alkol düzenlemesi" hakkında parti meclisinde konuşurken. Kime "ayyaş" diyor belli değil ama biz tahmin edebiliyoruz ama kendini sözde "delikanlı" olarak adlandıran padişah hazretleri isim vermeden konuşuyor. Ey padişah hazretleri delikanlılık öyle İsrail'e karşı numaradan "one minute"ler ile olmaz. Bir laf söylüyorsan kime ve neden söylediğini açık açık söyle ama nerede sizde o delikanlılık. Sen ancak Davos'ta İsrail’e gider yap senin o kuzuların da seni bir şey sansın ama sonra git İsrail'i korumak için Türkiye'de üs yap.

"İçeceksen yine alkollü içeceğini al evinde iç. Buna karşı değiliz"

Eyvallah hocam sağolasın:)) Ne yapalım şimdi şükredelim mi? Bu mu sizin ileri demokrasiniz? Ne içebileceğimizi de söylerseniz çok seviniriz;) Evimde içersem çevreme zarar vermemiş mi oluyorum? Hani ben evimde ailemin yanında çok içmem genelde dışarıda arkadaşlarımla içerim ve 32 yaşındayım ama bugüne kadar hiç içki içtikten sonra ne kimseyle kavga etmişimdir ne de kimseyi rahatsız etmişimdir. Buna karşılık çok evinde içip de cama çıkıp silah sıkan, sizin tabirinizle çevreye zarar veren çok insan gördüm. Eeee ne olacak şimdi? Evde içmeyi de mi yasaklasanız acaba? Evet evet hatta boş verin her şeyi yakın gemileri ülkede alkol ve sigarayı tamamen kaldırın. Tabi neredeyse en çok vergi aldığınız sektörü ülkeden silebilecek misiniz? Yer mi?

Avrupa Avrupa diye örnek veriyorsunuz da daha geçen hafta Almanya'daydım. İnsanlar işi çıkışı metro duraklarının önünde bulunan bakkallardan bira alıp orada hem birasını yudumluyor hem arkadaşları ile sohbet ediyor hem de günün yorgunluğunu atıyor?? Ne olacak şimdi bakın sizin Avrupa dediğiniz yerde bunlar olurken siz alkolü yasaklamaya çalışıyorsunuz. Bırakın milletin yediği ile içtiği ile uğraşmayı. Aç gezen, sabahın köründe meyve sebze halinden utana sıkıla maalesef parası olmadığı veya yetmediği için çürük, çöpe atılmış meyve ve sebzelerin arasından en azından yenilebilir olanları toplamaya çalışan insanlarımız var. Siz asıl bu insanları nasıl daha rahat şekilde yaşatabiliriz diye düşünün bence.


"dinin emrettiği bir yasa"

Böyle diyor sayın padişahımız ben de sormak istiyorum şimdi Müslümanlık "Ağaçları kesmeyi de mi emrediyor" sayın padişah hazretleri. Ayrıca Türkiye ne zamandan beri din ile yönetiliyor? laik değil miydik?  Yeri geldiğinde ecdadımız ecdadımız diye mangalda kül bırakmazken Fatih'in "Bir yaş ağacı kesenin boynunu keserim" sözünü nasıl da hemen unutuyorsunuz. Fatih İstanbul'u fetih ederken ecdadınız da bu sözü söylediğinde ecdadınız olmuyor mu?? Kese kese İstanbul'da yeşil alan bırakmadınız şimdi de sıra Taksim Gezi Parkı'na mı geldi padişah hazretleri?? Kim buraya AVM yapmak istiyor? Tanıdık mı? Akraba mı? Zaten her yerimiz AVM oldu bir Taksim mi eksik kaldı? Bakırköy'de oturuyorum affedersiniz göt kadar semtte üç tane koca koca AVM var ama yeşil alandır, ağaçtır hak getire. AVM'nin yanı sıra bir de her yerimiz residence ve site oldu. Ağacı da evimizin önüne dikelim di mi hani içkiyi evinizde için diyorsunuz ya;) Yeter zaten o da bize.  İçki konusunda Avrupa'yı örnek alıyoruz diyorsunuz da bu konuda da alsanız o zaman? O kadar ülkeye gittim hiçbir yerde bu kadar AVM ve residence görmedim. Evlerin, apartmanların çevresi hep yeşil alan. Neden mi? Çünkü insanların yeşil alana ihtiyacı var ama sizin paraya, ülkenin yeşil alanlarını peşkeş çekmeye ihtiyacınız var. Yıkın memleketin tüm yeşil alanlarını yıkın YETMEZ AMA EVET tarihi alanları da yıkın bence. Neymiş Ayasofya, neymiş Dolmabahçe yıkın hepsini. Düşünsenize Sultanahmet'te şöyle güzel bir AVM veya Dolmabahçe'nin yerinde bir residance. Bak şimdi düşündüm de Dolmabahçe'nin yerine bir residence süper olur. Ne paralara verirsiniz o araziyi. Bugün AVM için gezi parkındaki ağaçları, yarın havalimanı için kuzeydeki ağaçları, öbür gün köprü için Boğaz sırtındaki ağaçları kesin. Kesin ki gelecek için hiçbir şey bırakmayın. Çocuklar ne yeşil alan görsün ne temiz hava. AVM nelerine yetmiyor.

Son olarak aslında hepimizin demek istediğini geçenlerde Beşar Esad söyledi. Yazıyı bu cümle ile bitirmek bence en mantıklısı. 

"Kendisini (Erdoğan) Osmanlı’nın yeni sultanı olarak görüyor ve Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki gibi, tüm bölgeyi kontrol edebileceğini düşünüyor. Halife olduğunu sanıyor"


Yazıklar olsun size yazıklar. Size de, sizi başımıza getirenlere de....



Püzant YÜCECAN

23 Mayıs 2013 Perşembe

PSGStore


Amsterdam için yola çıktık elimizde bir tek Almanya kalınca bari iki gün de Paris'e geçelim de değişiklik olsun dedik. Paris'in en ünlü caddelerinden biri olan Champs-Elysees'de dolaşırken PSGStore'u görüp de girmemek olmaz dedik. (Caddenin aşağı girişinde hemen solda) Öncelikle gidip de forma almak isteyecek arkadaşlara şunu söyleyeyim formalar 100€'dan başlıyor. Başlıyor diyorum çünkü kulübün bilen bilir RTL reklamlı eski formaları 120€. Almanya’da ve Fransa’da takım formaları ise genelde 80€ civarında. Büyük bir olasılıkla takım 19 sene sonra şampiyon olduğu için burada bir +20€ fazla ödüyorsunuz:) Atkı koleksiyonu olan arkadaşlara da tavsiyem sakın ama sakın atkınızı ilk gördüğünüz hediyelik eşya satan mağazadan almayın. Paris’te neredeyse adım başı bir hediyelik eşya dükkânı görmek mümkün. Buralarda satılan atkılar 22,50 - 25€ civarında. Store'da satılan atkılar ise 10€. Sadece bu sezon şampiyonluk için çıkardıkları atkı 18€. Mağazada ne ararsanız var. Ceketinden, montuna, tişörtüne, saatine, bilekliğine, flamasına her şey. Ayrıca isimsiz forma alıp orada kendi isminizi bastırmanız da mümkün. Yüksek meblağ bir alışveriş yaparsanız kasada tax-free belgenizi almayı da unutmayın;)


PSGStore iki kattan oluşmakta. Üst kata çıkarken duvarda bir film şeridi şeklinde takımın başarılarını, eski ve efsane futbolcularının fotoğraflarını görmeniz mümkün. Mağazanın alt katında genellikle forma satışı yapılırken üst katında ise tişört, atkı ve bilumum ürünler bulunmakta. Bir Fenerbahçeli olarak PSGStore'u Feneriumlar ile karşılaştırdığımda açıkçası Fenerium'un pek bir eksikliğini göremedim hatta fazlası bile var diyebilirim. Bakınız bu da fazlamız:))) Neyse...Feneriumlardan ise tek farkı bizim maç günleri stat altındaki mağazada olan kalabalık burada neredeyse her gün var. Alışverişinizden sonra kasada sıra beklemeye hazırlıklı olun:))





Püzant YÜCECAN

7 Mayıs 2013 Salı

Rüya Bitti...(mi??)


Neredeyse maçın üzerinden beş gün geçti ama hala aklıma geldikçe üzülüyorum, içim sızılıyor. Buradaki maçtan sonra oynanan güzel oyunu görünce hepimizin turu geçip finale kalacağımıza olan inancımız daha da artmıştı ama olmadı maalesef. Buradaki maçta kaçan pozisyonlar, ikinci maçtaki tecrübesizliğimizin kurbanı da olunca elimize gelen fırsatı maalesef teptik.

Finale kalamazsak da bu sezon Avrupa'da gösterdiğimiz bu başarıyı uzun seneler boyunca unutamayacağımız da kesin. Yaklaşık 1,5 sene önce takımın başına gelenler herkesin malumu. O günlerden gelip bu kadar kısa sürede finalin kapısından dönmek bana göre büyük bir başarıdır. Bundan dolayı da başta Aykut Hocamız olmak üzere terinin son damlasına kadar mücadele eden tüm futbolcularımıza teşekkürü bir borç biliriz. Özellikle de Avrupa'da uzun süredir pek de başarılı olamayışımızın ardından bu seviyelere gelen bir takıma teşekkür etmez isek asıl ayıp etmiş oluruz.

Maç hakkında denecek aslında fazla da bir şey yok. Eksikler ardına sığınmak büyük takımlar için yanlış olsa da özellikle sahadaki ve tribünlerdeki baskıyı kaldırabilecek, o ortamı daha önce yaşamış olan Raul Meireles'in sakat olması, ayrıca takımın bence görünmez kahramanı, bu takımın en önemli kesicisi olan Mehmet Topal'ında olmayışı takımı savunmasını çok olumsuz etkiledi. Maçı kaybetmemizdeki en önemli sebep ise bana göre takımın üzerindeki heyecanı bir türlü atamayışı oldu. Erken yenen golün arından takım kendini toparlayıp penaltı sonrası beraberliğin ardından belli bir süre de iyi oynadı ama özellikle ikinci yarıdaki kötü oyunumuzdan dolayı finale kalamadık. Aç parantez ah Kuyt ah o pozisyonu bir ataydın ne güzel olacaktı kapa parantez. Tabi ki maç içinde Gökhan'ın sakatlanması, bireysel hatalar vs. vs. Gene diyorum olmadı olmadı.

Neyse gelelim asıl konumuza. Maçın ardından gerek birebir sohbet ettiğim gerekse twitterdan takip ettiğim çoğu arkadaşımın ortak söylediği ve yazdığı şey ise "Rüya Bitti" olmasıydı. Peki, gerçekten Rüya Bitti (mi)??

2001-2002 - Şampiyonlar Ligi – F Grup Sonuncusu
2002-2003 – UEFA Kupası – 2. Tur
2004-2005 - Şampiyonlar Ligi D Grubu 3.’sü - UEFA Kupası 3. Tur
2005-06 - Şampiyonlar Ligi – E Grup Sonuncusu
2006-07 – UEFA Kupası 3. Tur
2007-08 - Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final
2008-09 - Şampiyonlar Ligi – G Grup Sonuncusu
2009-10 – UEFA Avrupa Ligi Son 32
2010-11 - UEFA Avrupa Ligi play-off
2012-13 - UEFA Avrupa Ligi Yarı Final

Şimdi bu listeye bakacak olursak son 13 senede Fenerbahçe'nin Avrupa arenasında pek de başarılı olduğunu söyleyemeyiz haliyle. Spor Toto Süper Lig'e bakacak olursak da son 10 senede neredeyse en çok puan toplayan takım Fenerbahçe. Ayrıca yaklaşık son 10 senedir Fenerbahçe ya şampiyon oluyor ya da ilk iki içinde. Kısacası rakipler değişiyor ama Fenerbahçe bir şekilde Süper Lig'de iyi veya kötü bir başarı yakalamış durumda ama yukarıda da belli olduğu gibi Avrupa arenası için aynı şeyi söylemek büyük bir hata olur.

Şu an Fenerbahçe’nin eline çok büyük bir fırsat geçti. Gerek yöneticiler gerekse teknik heyet bir an önce, hiç vakit kaybetmeden gelecek sezon için oturup çalışmalara başlamalı. Kimler gelecek, kimler gidecek bir an önce araştırılıp gerekli hamlelerin yapılması lazım. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi gruplarına kalalım ondan sonra transfer yaparız mantığı yüzünden ilk yarı şampiyonluk yarışında havlu attı Fenerbahçe neredeyse. Herkes özellikle iç sahada ilk yarı sonundaki Karabük ve ikinci yarıdaki Sivas maçlarında kaybedilen puanlara hayıflanırken aslına bakacak olursak Fenerbahçe ilk yarıda kaybettiği puanlar sonucu şampiyonluk yarışından uzaklaştı. Bu sezon yapılan geç transferler ile önce Şampiyonlar Ligi gruplarına kalamadık ardından da lig gitti bana göre.

Şimdi ise bunun tam tersini yaparak bir an önce transfer çalışmalarına başlamak ve gerekli hamleleri yapmak lazım. Bu sene Avrupa'da yarı final oynama başarısı gösterdik ve en başta da dediğimiz gibi asıl "Rüya" yı başlatmak şimdi Fenerbahçe'nin elinde. Doğru yapılanma ile bu sezon yarı final oynayan takımın seneye de bu veya buna yakın bir başarı göstermesi lazım Avrupa'da. Lazım ki buraları oynamaya takımın alışması ve gelecek sezonlar Şampiyonlar Ligi veya UEFA Avrupa Ligi'nde buraları oynarken ayakların titrememesi lazım. Lazım ki 10 sene sonra hala bu başarı ile değil daha iyileri ile övünelim. Yoksa bu sene gösterilen başarının ardından sürekli buraları oynamaz isek birileri çıkar ve "tesadüf" der.

Misal rakibimiz Benfica'yı ele alalım. 2005-06 ve 2011-12 sezonu Şampiyonlar Ligi Çeyrek finalisti, UEFA Avrupa Ligi'nde ise 2006-07 ve 2009-10 çeyrek final, 2010-11 ise yarı final oynamışlar. Kısacası bizim son 13 senede Şampiyonlar Ligi'nde 1 çeyrek final, bu sene de UEFA Avrupa Ligi'nde 1 yarı final başarımız var. Yani finali hak eden taraf biraz da duygusallıktan çıkarsak Benfica idi.  İşte biz sadece bu deneyime yenildik. Tamam, belki çok da iyi oynamamış olabiliriz buna rağmen çıkabilirdik finale ama olmadı. Özellikle rakip ikinci yarıda o kadar rahat oynadı ki gol atmaya ihtiyacı olan taraf olmalarına rağmen panik yapmadılar, acele etmediler ve gayet rahat bir şekilde 3. golü de buldular.

Her yerde dediğim gibi futbolu çok seviyorum ve aşırı da fanatik, maç izlerken kendinden geçen, kalbi sıkışan bir taraftar olsam da teknik-taktik açıdan pek de donanımlı değilim ama gördüğümü yazabilirim. Biz şimdi bunları yazdık, çoğu Fenerbahçeli de benimle aynı fikirde bunu da biliyorum. Biliyorum da benim bilmem, senin bilmen kısacası taraftarın bunu bilmesinden ziyade yönetim ve teknik heyetin bunu görmesi ve gereken hamleleri yapması lazım. Bu fırsatı değerlendirelim. Şu an 32 yaşında bir Fenerbahçe taraftarı olarak Fenerbahçe’den istediğim tek ve en önemli şey budur. Teşekkürler....



Püzant YÜCECAN




4 Mayıs 2013 Cumartesi

Futbolun Güzel Yüzü...


Akşam akşam bloglar arasında gezerken Serkan ÖZERİK kardeşimizin blogunda (stiff1907.blogspot.com) bir yazıyı okuduktan sonra alttaki bir yoruma gözüm takıldı. Yorumda bir link verilmişti ve merak edip linki tıkladık. Herhalde futboln en güzel yüzü bu olsa gerek diyerek burada paylaşmak izledim. İzlerken benim gözler hafiften nemlendi. Büyük bir olasılıkla size de aynı şey olacak önceden uyarayım:))

Yıl 2010 İspanya Milli takımı Dünya Kupası'nı kazanır ve başkent Madrid sokaklarında turlarken Xavi hayranı bu güzel ufaklık karşımıza çıkar. Tek amacı sesini Xavi'ye duyurmaktır ama o kalabalıkta haliyle bu imkansızdır ve güzellik gözyaşlarına hakim olamaz:))


Tabi bu televizyoncuların gözünden kaçmaz. O gün Xavi'ye sesini duyuramayan bu güzelliği alırlar ve Xavi ile bir stüdyoda buluştururlar. Mutluluğu adeta gözlerinden okunan ufaklık ile Xavi'nin buluşması ise ayrı bir güzel olay. İşte futbolun en güzel yüzü de bu olsa gerek...





Püzant YÜCECAN
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...